Her yapısal reform kamunun daha verimli hale gelmesine yardımcı olacağı için orta ve uzun vadede vergi ihtiyacının azalmasına yardımcı olacaktır. Eğitim-istihdam uyuşmazlığının çözülmesi, kamu ve özel sektörde daha verimli üretimi beraberinde getirecektir. Teknoloji merkezli dönüştürülen kamu hizmetleri ise yaşanılacak sürece olumlu katkı verecektir.
Dr. Deniz İstikbal/ Medipol Üniversitesi
Eğitim-istihdam uyuşmazlığı son dönemin öne çıkan tartışmaları arasında bulunuyor. Yıllık ortalama 1-1,5 milyon üniversite öğrencisinin mezun olduğu göz önüne alındığında mevcut tartışmalar daha fazla önem kazanıyor. Öğrencilerin mezun oldukları bölümlerle mevcut istihdam piyasasının ihtiyaçları arasında farklılıklar bulunuyor. Bu farklılıklar mezunların kendi bölümleri dışında alanlara yönelmesine ve uzmanlık için yapılan yatırımların verimsiz olarak belirmesine neden oluyor. Örneğin mühendislik bölümlerinde mezun olanlar işgücü ücretlerinin düşük olması nedeniyle farklı bir sektörde çalışmaya yöneliyor. Kamu tarafından öğrencinin mezun olduğu bölüme yapılan yatırımlar ise sektörün farklılaşması sebebiyle istenilen verimliliği veremiyor. Ayrıca istihdam sonrası uzun çalışma saatleri verimliliği düşürüyor ve ortaya konan emek düzeyinin karşılığı alınamıyor. OECD'ye göre haftalık çalışma saatinde Avrupa'da birinci olan Türkiye'nin üretim verimliliğinde son sıralarda olduğu görülüyor. 33 milyonluk istihdam düzeyi ve genç nüfusuyla Türkiye'nin önünde bulunan eğitim-istihdam uyuşmazlığı gelecek yıllarda daha fazla tartışılabilir. Çünkü eğitim dönemini tamamlayan milyonlar piyasada yer alan istihdam seçenekleriyle uyuşmuyorlar. Genel geçer bir yorum olmakla birlikte inşaat sektöründe kişinin geliri kolaylıkla asgari ücretin 3-4 katına çıkabilirken beyaz yakalılarda asgari ücretin biraz üzerinde istihdam sağlanıyor. Buradan hareketle özel sektörün ihtiyaçları ve değişen küresel şartlara göre eğitim-istihdam uyuşmazlığı yeniden gözden geçirilmeli.
Tecrübe ve üretkenlik
Eğitim-istihdam uyuşmazlığının en son ayağını oluşturan üniversiteler ilerleyen dönemde atılacak reform çalışmalarında öncelikli alan olarak belirlenebilir. Buradaki belirleme hoca kalitesi veya istihdam şartlarının zorlaştırılması değil, tecrübe kazanımı ve üretkenlik şeklinde belirlenmeli. Üniversite hocalarının kalitesinin mevcut ortaya konan şartlar üzerinden değerlendirilmesi ezbere dayalı sistemin bir dayatması. Bu dayatma öğrenci-eğitimci arasında ilişkilerin mezuniyet üzerinden değerlendirilmesine ve sektörden kopuk eğitim çalışmalarının ortaya çıkmasına neden oluyor. Örneğin mühendislik ve sosyal bilimler ağırlıklı olan üniversiteler birbirinden ayrılmalı. Üniversiteler uzmanlıklarına göre fakültelerini yenilemeli. Bu yenilenme verimliliğe dayalı olmalı ve öğrencinin tecrübe kazanımını öncelemeli. Aksi takdirde analitik yetenekler yeterince gelişemiyor ve mezunlar sorun çözümünde başarı elde edemiyor. Yapılan uluslararası araştırmalarda da benzer sonuçları görmek mümkün. Çağın gerekliliklerinin gerisinde kalan eğitim kişiyi ileriye taşımazken mezuniyet sonrası istihdamda sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor. Ancak bu durum bireylerin daha fazla yetenek kazanmasıyla değil teknoloji merkezli dönüşümle olabilir. Dördüncü sanayi devrimi olarak isimlendirilen süreçle birlikte dönüşüm eğitimi eski kabullerle ele almamalı. Teknoloji odaklı değişim öncelenmeli...
Bilinçli üretim
Yukarıda açıklanan eğitim-istihdam uyuşmazlığı yapısal reformlar arasında değerlendiriliyor. Orta Vadeli Program (2025-2027) bu açıdan daha fazla önem taşıyor. Farklı alanlarda bu yıl işleme alınması planlanan yapısal reformlar, eğitim-istihdam uyuşmazlığına çözüm getirebilir. Fakat uzun vadeli bir şekilde çözülmesi mümkün olan mevcut problem, birçok alanı içerisinde barındırıyor. Örneğin Sanayi, AR-GE, Dijital Dönüşüm, Tarımda Verimlilik ve Üretimin Artırılması, Kamuda Tasarruf ve Verimlilik, İthalata Bağımlılığın Azaltılması, Yeni Nesil Çalışma Biçimleri ve Sektörel Dönüşümler, Beşerî Sermaye ve Beceri Uyumu gibi birçok alanda yapılacak reformlar eğitim-istihdam uyuşmazlığıyla bire bir ilgili. Örneğin tarım sektörünün modernleştirilmesi ve bilinçli üretim için üniversitelerin daha aktif kullanılması ve Tarım Bakanlığının sürece aktif şekilde katılımı gerekiyor. İthalata bağımlılığın azaltılmasında da benzer yapısal problem mevcut. Uzun saatler çalışan ve verimsiz olan üretim ürünlerin yurtdışından tedarik edilmesine neden oluyor. Daha teknolojik üretim yapabilen ülkelerden ithal edilen ürünler cari ve dış ticaret açığı gibi sorunların kronikleşmesine sebebiyet veriyor. İthal edilen ürünlerin başında gelen yüksek teknoloji malları uzun yıllar satın alınmaya devam ediliyor. Bireyler yerli ürünlerin eksikliği, kalite problemi ve rekabet avantajı nedeniyle ithal ürünlerden yana tavrını koyuyor. Böylelikle milli sermayenin dışarıya çıkarılmasıyla farklı yabancı firmaların karları artmış oluyor.
