Dünya enerji piyasalarında yaşanan fiyat gelişmeleri, kaynak ülke çeşitliliğinin artırılması, enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmak ve enerji ihtiyacının giderilmesine yönelik atılan adımlar ile Türkiye'nin elinin güçlenmesini sağlayacak projeler tüm nesiller adına hazine değerindedir.
Dr. Göktuğ Şahin / Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğr. Gör.
Türkiye'nin enerji kaynakları açısından durumu incelendiğinde enerjide dış kaynaklara bağımlılıkla ilgili olarak temelde iki ithalat kalemi ön plana çıkmaktadır: Doğal gaz ve petrol. Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığı yüzde 70 düzeylerinde seyretmekte ve doğal gaz ihtiyacının yüzde 99'u ithalat ile sağlanırken bunun yanında yerli üretim sadece yüzde 1 düzeyindedir. Yıllık ithalatın neredeyse beşte birini enerji kaleminin ve enerji maliyetinin dörtte birini de ortalama 45 milyar dolar ile doğal gaz ithalatının oluşturduğu dikkate alındığında Karadeniz'de gerçekleştirilen keşiflerin önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Kaynak ülke çeşitliliği
Diğer taraftan, Türkiye'nin her dönemde giderek artan doğal gaz talebinin ve başarılı bir şekilde hayata geçirilen projelerin temel nedenleri olarak ekonomik kazanımlar, jeopolitik açıdan önemi ve bir enerji ticaret merkezi olma konumundan kaynaklanan potansiyeli gösterilebilir. Dünya enerji piyasalarında yaşanan fiyat gelişmeleri, kaynak ülke çeşitliliğinin artırılması, enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmak ve enerji ihtiyacının giderilmesine yönelik atılan adımlar ile Türkiye'nin elinin güçlenmesini sağlayacak projeler tüm nesiller adına hazine değerindedir.
Türk tarihindeki en büyük keşif
Türkiye tarihindeki en büyük doğal gaz keşfinin gerçekleştiği Karadeniz'de yer alan Sakarya Gaz Sahası doğal gazının kullanıma sunulması amacıyla çalışmalar son hızıyla ve kararlılıkla devam etmektedir. Kısaca hatırlayacak olursak; 2020 yılında Fatih sondaj gemisinin çalışmaları sonucunda Karadeniz'de yer alan Sakarya Gaz Sahası'ndaki Tuna-1 kuyusunda 320 milyar metreküp doğal gaz keşfedilmesiyle birlikte Türkiye'nin tarihindeki en büyük gaz keşfi gerçekleştirilmiştir. Ardından yine 2020 yılında Tuna-1 kuyusunda gerçekleştirilen 85 milyar metreküp ve Amasra-1 kuyusunda gerçekleştirilen 135 milyar metreküplük keşifler sayesinde toplam doğal gaz rezervi 540 milyar metreküpe ulaşmıştır.
Keşfi gerçekleştirilen doğal gazın ana hatta ulaştırılabilmesi ve ülkemizin kullanımına sunulabilmesi adına gerek karada gerekse deniz altında yer alacak boru iletim hatları inşa edilmektedir. Keşfi gerçekleştirilen doğal gazın hedefe ulaştırılabilmesi adına aynı anda yaklaşık 6 bin faaliyet eş zamanlı olarak yürütülürken, Filyos Vadisi Projesi kapsamında denizin 2.2 kilometre derinliğinde yer alacak olan ve deniz tabanının beş kilometrelik sığ alanlarındaki 170 kilometre uzunluğundaki hat dahilinde yer alması planlanan deniz tabanı boru hattının yerleştirilmesi çalışmaları Zonguldak Filyos'ta Karadeniz Gazı Denize İlk Boru İndirme ve Kaynak Töreni'nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılımıyla düzenlenen törenle 13 Haziran 2022 tarihi itibariyle başlamıştır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez tarafından yapılan açıklamaya göre gazın ulusal iletim şebekesine aktarım çalışmaları, Batı Karadeniz Gazı Ölçüm İstasyonu ve Batı Karadeniz Doğal Gaz Boru Hattı Faz-1 şeklindeki iki etap halinde sürdürülerek karaya ulaştırılacak doğal gazın bir adet gaz ölçüm istasyonu ve 211 kilometrelik boru hattıyla ulusal iletim şebekesine aktarılması planlanmaktadır.
