Dış cephe-iç cephe tartışmaları ve PKK ile mücadelede yeni dönem

Dr. Necdet Özçelik/ Akademisyen, Yazar
27.11.2024

PKK/PYD terör örgütünün Suriye'deki saldırıları geçtiğimiz günlerde yeniden tırmandı. Yeni çatışma sürecinde Türkiye'nin küresel ve bölgesel aktörler ile değil onlar adına düşük yoğunluklu çatışma yürüten PKK/PYD terör örgütünün başkalaşmış sınamalarıyla yeniden karşı karşıya kalacağı ifade edilebilir.


Dış cephe-iç cephe tartışmaları ve PKK ile mücadelede yeni dönem

Dr. Necdet Özçelik/ Akademisyen, Yazar

Son zamanlarda Türkiye'nin güvenlik çevresinin etki ve ilgi alanlarında meydana gelen gelişmelere bakıldığında yakın bir zamanda bir veya birden fazla çatışma dinamiğinde yer alması muhtemel bir sürece girebileceğini söyleyebiliriz. Böylesine bir ihtimali işaret eden gelişmeler şu şekilde sıralanabilir: (1) ABD seçimlerini kazanan Donald Trump'ın çatışma odağını küresel boyuttan Orta Doğu bölgesine kaydırma beklentisi, (2) İsrail-İran çatışmasının Lübnan ve Suriye üzerinden Türkiye sınırına yaklaşmış olması, (3) Esad Rejiminin Türkiye-Suriye normalleşmesini güçleştirmesi ve (4) Rusya'nın Suriye'de Türkiye'nin güvenlik kaygılarını göz ardı eden yaklaşımı. Tüm bu gelişmelerden hareketle PKK/PYD terör örgütünün Suriye'deki saldırıları geçtiğimiz günlerde yeniden tırmandı. Yeni çatışma sürecinde Türkiye'nin küresel ve bölgesel aktörler ile değil onlar adına düşük yoğunluklu çatışma yürüten PKK/PYD terör örgütünün başkalaşmış sınamalarıyla yeniden karşı karşıya kalacağı ifade edilebilir.

İç cephe-dış cephe tartışmaları

PKK/PYD'nın Türkiye Cumhuriyeti Devleti karşısında daha konvansiyonel bir karakterde aktörleştirilmesi, beklenen yeni çatışma dönemi öncesinde dış cephe-iç cephe tartışmalarını da beraberinde getirdi. Tartışmaların odağındaki dış cephe tanımı Türkiye'nin kuzeyindeki Rusya-Ukrayna Savaşının küresel/nükleer bir savaşa dönüşme ihtimali ile Türkiye'nin güneyinde İsrail-İran geriliminin bölgesel bir savaşa dönüşme ihtimaline karşı Türkiye'nin karşısında yer alacak aktörlerin konsolidasyonu işaret ediyor. Kuzeydeki savaşın dinamikleri (NATO-Rusya) ile güneydeki gerilimin dinamikleri (İsrail-İran) içinde yer alan aktörlerin Türkiye'ye karşı ortak bir tavır almasını sağlayacak tutarlı bir gerekçe sunmak pek de mümkün görünmüyor. Türkiye'nin bir NATO üyesi olarak kuzeyindeki savaşta şimdiye kadar tutunduğu tavır bir taraftan ittifak sorumluluğunu yerine getirirken diğer taraftan da çatışmadan kaçınmasını sağladı. Bununla birlikte Türkiye'nin müzakereleri kolaylaştırıcı rolü ve arabuluculuk girişimleri Rusya ile süregelen ekonomik ve enerji ilişkilerini canlı tutarak Rusya'nın güvenini kazanmasına neden oldu. Hal böyleyken Türkiye'nin Rusya-Ukrayna Savaşı'nda tutum değiştirmesini beklemek doğru olmayabilir. Trump Yönetiminin göreve başlamasıyla birlikte Ukrayna-Rusya Savaşı'nın da en azından dondurulacağını bekleyebiliriz. Öne sürülen dış cephe kavramındaki İsrail-İran geriliminde Türkiye'nin rolü diplomatik taarruz ile kendini gösterdi. Bununla birlikte iki devletin istihbarat örgütünün Türkiye topraklarında birbirine karşı yürüttüğü ishtihbari operasyon/espiyonaj faaliyetlerine karşı istihbarat başkanlığınca önleyeci ve karşı-istihbarat faaliyetleriyle müdahale edildi. Ne İsrail'in ne de İran'ın Türkiye Cumhuriyeti topraklarına yönelik bir askeri saldırı gerçekleştirmesi de pek olanak dahilinde görülmüyor. Türkiye'nin güneyindeki bu çatışma dinamiğinden endişe etmesindeki en önemli hususlardan biri İsrail-İran çatışmasının Suriye'nin kuzeyinde Halep çevresine kadar taşınmış olmasıdır. Suriye'de askeri gücüyle varlığını sürdüren Türkiye için Halep stratejik bir hedeftir. Zira, Türkiye'de bulunan milyonlarca Suriyelinin büyük bir bölümü Haleplidir. Halep'te İsrail-İran çatışmasının devam etmesi Suriye İç Savaşı'ndan da bağımsız olarak bu kenti istikrarsızlaştırmaya devam edecek, Türkiye'deki Haleplilerin şehirlerine geri dönmesini engellerken Türkiye'nin Suriye'deki harekâtlarına tehdit olacak ve hatta Türkiye-Suriye normalleşmesinin uzamasına da neden olacaktır.

