Çanakkale'yi geçilmez yapan neydi?

Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak / Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
18.03.2022

Cephede savaşanların gerisinde, Çanakkale, Tekirdağ, İstanbul ve Marmara'da faaliyet gösteren Kızılay çalışanları, lojistik hizmetlerinde bulunan memurlar, kürsülerde halkı direnmeye çağıran vaizler, dualar eden imamlar, salalar okuyan müezzinler ve sağlık ekiplerinin katkıları olmadan bu zafer kazanılabilir miydi?


Çanakkale'yi geçilmez yapan neydi?

Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak / Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

Birinci Dünya Savaşı, Avrupalı devletlerin sömürgelerini genişletmek yanında, yeni bir dünya düzeni kurma hırsları yüzünden çıktı.

Birinci Dünya Savaşı öncesinde İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlı topraklarındaki talepleri ve sömürgeci projeleri nedeniyle, İstanbul ile müttefiklik kurmaktan kaçındılar. Almanya ise savaşta tek başına kalmak istemeyen Osmanlı'yı yanına almakta zorlanmadı.

Savaş sonrasında kendi hakimiyetleri altında "yeni dünya düzeni" kurmak isteyen güçlerin hedeflerinden biri Osmanlı Devleti'nin toprakları ve etki alanlarıydı. İngiltere ve Fransa 1880'lerden itibaren birer birer Osmanlı topraklarını işgal ederken, Babıali Almanya ile denge kurmak istiyordu.

İngiltere ve Fransa'nın sömürgecilik politikaları önünde, Türkler ve idareleri altındaki Kuzey Afrika ve Ortadoğu kolay lokma olarak değerlendiriliyordu.

Ortadoğu'daki petrol kaynakları ile Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz'in artan stratejik değeri Osmanlı Devleti'ni ana hedeflerden biri haline getirmişti.

Birinci Dünya Savaşı, Avrupalı güçlerin kıtaya hâkim olma yarışını küresel boyuta taşıma hırslarına gem vurmamalarının sonucudur. XIX. asrın sonlarında, Avrupa'nın yükselen gücü Almanya'nın askeri kapasitesini artırması, endüstriyel ve teknolojik açıdan gelişmesi İngiltere'de yeni bir korku doğurdu. İngiltere'nin Almanya aleyhine pozisyon almasına sevinen Fransa, 40 yıl geçse de unutamadığı Alman yenilgisinin acılarını tamir etmek üzere, İngilizleri kışkırtmaktan geri kalmadı. Nitekim bu durumun sömürgeler üzerinde askeri ve ekonomik tehdit oluşturduğu kanaatine varan İngiltere, başat güç pozisyonunu güçlendirmek üzere topyekûn bir savaşa karar verdi.

Büyük savaş ile ne bekliyorlardı?

Fransa, 1871'de yenildiği Almanya'dan Alsace-Lorraine topraklarını almak ve mümkünse Berlin'e kadar ilerlemek istiyordu. İngiltere, Batı Avrupa'dan Balkanlara kadar bütün kıtayı etkisi altına alan ve güç dengesini bozan Almanya'yı yıkmak istiyordu. Rusya ise sıcak denizlere inmek için İstanbul'u ele geçirmek istiyordu. 1907 yılından itibaren İngiltere, Fransa ve Rusya ile itilaf halinde idi. Almanya ise 1882 yılından itibaren Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile müttefik idi. Savaş başlayınca Osmanlı Devleti ve Bulgaristan da merkezi devletlerin ittifakına katıldı. İtalya ise bulduğu ilk fırsatta Almanya ile ittifak anlaşmasını terk edip itilaf güçlerine katıldı.

Birinci Dünya Savaşı, tüm dünyayı denetimleri altında tutan sanayileşmiş Avrupalı güçlerin tüm imkanlarını ortaya koyarak savaştığı ve kendi kendilerini tükettiği bir savaştır. Bu yüzden savaş bittikten sonra, kıtanın küresel güç merkezliği pozisyonu Amerika kıtasına geçti.