Dijital dönüşüm ve AR-GE meselesi de diğer sorunlu alanlarla bağlantılı şekilde ilerliyor. Örneğin kamunun dijital alanlarda hizmet vermesi verimliliği artırırken kalite çağın gerekliliklerine göre düzenleniyor. Ayrıca bürokrasi olarak isimlendirilen süreç böylelikle ortadan kaldırılmış oluyor. Dijital dönüşümle ilintili şekilde Araştırma-Geliştirme (AR-GE) kritik bir alan olarak beliriyor. 2000'lerin başında yıllık AR-GE harcaması 1,1 milyar dolar olan Türkiye günümüzde bu rakamı 20 milyar dolara yaklaştırdı. Özel ve kamu öncülüğünde yapılan AR-GE harcamaları bugün savunma sanayinde göz kamaştıran ürünleri ortaya çıkardı. Yüksek teknoloji ihracatının artırılması ve ithalatının azaltılmasında da benzer bir süreç Türkiye'yi bekliyor.
Tasarruf ve verimlilik
Kamuda tasarruf ve verimlilik meselesi ise enflasyonla mücadele döneminde toplumun en öncelikli beklentilerinden birini oluşturuyor. 2025'te 360 milyar dolar vergi toplanması ve 406 milyar dolar gelir elde edilmesi bekleniyor. Toplam milli gelirin 1,455 trilyon dolar olduğu göz önüne alındığında toplam harcamaların 3'te 1'i kamu tarafından kontrol ediliyor veya yönlendiriliyor. Böylesine ciddi bir rakamı kontrol eden kamu 5,3 milyon kişiye istihdam sağlarken aylık olarak 16 milyon emekliye de maaş ödemesi gerçekleştiriyor. Toplam kamu bütçesi içerisinde memur ve emekli maaş ödemeleri neredeyse yıllık bütçenin yarısını oluşturuyor. Enflasyonun düşürülmesi için işleme alınan birçok önleme de bu açıdan yaklaşıldığında hükümetin gündeminde yer alan kamu ihale ve Kamu İktisadi Teşebbüs (KİT) reformlarının nasıl bir önemi haiz olduğu daha iyi anlaşılabilir. Özellikle kamu ihale süreçlerinin daha şeffaf ve verimlilik merkezli dönüşümü beraberinde daha kaliteli hizmet anlayışını getirebilir.
KİT'lerdeki reformlar da kamu ihalelerinde olduğu gibi ciddi bir mesele. BOTAŞ, ÇAYKUR, DMO, ETİ MADEN, PTT, TİGEM, Et ve Süt Kurumu, TEDAŞ, Türkiye Petrolleri, TCDD, Toprak Mahsulleri Ofisi ve Elektrik Üretim A.Ş. Türkiye'nin başta gelen kamu iktisadi teşebbüsleri. Devletin ekonomiye müdahil olması veya düzenleyici olarak bulunması gibi olgular için KİT'lerin hayati önemi bulunuyor. Ancak mevcut küresel ekonomideki değişimlerin bu kurumlar için de geçerli olduğu gerçeği bir dizi reformu gerekli kılıyor. OVP'de (2025-2027) ortaya konan KİT reformları bu açıdan önem taşıyor. Ayrıca yapısal reform olarak isimlendirilen sürecin en vurucu noktası da KİT'lerin reformları olabilir. Örneğin özel sektörün mevcut KİT'lerle rekabet etmesi çok güç. Bu rekabetin sağlanması ve zamanla sektörlerin özel sektörle işbirliği içerisinde hareket etmesi kamunun vergi ihtiyacını azaltabilir. Böylelikle enflasyonla mücadele ve deprem bölgesinin yeniden inşası için artırılan vergilerin düşürülmesi orta vadede sağlanabilir. Ek olarak daha verimli hale gelen ve rekabete açılan alanlar daha az sayıda kamu istihdamını gerektirdiği için devletin harcama ihtiyacı azalabilir. Bu da toplam vergi ihtiyacının azalması anlamı taşır ve ilerleyen dönemde vergilerin indirilmesi için ek alan açabilir.
Sonuç olarak "Yapısal reformlar nedir, ne değildir?" sorusunun cevabı birçok alanı kapsıyor. Bu nedenle enflasyonla mücadelenin tamamlanması ve fiyat istikrarının sağlanması için yapısal reformlarda hızlanma beklenebilir. Yapılacak her yapısal reform kamunun daha verimli hale gelmesine yardımcı olacağı için orta ve uzun vadede vergi ihtiyacının azalmasına yardımcı olacaktır. Eğitim-istihdam uyuşmazlığın çözülmesi de kamu ve özel sektörde daha verimli üretimi beraberinde getirebilir. Teknoloji merkezli dönüştürülen kamu hizmetleri ise yaşanılacak sürece olumlu katkı verecektir. Fakat yapısal reformların etkisinin orta ve uzun vadede ortaya çıkacağı unutulmamalı.