Çarpan etkisi
Türkiye Ekonomisi açısından dışa bağımlılık, cari açık, istihdam, büyüme ve kalkınma gibi çok çeşitli açılardan önem arz eden doğal gaz keşfinin ve ilgili projelerin ekonomiye sunacağı katkıların çarpan etkisi de keşif kadar önemli gözükmektedir. Hem karada hem de denizde yürütülen çalışmalar dahilinde projede 4 bin 200 kişi istihdam edilmiştir ve Fatih, Kanuni ve Yavuz sondaj gemilerinin yanı sıra on üç adet gemi daha ilgili çalışmalarda lojistik destek sağlamak adına yer almaktadır. Kurulacak deniz altı üretim sisteminin başlangıçta 6 ile 10 adet kuyuya bağlanması planlanırken başlangıçta yıllık olarak yaklaşık 4 milyar metreküp düzeyindeki doğal gazın 2023 yılı itibariyle ülkemizin doğal gaz şebekesine sunulması hedeflenmektedir.
2028'de pik seviyesi
Zamanla kademeli olarak artırılması hedeflenen doğal gaz üretiminde pik seviyesi yani en yüksek üretim seviyesine 2026 yılında ulaşılması ve ilgili üretim seviyesinin yaklaşık olarak günlük 40 milyon metreküp ve yıllık 15 milyar metreküp seviyesinde olması amaçlanmaktadır. Ayrıca yaklaşık 25 yıl süreyle tüm konutların doğal gaz ihtiyacına denk geldiği belirtilen keşifler ile birlikte ekonomik anlamda daha az maliyetli doğal gaz ile giderlerin azalması neticesinde yıllık 4 milyar dolardan fazla bir katma değer elde edilmesi söz konusu olabilmektedir. Tarafımca gerçekleştirilen projeksiyona göre 30 yılda en son açıklanan rezerv miktarının yüzde 70'inin üretilebilmesinin söz konusu olduğu görülmüştür. Diğer taraftan, yeni keşifler açısından yüksek potansiyele sahip olan bölgeden elde edilecek yepyeni rezervlerin, Türkiye'nin kendi ihtiyacını gidermesinin dışında ihracat kalemi olarak da ülke ekonomisine katkı sağlayabileceği senaryolarına yer verilmesi mümkün olacaktır. Ekonomide daha ucuz enerji maliyetleri daha verimli bir ekonomi anlamına gelmektedir. Enerji konusunda kendi kendine daha fazla yetmeye çaba gösteren Türkiye'nin piyasa şartları ile evrimleşmesi ve farklı yapılar oluşturması kaçınılmaz olacaktır.
Dengeleyici rol
Arz çeşitliliğini artırmak temelde doğru bir hamle gibi görünse de hangi kaynağa yönlendiği ve yeni kaynaklarla ilgili ekonomik, teknik ya da politik risklerin Türkiye'ye nasıl entegre edileceği konusu önem arz etmektedir. Buna göre gerçekleştirilen keşiflerle ilgili planlamalar daha hızlı ve hedefi on ikiden vuracak şekilde olacaktır. Türkiye'nin gerçekleştirmekte olduğu bahsi geçen dünya çapında önemli projeler, özellikle içinde bulunulan dönem ve sonrası itibariyle de bu açıdan çok büyük önem arz etmekte ve avantaj sağlamaktadır. Ön görülen stratejiler için yeterli kapasiteye sahip olan doğal gaz keşiflerimiz ve Filyos'takine benzer ilgili projeler, Türkiye'nin iki temel hususta kozlarını daha da artıracaktır; uzun dönemli anlaşmalarda baz fiyat olarak kendi doğal gazımız kullanılabilecektir ve bir iktisatçı perspektifiyle dengeleyici bir rol oynayabilecektir. Fosil yakıtlar açısından dışa bağımlı bir yapıda olması dolayısıyla çeşitli ülkelerle enerji ithalatı açısından yoğun ilişki içerisinde olan Türkiye'nin hem enerji arz güvenliğini tesis etmek hem de enerji harcamaları konularında bağımsızlığını sağlayabilmek adına detaylı ve somut çalışmalar ortaya konması elzemdir. Bu, yalnızca ekonomik açıdan değil, ulusal güvenlik ve stratejiler bakımından da çok önemli bir husustur. Ayrıca, enerji güvenliği konusunda temel olarak üzerinde durulması gerekenlerden birisi de kaynak çeşitliliğidir. Bu durum açısından Karadeniz Gazı ve Filyos Vadisi Projesi gibi ufku açık ve ayağı yere basan projeler, Türkiye'nin hedeflerine ulaşabilmesi açısından muhteşem gelişmelerdendir ve potansiyelimizle çıtayı giderek yükseltebileceğimizi bize hatırlatan eserlerdir...