BDP’nin PKK’nın silahlı vesayetinden kurtulmakta zorlanması, BDP’ye ağır sorumluluklar yüklemektedir. İktidar ve CHP de, ‘Demokratik Çözüm Cephesi’nin güçlendirilmesi için işbirliğine önem vermelidir.
CEVAT ÖNEŞ/Eski MİT Müsteşar Yardımcısı
İnsanlık, 21. yüzyılın ilk çeyreğini yaşamakta. İnsanlığın ‘evrensel değerlere’ sahip olunabilmesi için verdiği bireysel ve toplumsal mücadelelerin sürekliliği, boyutları, niteliksel birikimi, ‘derinlikli demokrasi’ olarak açıkladığımız siyasi sistemi ortaya çıkarmıştır. Dönem; bireyi, insanı hiçbir gücün, ideolojinin baskı altına alamadığı, insan hakları, özgürlükler, hukukun üstünlüğü, eşitlik, adalet, sosyal haklar, yaşanabilir çevre gibi değerlerin şekillendirdiği bir sistem içinde, birey-toplum dengesini kurabilen ve sürekliliğe sahip değişim koşullarına uyabilen, ‘zihniyet-yönetim’ yapısının hayata geçirilebilmesi sürecidir. Küresel olarak insanlık, bu süreci yaşarken; ekonomik, siyasi, jeopolitik, jeostratejik çıkar çatışmaları içerisinde, özellikle etnik, inanç (din), mezhep farklılıkları, kavgaların tarafı yapılarak, can-kan-gözyaşı-açlık gibi mağduriyetlere uğramaktadır. Halen Türkiye’nin potansiyel dinamiklerinin, ‘nitelikli demokratikleşme ve kurumsallaşma’ sürecine devamlılık kazandırılmasını dayatmakta olduğu tespitinin yapılması önemlidir. Keza gelişmeler, bölgesel ve küresel demokratikleşme dinamikleriyle kesişerek, ‘Demokratik-Barışçı Türkiye Vizyonu’ potansiyelini yaratmaktadır. Türkiye siyasetlerinin, söz konusu ihtiyaca olması gereken nitelikler ile cevap verememekte oluşları, sorunların demokratik çözüm şartlarını etkilemektedir. Dolayısıyla, Türkiye siyaseti, siyasi iktidar ve muhalefet hareketleriyle, ifade edilen nitelikli demokratikleşme ihtiyacına cevap vermekte zorlanmaktadır. Temel sorunlarımızın çözümlerinde, engellerle karşılaşılmakta, çözümleri erteleme durumları ortaya çıkmaktadır. Kürt sorunu, PKK’nın silahsızlandırılması, laik-anti laik çatışma, Alevi-azınlıklar-Ermeni gibi meselelerde, siyasal-toplumsal ‘yüzleşme’ ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Eşitlik-adalet-hukuk-vicdan parametreleriyle ‘insan’a yaklaşan bir anlayışın/pratiğin, meselelere bütünlük içerisinde bakabilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Cumhuriyetin 89. yılında, millete ait evrensel değerlerlerle şekillendirilmiş/içselleştirilmiş bir anayasa inşası çalışmalarında karşılaşılmakta olan görüntüler, demokratik siyasi kültürümüzün yetersizliklerini gösterir mahiyettedir.
Türkiye gerçekleri...
‘Türkiye insanı’, medeniyetler birikiminin harmanladığı Anadolu topraklarının ürünü ve aynasıdır. Nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan bu toplumun, etnik-inanç-kültürel faklılıklarının yarattığı ‘doku’, ‘çoğulcu’ düşüncenin ve birikimlerin eseridir. 19. ve 20. yy. ‘ulus-devlet’ yapılanmalarında, ‘hakim millet’, ‘Türk-İslam’, ‘Türk Sünni Müslüman’ anlayışlarının ağırlık kazandığı siyaset yapılarıyla, asker-sivil-bürokrat ‘vesayetçi’ zihniyetlerin ve uygulamalarının yarattığı sonuçlar, Kürt sorunu ile temel sorunlarımızın çözümlerini zorlaştırmış ve Türkiye’yi PKK realitesi ile karşı karşıya bırakmıştır. Türkiye siyasetlerinin ve Türkiye siyasetlerini etkileyebilen, asker-sivil vesayetçi yapıların meselelere dar çerçeveli ‘güvenlikçi’ değerlendirmelerle yaklaşmaları sonucu, psikolojik sorunları olan travmatik sosyal katmanların oluşmasına sebep olunmuştur. Türkiye siyasetlerinde, hala ‘çözümleyici’, ‘insani’, ‘etik-ahlaki’ söylemin yeterince gerçekleştirilememiş oluşu, Türkiye gerçeklerinden ne kadar uzak olunduğunu göstermektedir.
