Doğu Akdeniz'de yeni dönem

Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan/ Kırıkkale Universitesi, İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü
27.09.2024

İsrail ateşkes görüşmelerinde süreci özellikle Philadelphia Koridoru ekseninde zora sokmakta. "Selahaddin Koridoru" olarak da bilinen bu hat yaklaşık 14,5 kilometre ve Kerem Ebu Salim Sınır Kapısı'na kadar uzanmakta. İsrail bu hat üzerinde kontrolü sağlayarak Mısır sınırını güvence altına almayı hedeflerken aynı zamanda Mısır'a karşı da güvenlik açısından tehdit oluşturabilecek bir adım atmaktadır. Bunun en büyük nedeni İsrail'in çatışma alanını yayma girişimidir. Mısır'ın, Türkiye ile normalleşme süreci, hem bölgesel politikalar hem de Mısır'ın yanı başında devam eden İsrail tehdidi nedeniyle önemli bir adımdır.


Doğu Akdeniz'de yeni dönem

Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan/ Kırıkkale Universitesi, İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü

Türkiye ve Mısır arasındaki diplomatik ilişkiler 1925 yılına kadar uzanır. 2025 yılı itibariyle de yüzüncü yılına girecek. İki ülke arasındaki ilişkiler bir asrı geride bırakılırken yeni bir dönemin de başlangıcından söz etmek mümkün. Soğuk Savaş dönemi dinamikleri içinde, iki ülkenin ilişkilerinin var olan iki kutuplu sistemin konjonktürel getirileri ekseninde inişli-çıkışlı bir seyir takip ettiği görülür. 1991 yılı itibari ile Soğuk Savaş'ın sona ermesi iki ülke ilişkilerinde de yeni bir dönemi başlatır. Şüphesiz iki ülke arasındaki ilişkilerin en dikkat çeken süreci Hüsnü Mübarek döneminde yaşanmıştır. Soğuk Savaş'ın son yıllarında başlayan ve gittikçe yoğunlaşan ilişkiler 2011 yılı itibariyle durgunluk sürecine girmiştir. 2013 yılı itibariyle ilişkilerin kopma seviyesine geldiği görülür. Bunun nedeni ise, ülkede Cumhurbaşkanı Mursi yönetimine son verilmesi ve onu takip eden gelişmelerdir. Bu dönemde Türkiye ve Mısır arasındaki ilişkiler diplomatik olarak maslahatgüzar seviyesine kadar düşürülmüştür. Neredeyse durma seviyesine gelen bu ilişiklerin, Akdeniz'de yarattığı etkiler önemlidir. Bu açıdan yaklaşık 12 yıl aradan sonra 2024 itibariyle Mısır ve Türkiye arasında normalleşme süreci olarak başlayan ikili ilişkilerin düzelmesi süreci yakından incelenmelidir. Zira bu temasların Doğu Akdeniz coğrafyasında yarattığı ve yaratacağı yeni dönem işbirlikleri önemlidir. Elbette iki ülkenin ilişkilerini güçlendirmesinin önemli etkilerinden biri de İsrail'in Gazze'de nerede ise bir yıldır aralıksız devam ettiği sivilleri hedef alan saldırıları karşısında ortak hareket alanı yaratma konusudur.

Doğu Akdeniz'de enerji savaşları

İki ülke arasında durma noktasına gelen ilişkiler Doğu Akdeniz bölgesinde farklı güç mücadelelerinin ortaya çıktığı ve burada var olan yapıda, Türkiye'nin elinin zayıflatılmasına odaklanıldığı bir dönemi karşımıza çıkarmıştır. Özellikle enerji savaşlarının ve bölgesel güç mücadelelerin arttığı bu dönemde, Trump'ın başkanlık sürecinde ABD desteği ile oluşturulan East-Med Boru Hattı (Doğu Akdeniz Boru Hattı) en önemli girişim olarak dikkat çekmektedir. East Med özellikle Doğu Akdeniz'deki gazın Avrupa'ya ulaştırılmasını amaçlarken bununla birlikte Türkiye'yi de bu alanda dışarda bırakma, bir anlamda baypas etme amacı taşımaktaydı. Keza 2020 yılında Doğu Akdeniz Gaz Forumu ekseninde Mısır, İsrail, Yunanistan, Kıbrıs, İtalya ve Ürdün'ün anlaşma sağlaması ile resmi bir statü kazanmıştı. Görüldüğü gibi, Türkiye'nin alan dışı bırakılarak bölgesel ve bölge dışı aktörlerin katılımları ile belli güç mücadeleleri ekseninde enerji alanları paylaşımı gerçekleştirilmişti.

