Trump'ın seçilmesi “derin Amerika'yı” dizginleyebilirse eğer dünya barışına görece bir katkı sunabilir. “Derin Amerika”nın dizginlenmesi demek ABD'nin başka ülkelere daha az rejim ihracı ya da dayatması demektir.
Prof. Dr. Kudret Bülbül/Ankara Medipol Üniversitesi
Dünyanın merakla beklediği ABD başkanlık seçimleri dün itibarıyla geride kaldı. An itibarıyla Trump önde görünüyor ve Trump başkanlığını ilan etti.
Tüm dünyanın merak, endişe ve gerginlikle beklediği bu seçimler üzerine gözlemlerimi paylaşmak istiyorum.
Hesaplaşma dönemi mi?
Siyasal muhalefeti susturma: Seçimlere dair ilk belirtilmesi gereken her halde seçim sürecinde seçim dışı bırakmak, aday yaptırmamak için Trump'a karşı kurulan onca kumpas, hukukun araçsallaştırılması ve suikast girişimleridir. ABD'nin başka ülkeler için yaptığı "siyasal muhalefeti susturma" eleştirilerinin herhalde bir tanesi bile yoktur ki seçim sürecinde kendisine karşı uygulanmış olmasın. Trump'ın adaylığını engellemek için legal-illegal her türlü girişimde bulunanlar, şimdi Trump'ın bir hesaplaşma içine gireceği iddiasını dillendirmektedirler. Bu sürecin nasıl ilerleyeceğini hep birlikte göreceğiz.
Siyasal olgunluk iddiası
Batı demokrasilerinde siyasal olgunluk iddiası: An itibarıyla Demokratlar açık ara seçimi kaybetmiş görünmektedirler. Eğer seçimler adayların birbirlerine yakın oy aldığı bir sonuçla bitmiş olsaydı, çok ciddi ve çok uzun sürecek bir gerginliğin, kargaşanın hatta iç çatışmanın tarafları beklediği düşüncesi yaygın bir kanaatti. ABD'deki seçim atmosferini, Avrupa ülkelerindeki ırkçı, faşist ve nazist partilerin yükselişi, bu partilerin dışlayıcı, ötekileştirici vb radikal uygulamaları ile birlikte düşündüğümüzde Batı demokrasilerinde var olduğu ifade edilen siyasal olgunluk üzerine yeniden düşünmek gerekir.
"Derin Amerika"nın dizginlenmesi ya da rejim ihracından vazgeçiş: Trump'ın seçilmesi "derin Amerika'yı" dizginleyebilirse eğer dünya barışına görece bir katkı sunabilir. "Derin Amerika"nın dizginlenmesi demek ABD'nin başka ülkelere daha az rejim ihracı ya da dayatması demektir. Türkiye'deki 15 Temmuz darbe girişimi, FETÖ, PKK gibi terör örgütlerinin desteklenmesi, Ortadoğu'daki rejimlerin değiştirilmesi, ülkelerin siyasal sınırlarına operasyon çekilmesi çabaları (Irak, Suriye, Filistin, İran..), Latin Amerika'daki benzer girişimler dünyadaki pek çok insan tarafından doğal olarak ABD ile ilişkilendirilmektedir.
Küresel projeye tepki
LGBT gibi tüm insanlığın sonunu getirebilecek akımların daha az destek bulması: Tüm dünyada geleneksel değerleri, aileyi, kilise, cami, vakıf vb ara kurumları ortadan kaldırmaya, bütün bunların yerine hiçbir şekilde test edilmemiş kurgusal bir form oluşturmaya yönelik küresel bir akımın, çabanın, dizaynın varlığı bilinmektedir. ABD seçimlerinde Muhafazakâr Parti'ye verilen oyların yüksekliği bir başka açıdan bu gidişata ya da bu küresel projeye bir tepki olarak da okunabilir. ABD seçim sonuçları doğru okunursa, bu küresel projeye en azından ABD merkezli olarak daha az destek sunulacağı öngörülebilir.