Vesayet sisteminin ve zihniyetinin 2000’li yıllardan itibaren, artan şekilde, önemli derecede zayıflatılmasına/ kırılmasına rağmen, hala Kürt meselesi ile farklı yaşam şartlarına ve anlayışlarına dayandırılan çatışmaları çözümleyici, ortak yaklaşımların üretilememiş oluşu, sorgulanması gereken hususlardandır.
Cumhuriyetimiz, Osmanlı bünyesinde başlayan değişim ihtiyacı sürecinin yarattığı bir sonuçtur. Cumhuriyetin önemli kazanımları ile çözemediği sosyal-siyasal sorunlarımızın bütünü ‘bize’, ‘hepimize’, ‘Türkiye Milleti’ne aittir. Sorunlarımızı, ayrışarak değil bütünleşerek çözmek zorundayız.
AK Parti iktidarının, önemli demokratikleşme adımlarına, başarılı ekonomik performansına rağmen, Kürt, Alevi meselesi gibi temel sorunlar karşısında görülen yetersizlikleri ve tıkanma noktaları, mevcut muhafazakâr-demokrat zihniyet ve örgütsel yapısını evrensel değerlerle yeniden şekillendirilmesine duyulan ihtiyacı, henüz karşılayamamış oluşuna dayandırmak gerçekçi olacaktır. Son Büyük Kongre’de, Sayın Başbakan’ın konuşması içerisine alınmadan dağıtılan 2023 Vizyon Belgesinde, bu ihtiyacın görüldüğünün emarelerinin bulunmasına rağmen, ‘irade-nitelik’ bütünlüğünün siyaset üretimine zamanında yansımaması bakımından, önemli eksiklikler varlıklarını korumaktadır.
CHP’nin de, sosyal-demokrat eksende, beklenen değişim-dönüşüme, cevap vermekte zorlanmakta oluşu; zihniyet-örgütlenme-kadro-politika üretiminde geleneksel yerelliğinden kurtulup, evrensel değerleri yakalayamamış oluşuyla bağlantılıdır. AK Parti’nin 10 yıllık iktidarı sürecinde, laik kesim ile BDP-PKK çizgisinde yaratamadığı ‘GÜVEN’ sorunu, CHP’nin de dindar-muhafazakâr kesimlerle kuramadığı iletişim yetersizlikleri sebebiyle, kullanılmakta olan siyaset dilinin de etkisiyle, toplumsal ayrışma tahkim edilmekte, temel sorunların çözümü şartları ağırlaşmaktadır. CHP’nin, demokratik sisteme nitelik kazandırma, siyaset üretiminde, sürekliliğe sahip ilkeli çalışmalarıyla, alternatif iktidar olabilme şartlarını yaratamaması durumunda, toplumsal rahatsızlık oluşturan sorunların çözümlerinde sıkıntılar yaşanılmasın kaçınılmaz olduğuna işaret edilmelidir.
Siyasete entegre olmak
BDP, PKK’nın ideolojik yapısının ve silahlı gücünün etkileyebildiği vasatlar üzerinde siyaset yapmaktadır. Devlete karşı güven sorununun çok yetersiz, yer yer hiç olmadığı bu psikolojik-travmatik yapı, siyaset üretiminin niteliklerini de etkilemektedir. BDP’nin PKK’nın silahlı vesayetinden kurtulmakta zorlanması, BDP kadroları içinde, demokratik çözüm yanlılarına, yeni çözüm kapılarını açıcı-destek verici ağır sorumluluklar yüklemektedir. Keza siyasi iktidar ile CHP’nin de, farklı siyasetlerin yarışı içinde, ‘Demokratik Çözüm Cephesi’nin güçlendirilmesi-genişletilmesi için işbirliği-dayanışma çalışmalarına önem kazandırmaktadır. Gelişmelerin niteliği, bölgesel-küresel bağlantılar, BDP-PKK ekseninde, Türkiye’de demokratik siyasete entegre olma doğrultusunda, kitlesel yapının desteği de alınarak, bir kırılma yaşanabileceğini gösterir mahiyettedir. Muhtemel olarak, Abdullah Öcalan’ın da bu istikamette şekillendirici iradesinin ortaya çıkması durumu, çözüm için yeni bir beyaz sayfanın açılışını etkileyebilecektir. Küresel güçler bağlantılı, bölgesel gelişmelerin değişken riskleri içerisinde, Kürt siyasetlerinin ‘bağımsızlık’ istikametinde gelişme göstermesini sağlayıcı etkilerin takibi-değerlendirilmesi-kontrolü meseleleri de öncelikli konularımız arasına girmiş bulunmaktadır. Siyasi iktidarın, meselelere yaklaşım ve çözümlemelerinde, öncü-yapıcı rol oynama sorumluluğu de artarak önem kazanmaktadır.