Esas tehdit

Türkiye'nin kuzeyindeki ve güneyindeki çatışmalar birbirinden ayrışık ve bağımsızdır. Bu çatışma dinamikleri içinde yer alan aktörler de ilgili çatışmalar, doğası gereği bir ittifak halinde Türkiye'ye karşı tehdit oluşturmamaktadır. Ancak, mesele PKK/PYD terör örgütünün himayesine geldiğine Ukrayna-Rusya Savaşı'nda birbiriyle fiili olarak savaş halinde olan ABD ve Rusya, İsrail-İran geriliminde birbirine karşı düşük yoğunluklu çatışma yürütmekte ve müşterek bir tavır takınabilmektedir. Dolayısıyla dış cephe kavramıyla birlikte Türkiye'nin endişe etmesi gereken durum, farklı çatışma çevrelerinde birbirine düşman/hasım olan devletlerin PKK/PYD terör örgütünün arkasındaki uluslararası konsolide hali olmalıdır. Suriye'de İç Savaşı'nın bilerek ve isteyerek sürdürülüyor olması, bu terör örgütünü gün geçtikçe güçlendirmekte ve uluslararası aktörlerin desteğiyle meşru zemine kaydırmaktadır. Bu bağlamda dış cephe kavramı öne sürülen iç cephe kavramıyla daha anlamlı hale gelmektedir. Tıpkı başka çatışma ortamlarında birbiriyle anlaşamayan uluslararası aktörler gibi birbirinden bağımsız meslek örgütleri, yerel yönetimler, medya kuruluşları, akademik kuruluşlar v.b. yerel aktörler de PKK/PYD terör örgütünün arkasında yerel birliktelik kurabilmektedir. İç cephe olarak ifade edilen bu ortaklığın eylemleri farklı olsa da esasen PKK/PYD gerisindeki dış cephenin niyet ve maksadından farklı değildir. PKK/PYD terör örgütüne iddia ettiği hâkimiyet alanlarında özerklik sunmak, dış ve içi cephedeki aktörlerin temel hedefi olarak görülmektedir.