Üç boyutlu çatışma

Birinci Dünya Savaşı'na yeryüzü coğrafyasının büyük bir kısmı katılmıştır. Savaş baş döndürücü bir hızla başlamış ve yayılmıştır. Birinci Dünya Savaşı'nın cephelerinde yer yer uçak ve denizaltılar da kullanıldı. Çanakkale savaşlarında görüldüğü gibi, savaşlar kara, hava, deniz ve denizaltında meydana gelerek Oral Sander'in adlandırmasıyla "üç boyutlu" oldu.

28 Haziran 1914 günü Avusturya veliahdı suikasta uğradıktan 30 gün sonra, 28 Temmuz'da Avusturya Belgrad'ı bombalamaya başladığında Rusya'yı da savaşın içine çekti. Çar 31 Temmuz'da Almanya'nın uyarılarına rağmen genel seferberlik ilan edince, büyük devletler arasındaki savaş kaçınılmaz oldu. Almanya 1 Ağustos'ta Rusya'ya, 3 Ağustos'ta ise Fransa'ya savaş açtı.

Fransa'yla karada savaşmak için tarafsız kalan Belçika'dan doğrudan geçiş imkânı vermesini isteyen Almanlar olumsuz cevap alınca, 4 Ağustos'ta bu ülkeye saldırdı. Belçika'ya yapılan saldırı karşısında İngiltere hemen Almanya'ya savaş ilan etti. Böylece, Almanya sadece dört günde üç cephede birden savaşa başlamış oldu.

Alman Genelkurmayı tarafından hazırlanan savaş planlarında ittifak halindeki Rusya ve Fransa arasında ezilmemek için önce Fransa savaş dışı bırakılacak ve ardından teke tek Rusya ile savaşılacaktı. Schlieffen Planı doğrultusunda altı haftada Paris ele geçirilecek ve Fransa teslim alınacaktı. Ancak, Almanlar kolay lokma olarak gördükleri Belçika'yı 12 günlük bir gecikmeyle aşabildiler. Zeplin ile bombaladıkları Liege kenti beklenmedik bir direniş gösterdi. Fransızlar da güçlü bir direniş yaptılar. Almanlar Paris yolundaki Marne akarsuyunda Fransız siper savunması savaşın iki taraf için de yıpratıcı olacağını gösterdi. Almanlar her gecikme karşısında iki cephede birden savaşma tehlikesini hissetmeye başladı.

Savaş stratejileri bakımından siper savaşı ayırt edici özellik kazandı. Zira XIX. yüzyılda savaşlarda, topçu birliklerinin ateş gücü, atak bir süvari birliği ve fiziksel özellikleri bakımından dirençli ve hız kabiliyeti güçlü piyade ile saldırı planları revaçtaydı. Birinci Dünya Savaşı'nın Paris önlerindeki batı cephesinde "savunma savaşı" ve "siper savaşı" önem kazandı. Siper savaşında üç aşamalı bir savunma anlayışı vardı.

a) En önde iki metre yüksekliğinde dikenli teller b) tellerin arkasında iki metre derinliğinde kazılan çukurlar c) siperi koruyan makinalı tüfek mekanı

Böylece savaşta iyi yapılmış bir siperi karşı taraftan ele geçirmek için topçu ateşi, süvari ve piyade birlikleri ile mücadele vermek oldukça zorlaştı. Siper savaşları saldırı ve savunma amaçlı olarak konuşlanan tarafları yıpratan bir şekle dönüştü. Bu durumda ise askerlerin manevi mukavemet gücü yanında maddi kaynakları yerinde olan lojistik imkanları güvende olan taraflar avantajlı hale geldi.

Zeplinler ve denizaltılar

Zeplin yanında denizaltılar da bir savaş aracı olarak kullanıldı. Denizaltıların ayırt edici özelliği denizaltında görünmeden hareket edip gemileri ansızın torpilleme kabiliyetiydi. Almanlar denizaltıları öncelikle Fransa ve İngiltere'nin gerçekleştirdiği deniz ablukasını geçmek için devreye soktu.