Barışa hizmet için...
Türkiye’nin dinamikleri ile bölgesel-küresel gelişmeler, nitelikli demokratikleşmesini kurumsallaştı- rarak, gelişen-dönüşen bir süreç içerisinde, Kürt sorununun çözümüne paralel olarak, PKK’nın silahsızlandırılmasını sağlayıcı şartların yaratılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu durum, geçmiş uygulamalarda, birçok örneğini gördüğümüz gibi ertelenemez bir görev ve sorumluluk olup, kısa-orta-uzun vadeli siyasi çıkar hesaplarına dayandırılmaması gereken milli bir meselemizdir. Büyük Orta Doğu, toplumsal dinamikleriyle, nitelikli demokratikleşen bir Türkiye’ye ihtiyaç duymaktadır. Etnik, inanç, mezhep, dar milliyetçilik söylemlerini, siyaset mühendisliklerini aşarak, ‘demokrat insan’ kimliğini yaşatan ve yücelten Türkiye, milli-bölgesel-küresel barış ve istikrara hizmet edebilir. Farklı etnik-din-mezhep-kültürel kimliklerimiz içerisinde değil, ‘nitelikli demokrasi ve zihniyetin’ şekillendirdiği sistem ve siyasetlerle özgürleşebilir, farklılıklarımızı içselleştirebiliriz.
Çözüm için, acil olarak ihtiyaç duyulan bir ‘Yol Haritası’nın temel kriterlerini şöyle özetleyebiliriz;
-Siyasi iktidarın ‘Kapsamlı Demokratik Çözüm Projesi’ni üreterek, siyasi partiler arasında en geniş, Demokratik Dayanışma-İşbirliği Cephesi’ni oluşturması,
-Projenin Parlamento’da görüşülmesi ve Parlamento’da partiler arası bir koordinasyon-destek komitesinin oluşturulması,
-Toplumsal desteği sağlayıcı, planlı çalışmalar yapılması,
-‘GÜVEN’ artırıcı tedbirlerin etkin şekilde kullanımı,
-Sürekliliğe sahip ateşkes şartlarının gerçekleştirilmesi için Parlamento’dan çağrı yapılması,
-Güvenilir ateşkes şartlarının yaratılması durumunda, PKK’nın silahsızlandırılması için uygulanacak paralel projenin genel çerçevesinin, Parlamento ve toplumla paylaşılması,
-Silahsızlandırma konusunda, görüşmeler için muhatap tespiti. Bu konuda siyasi partilerin desteğinin alınması. BDP-PKK çizgisinin, demokratik entegrasyonu savunun kesimleriyle görüşme şartlarının hazırlanması,
-Silahsızlandırma görüşmesi yapan heyetin, tarafların kabulüyle, resmi-sivil- akil adamlardan-BDP’nin katılımıyla, karma bir yapıdan oluşabileceği,
-Kapsamlı Demokratikleşme Projesinin muhatabı, topyekûn Millet ve Parlamento olup, BDP’nin de içinde bulunduğu siyasi partilerin öncelikli aktörler oldukları,
-ABD, AB, Rusya, İran, Irak, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi gibi yabancı aktörlerden, çözüm politikalarıyla uyumlu olmaları oranında destekleyici olarak yararlanılması,
-PKK’nın silahlı mücadeleyi devam ettirmek isteyenlere karşı, en etkili güvenlik ve diğer tedbirlerin uygulanmasında kararlılık, hususları önem kazanmaktadır.
Kapsamlı Demokratik Çözüm ve PKK’nın silahsızlandırılması projelerinde, hassasiyetle dikkate alınması gereken diğer bir nokta, ‘Demokratik Çözüm’ zihniyet ve iradesine sahip olanlarla, olmayanların, toplum karşısında teşhir edilmelerinin de sağlanması olmalıdır.