ABD, Rusya, İsrail ve İran yıllardır PKK/PYD üzerinden zaten Türkiye'yi tehdit ediyor. Bu aktörlerin PKK/PYD ile ilişkisi kendi aralarındaki bir konsensüsten ileri gelmiyor. Her bir aktör PKK/PYD'nin şiddet etkililiğini küresel/bölgesel rekabetin bir aracı olarak kullanmaktan mütevellit münferit maksatlar taşıyor. Ancak, her birinin ilişkisi örgütün yaşamsallığına ayrı bir katkı sağlıyor. PKK/PYD'yi eskisinden farklılaştıran da budur. PKK/PYD, ABD ve AB için üniter devlet yapıları karşısında özerk bir tehdit, Rusya için Suriye içinde kontrollü devlet-altı silahlı bir aktör, İran için kullanışlı milis bir yapı, İsrail için ayrılıkçı motivasyonla güdülen devlet-dışı silahlı bir aktördür. İç cephe olarak tanımlanan aktör kitlesi için doğrudan PKK/PYD güzellemesi yapılmasa da örgütün ideolojisi sosyal ve siyasi çevrelerde yumuşatılarak ayrılıkçı ajandası sürekli olarak gündemde tutulmaktadır. Örgütün programındaki silahlı şiddet ve terör iç cephe aktörlerince eleştiri konusu edilmemektedir. Böylelikle örgüte kamu zihninde bir yaşam olanağı sunulmaktadır.

Yeni mücadele çevresi ve yöntemler

Bir süredir tartışılan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin gündeme getirdiği terör örgütünün örgüt-içi aktörlerin kullanılmasıyla bitirilmesi projesi kamuoyunda geniş yankı buldu. Bu tartışmalar devam ederken bir taraftan da terör örgütüyle ilişkisi olduğu iddia edilen bazı yerel yöneticiler görevlerinden uzaklaştırıldı. Bunlarla birlikte askeri harekâtlar Irak ve Suriye sahasında devam ederken, MSB'lığınca Irak kuzeyinde Zap bölgesi ve çevresinde devam eden Pençe Kilit harekâtının hedeflerine ulaştığı duyuruldu. PKK/PYD ile çok boyutlu bir mücadelenin yapıldığı böylesine bir ortamda Trump Yönetiminin görevi devralmasıyla birlikte Suriye'den çekilme beklentisi Türkiye için bu örgütle mücadelenin yeni bir boyut kazandığı anlamına gelmektedir.

Bu dönemde örgütle sınır ötesinde ve yurtiçinde yürütülen etkili askeri mücadele yöntemi kararlılıkla sürdürülmeli ve terk edilmemelidir. Askeri mücadeleyle birlikte örgütün ideolojik, insani ve ekonomik kaynaklarıyla ve örgütün bu kaynakları askeri güce teşmil becerileriyle de mücadele edilmelidir. Bu noktada 2009-2015 yılları arasında çözüm süreci pratiklerindeki hatalara düşmeden PKK/PYD terör örgütünün lider kadrosu, silahlı unsurları ve yeraltı teşkilatının radikal karakterleri yumuşatılmadan bunlarla her türlü sert mücadele yapılmalıdır. Öte yandan, örgüte müzahir siyasiler, iş insanları ve kanaat önderleri radikal kimlikleriyle ifşa edilmeli ve hukuki yaptırımlara tabi tutulmalıdır. Örgütle iltisaklı resmi/sivil yabancı ülke vatandaşları terör suçları kapsamında yaptırıma tabi tutulmalı ve ifşa edilmelidir.

Türkiye-Suriye normalleşmesi umutlarının azalmasıyla birlikte PKK/PYD unsurları Suriye'nin kuzeyindeki tırmanışını artırdı. PKK/PYD unsurları ve Suriye ordusu son iki haftada Türkiye'nin harekat alanlarına bir dizi top atışları ve silahlı saldırılar gerçekleştirdi. Sonuç alıcı bir stratejiden çok, yıpratma ve baskı amaçlı gerçekleştirilen bu saldırıların amacının PKK/PYD ve Suriye ordusunun operasyonel inisiyatifi ele geçirmek ve muharebe sahasını buna göre şekillendirmek olduğu söylenebilir. Eğer Türkiye tarafından seçili hedeflere kapsamlı bir kara harekâtı düzenlenmezse operasyonel inisiyatifin kaybedilmesi de söz konusu olabilir. Düzenlenecek bir harekât örgütün arkasındaki uluslararası ve yerel aktörler için de verilecek en iyi cevap olacaktır.

@necdet4059