Ancak Türkiye dış politikasında bu durum kabul edilmemiş Mavi Vatan Doktrini kapsamında var olan güç mücadelesindeki hukuki alanda hakkımız ve etkimiz artırılmıştır. Burada özellikle 2019 yılındaki Libya ile yapılan mutabakat önemlidir. Bu kapsamda, iki ülke arasında imzalanan yetki alanı anlaşması ile Türkiye ve Libya bölgede hakkaniyet ilkesi ekseninde uluslararası hukuk kurallarına uygun bir adım atmıştır. Türkiye ve Libya'nın, Doğu Akdeniz'deki hak ve çıkarlarını koruyan bu anlaşma Birleşmiş Milletler tarafından da onaylanmıştır. Bu açıdan var olan diğer girişim anlaşmaları karşısında hakkaniyet çerçevesinde bir anlaşma olduğu görülmektedir. Ayrıca bölgede olası bir boru hattı ve enerji arama faaliyetleri ekseninde projelerde Türkiye ve KKTC'nin olması elzemdir.

Bunların yanı sıra East-Med girişimi, gerçekçi olmayan temelleri ile ABD'nin Biden döneminde destek çektiği bir proje haline gelmiştir. Ancak Yunanistan'ın hamlesi burada sonlanmamıştır. Türkiye ve Libya arasındaki anlaşmayı takiben Yunanistan, Mısır ile deniz yetki alanlarını sınırlandırma noktasında Meis'ten sınır çizmeye yönelik bir hamle yapmıştır. Burada ise bu tezini "adaların kıta sahanlığı vardır" üzerinden inşa etmiştir. (https://www.aa.com.tr/tr/analiz/misirin-rasyonel-hamlesiyle-dogu-akdenizde-yeni-dengeler-olusabilir/2165661)

Normalleşmeye doğru

2020 yılında iki ülke arasındaki ilişkilerde normalleşme adımları yavaş yavaş atılmaya başlamıştır. İlk olarak, diplomatik süreç mekanizmaları devreye sokulmuş ve akabinde Katar'daki Dünya Kupası organizasyonunda iki ülke liderleri bir araya gelmiştir. Temmuz 2023 itibariyle karşılıklı büyükelçiler atanmıştır. Akabinde de Gazze'deki gelişmeler ekseninde iki ülke arasındaki ilişkiler bölgesel sorunların çözümü adına daha da ilerlemiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Şubat 2024 tarihinde Mısır'a resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Eylül ayında ise Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'nin Türkiye ziyareti gerçekleşmiştir. Bunlar bölgedeki istikrarı sağlamak için atılmış önemli adımlardır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhurbaşkanı es-Sisi, Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Toplantısı akabinde sivil havacılıktan turizme kadar pek çok alanda 17 anlaşma imzaladı. Bu anlaşmaların yanı sıra iki ülke arasında ticaret hacminin ise beş yıl içinde 15 milyar dolara çıkarılmasının hedeflendiği açıklandı.

Burada gerçekleşen normalleşme adımlarının konjonktürel gelişmeler ekseninde okunması önemlidir. Devletler dış politikalarında sadece çıkarları esas almaz. Sistemde var olan ihtiyaçlar ve sorunların çözümünde ortak mekanizmaların kullanımı dış politikanın gereklerindendir. Bu açıdan gerçekleşen karşılıklı ziyaretler ile sadece Doğu Akdeniz politikasında yeni bir sürecin başlayacağı sinyalleri verilmedi. Gazze meselesinde de ortak hareketin sağlanması ve zulme karşı ortak sesin yükselmesi için önemli açıklamalar yapıldı.

Bilindiği gibi, İsrail ateşkes görüşmelerinde süreci özellikle Philadelphia Koridoru ekseninde zora sokmakta. "Selahaddin Koridoru" olarak da bilinen bu hat yaklaşık 14,5 kilometre ve Kerem Ebu Salim Sınır Kapısı'na kadar uzanmakta. İsrail bu hat üzerinde kontrolü sağlayarak Mısır sınırını güvence altına almayı hedeflerken aynı zamanda Mısır'a karşı da güvenlik açısından tehdit oluşturabilecek bir adım atmaktadır. Bunun en büyük nedeni İsrail'in çatışma alanını yayma girişimidir. Mısır'ın, Türkiye ile normalleşme süreci, hem bölgesel politikalar hem de Mısır'ın yanı başında devam eden İsrail tehdidi nedeniyle önemli bir adımdır.

[email protected]