Organik aydınların hazin sonu: İtalyan Marksist düşünür Antonio Gramsci sisteme eklenmiş, aslında sistemin uzantısı olarak da görülebilecek olan uzmanlaşmış kadroları organik aydınlar olarak tanımlar. ABD seçimlerinde siyasi elitler, analistler, medya, sanat dünyası, görsel ve yazılı basının önde gelen isimleri gibi Gramsci'nin organik aydınlar olarak tanımladığı türden kesimler seçim sonuçlarıyla bir kez daha hüsrana uğradılar. Türkiye seçimlerinde de sıklıkla benzer bir durum görülmektedir. Beyaz Amerikalılar olarak da tanımlanabilecek bu kesimler, toplumdan kopuk bir şekilde, kendi kendilerine ürettikleri ve süreçte kendilerini de ikna ettikleri auranın bir kez daha mahkumu oldular. Toplumdan kopuk olarak üretilen balonlar doğal olarak toplumda karşılık bulmadı. Bu kesimler, her yerde olduğu gibi, seçim sonuçlarından hareketle dönüp kendilerine bakmak yerine yine rakip adayı ya da toplumu suçlamayı tercih ediyorlar. İçine girdikleri ve bir türlü çıkamadıkları fanusu görmeyerek, sadece kendilerinin "aydınlanmış" olduklarına dair katı ve keskin bir inançla, başkalarını aydınlanmamış görmeye, sürekli korku iklimi pompalamaya devam edebiliyorlar.
Çekilmekte olan ABD hegemonyasını görmenin gerekliliği/zarureti: Küresel büyük güçlerin pozisyonuna baktığımızda eskinin çekilmekte olduğu yeninin ise henüz doğmadığı bir dünyada/zamanda yaşıyoruz. ABD hegemonyası tüm dünyada gerilemektedir. 1980'lerde Çin'in dünya ekonomisindeki yeri yüzde 1 civarında iken, ABD'nin 9-10 başkan değiştirdiği bir süreçte bu oran yüzde 20'leri aşmış durumdadır. Dolayısı ile mesele ABD başkan değişimlerinin çok daha ötesinde bir meseledir. Ekonomi, ticaret ve gündelik hayatla çok daha yakın ilişkisi olanlar bu durumu daha rahat görebilirken, özellikle "derin ABD" ve onunla ilişkili kesimler, çekilmekte olan eski ABD düzenini, yine eski yöntemlerle yıldırarak, bastırarak, korkutarak, iktidarları değiştirerek, rejim ihraç ederek eski demode sistemlerle sürdürmeye çalışmaktadır. Bu çatışmacı ve gerçeklikten kopuk yaklaşım, bugün dünya barışının önündeki en büyük tehditlerden biridir. Bir işadamı olarak Trump'ın kendisinin de önünü kesmek her türlü legal-illegal girişimde bulunmuş olan bu yapı ile mücadele etmesi dünya barışı için önemli bir katkı olacaktır.
Cinayetin hangisi daha makbuldür? Soğuk olanı mı? Doğrudan olanı mı? Trump'ın siyosoykırıma (Siyonist soykırım), İsrail'e, siyonazi Netanyahu'ya verdiği destek, öngörülemez oluşu, sert, katı ve diplomatik teamüllere uymayan tarzı, 2. Trump döneminde, kendisi açısından dünya barışının önündeki en büyük riskler ve tehditlerdir. Bütün bunlarla birlikte bir benzetme yapmak gerekirse, demokratların soğuk bir şekilde cinayeti işleyip sonrasında mağdurlarla ağlamasından farklı olarak (öyle olmasa bir taraftan siyosoykırıma, İsrail'e her türlü desteği verip, verdiği destekle yapılan onca soykırımı mümkün kılıp, İsrail'e verilecek her türlü karşı saldırıyı engelleyip sonrasında "Gazze'de savaşı durduracağız" diye açıklama yapabilirler miydi) Trump aynı şeyleri çok daha açık, doğrudan, kaba ve fütursuz bir şekilde yapmaktadır.
2. Trump Dönemi farklı olabilir mi? Bir önceki analizin, daha doğrusu 1. Trump döneminde böyle olduğunu söyleyebiliriz. Söylemleri biraz yumuşamış olsa da Trump belki 2. döneminde de benzer şekilde davranacak. Bilemiyorum. Ama dileyelim ki 2. döneminde Trump geçmişten dersler çıkararak, Demokratların insanları aptal yerine koyan çok yüzlü hipokrasilerine düşmeyerek daha makul bir doğrultuda ve çizgide yürüsün.
Kendisine kurulmuş tüm kumpasları aşarak tüm suikast girişimlerini bertaraf ederek seçilen demokratik bir lidere bir fırsat ve iyi niyet kapısını açık tutmak gerek.
En azından görevine başlarken..