Aşk diye bir eksiğimizin olduğunu bilinçli olmasa da bilinçdışı mekanizmalarla sürekli hissettiğimizi vurguluyor Fatmanur Altun'un kitabı. Bu eksikliğin nasıl giderileceğine ilişkin gerçek bir bilgiye de sahip sayılmayız ona kalırsa. Ama hayatlarımızda karşılaştığımız problemlerin kökünde bu eksiklik var ve bu problemler bu eksikliği bize gösteren birer semptomdan ibaret.
Murat Güzel
Hayatın en temel ölçütü nedir? Bu soruya verilebilecek çeşitli cevaplar arasında en önemlisi belki günümüz hayatlarında eksikliği hissedilenin ne olduğunu sormak olabilir. Günümüz hayatlarında karşılaşılan sorunların kökünde büyük ihtimalle bu eksiklik yer alıyordur. Aşk diye bir eksiğimizin olduğunu bilinçli olmasa da bilinçdışı mekanizmalarla sürekli hissettiğimizi vurguluyor Fatmanur Altun'un kitabı. Bu eksikliğin nasıl giderileceğine ilişkin gerçek bir bilgi sahibi de sayılmayız ona kalırsa. Ama hayatlarımızda karşılaştığımız problemlerin kökünde bu eksiklik var ve bu problemler bu eksikliği bize gösteren birer semptomdan ibaret. Bu semptomların farklı safhalarda farklı kılıklar aldığını, zamanın ruhuna uygun bir tarzda başka başka kisvelerle göründüğünü ifade eden Altun, toplumsal inşa sürecimizin akamete uğramasında bu meselelerin payı olduğuna değiniyor.
Bütün yollar ona çıkıyor
Kültürel dünyamızın temel değerlerinin Yunus Emre'nin önemli bir şiirinde geçtiği üzere "Yaratılanı Yaratan'dan dolayı sevmek" olduğunu belirten Altun medeniyetimizin kurucu yapı taşının aşk olduğuna dikkat çekerek birbirimizle ve/veya eşyayla ilişkilerimizin bozulmasının sebebini de aşksızlık olarak teşhis ediyor. Bu sorunlara yönelik ne kadar sosyolojik çözümleme yapılırsa yapılsın bütün yolların insan tekleri olarak aşkı deneyimleme kapasite ve yeteneğimizin erozyonuna vardığına inanıyor Altun.
Dört bölümden oluşan kitabında bu bölümleri fert, kadın-erkek, aile ve yaşam kültürü olarak adlandıran Fatmanur Altun her bölümde toplumsal ilişkilerimizdeki yamuklukları ele alıyor. Sözgelimi Fert başlığını taşıyan ilk bölümde günümüzde ferdin "kendine ait bir hususiyeti, yüzü, sesi olmayan; ne Tanrı ile ne de devletle bizzat ilişki kurmasına izin verilen, her iki ilişki biçimi için de aracılara müracaat etmesi gereken, kendi başına anlamsız bir yapboz parçasından ibaret" olduğunu tespit eden Altun, bu bölümdeki yazılarında fert olarak dünyaya geldiği halde bireyleşmeye (ancak kitle içinde anlamlı bir varlığa) zorlanan insanın yaşadığı gerilimlere mercek tutan yazılara yer veriyor. Pop ve medyatik hayatlar, hedonist baskılar, tüketim toplumunun sendromları bu yazıların başlıca temaları. Öyle ki bu hayatlar içinde aşk bile bir 'meta'ya dönüştürülmüştür. Aşkı hem tanımlayıp hem de onu seri olarak üreten endüstri, bir yandan aşk konulu popüler kültür ürünü satar bir yandan da aşkı arzulayan kalabalıkların taleplerini karşılayarak ciddi oranda kâr eder. Aşkın farklı varyasyonlarını yok ederek onu tek tipleştirip üretim bandına yerleştiren bu endüstriyel anlayış modern kültürdeki bir çelişkiye işaret etmemize de imkân sağlar: Modern kültür bir yandan insanları benmerkezciliğe davet edip egoistleştirken bir yandan da aşkın varlığına onları ikna etmek zorunda kalır. Aşkın tenselliğe indirgenip popüler kültür ürünlerine tevdi edilmesi, ayrıca onu bir şekilde pasif bir tüketim tarzına, hedonist bir deneyime ve "Hadi şimdi ikimiz de beni sevelim!" narsizmine indirgenmesi modern kültürün çelişkiden kurtulma tarzıdır belki de.
Kitabın son sözündeyse Fatmanur Altun İsrail'in Gazze'de işlediği soykırım suçuna temas ederek "Eğer yaşarsak Filistin etrafında toplanan iyilerle onu yok etmeye çalışan kötüler arasında geçen bu destanın şahitleri olarak onu hafızamıza iyice kazımalıyız ve gelecek nesillere anlatmalıyız" cümlelerini kullanıyor.
Aşk Bitti Yapı Paydos
Fatmanur Altun
Paradigma, 2024
Bir adres vermek nötr bir davranış mıdır?
Deirdre Mask kitabında sokaklara isim ya da numara verme projesinin hayat tarzımızı nasıl etkilediğini ve toplumun şekillendirilme yöntemleriyle ilişkili bir devrimle katmaşık hikayesini anlatıyor. Sokak isimlerini bütünüyle fonksiyonel ve idari bir araç olarak ele alındığına değinen Mask, oysa bu isimlerin yüzyıllar boyunca esneyen ve değişen güç dengeleri hakkında müthiş bir hikâye anlattıklarını söylüyor. Savını hikayeler aktararak dile getiren Mask böylelikle kimlik, ırk, sınıf, mevki, servet, güç etrafında oluşan sisi adresler aracılığıyla aralıyor. Bir adrese sahip olmama durumunun oluşturduğu sorunu da irdeleyen Mask "adres atama"nın nötr bir davranış olmadığını vurguluyor. Adres Defteri
DeirdreMask
çev. Deniz Tarcan
Turkuvaz, 2024
Rus düşüncesinde Yeni Kantçılığın yeri
Alman idealizminin Rus felsefesi üzerindeki etkilerini ve izlerini süren Kasım Müminoğlu'nun dört ciltlik projesinin şimdilik yayınlanan ilk cildi Rus Yeni-Kantçılığı'nı tartışıyor. Diğer ciltlerde Müminoğlu, Rus felsefesine özgü Hegelcilik, Schellingcilik, Fichtecilik konularını da ele alacağını vaat ediyor. Yedi Rus düşünürün Alman Yeni-Kantçılığının çeşitli boyutlarını serimleyen ve onların Marburg (Herman Cohen), Freiburg (Rickert) ve Baden okullarıyla ilgileri ve Rus felsefesinin gelişimine katkılarını ele alan kitap Rus düşünce tarihinin önemli bir aşamasını da aydınlatıyor.
Rus İdealizmi: Rusya'da Alman İdealizminin Etkileri-Rus Yeni-Kantçılığı
Çizgi Kitabevi,2024