Mayıs 1915'de Lusitania ve Ağustos 1915'te Arabic adlı İngiliz ticaret gemileri Alman denizaltılar tarafından batırıldı. Bu gemilerdeki ABD vatandaşları da ölünce ABD büyük tepki gösterdi. Böylece ABD kamuoyu Almanya aleyhinde savaşa girdiklerinde bunu kendileri açısından haklı bir savaş olarak değerlendirdi.

Rusya'yı kurtarma operasyonu

Savaşın "yıpratma savaşı" şekline dönüşmesi Almanya'yı batı cephesinde tehdit ettiği gibi doğu cephesinde de olumsuz yüzünü gösterdi. Avusturya Belgrad'ı üç ayda ele geçirebildi. Ancak iki hafta sonra kaybetti. Böylece Almanya, Sırbistan karşısında bile tutunamayan Viyana askerlerine güvenerek Rusya'ya karşı başarılı olamazdı. Rusya seferberlik programını beklenen tarihten önce tamamlamış Almanya'ya doğru saldırıya geçmişti. Bu noktada Almanya'nın kurmay subay kadrolarındaki üstünlüğü devreye girdi. Ludendorff doğudaki ordunun komutanlığına tayin edilince, bir tür sahte ricat hareketini uygulayarak Rus ordusunu çembere alarak büyük bir zafer kazandı. 120 binden fazla esir alan Almanya Rusya'nın ilerlemesini durdurdu. Galiçya cephesinde ise Avusturya Rus ordularına karşı aynı başarıyı kazanamadı.

Fransa ve İngiltere Rusya'ya acil silah yardımı yapmak için Çanakkale Boğazı'nı geçip Karadeniz'e ulaşmak mecburiyetinde olduklarına dair kanaate vardılar. Böylece Çanakkale Savaşlarının başlatılma kararı verildi.

Çanakkale geçilmez

Rusya'ya yardıma gitmeyi kafasına koyan Churcill Çanakkale Boğazı'nı kolayca geçeceklerine dair planlarını İngiliz kabinesine kabul ettirdi. Söz konusu hedefler doğrultusunda, 3 Kasım 1914'te başlayan Çanakkale Boğazı'na yönelik saldırılar, 19 Şubat 1915 ve 25 Şubat 1915 tarihlerinde tekrarlanmış, 18 Mart 1915'te ise son darbe indirilmek istenmiştir. Ama 18 Mart akşamı İngiliz ve Fransız donanmaları kesin bir mağlubiyet aldıklarını gördüler. Dünyanın yenilmez kuvvetleri olduklarını düşünenler zırhlılardan üçünü Boğaz'ın sularına bırakarak acı bir mağlubiyet aldıklarını kabul ettiler. Bouvet, Ocean ve Irrezistible batarak Boğaz'ın sularına gömülürken lnflexible, Golva, Suffren ve Agamemnon zırhlıları savaş dışı kalarak muharebe edemez duruma düşmüştü. Müttefikler, donanma bakımından üçte bir oranında savaş gücünü kaybetmişlerdi.

Defalarca yenildiler

İngiltere ve Fransa donanma kuvvetleri Çanakkale Boğazı'nı geçmek istedi. Ama, mağlup oldular ve geçemediler.

Ardından, Gelibolu Yarımadası'na asker çıkarma planı uygulandı. Yaklaşık 8.5 ay süren kara savaşlarında muvaffak olamadılar ve sessizce uzaklaştılar. Yani yine mağlup oldular.

Türkler boyun eğmedi

Çanakkale Boğazı'nın geçilerek İstanbul'un ele geçirilmesiyle hem Osmanlı Devleti ortadan kaldırılacak hem de Avrupa cephelerinde baş gösteren buğday sıkıntısı Rusya buğdaylarının deniz yoluyla Avrupa'ya taşınmasıyla giderilmiş olacaktı.

Ayrıca Alman cephesinde silah ve mühimmat sıkıntısı yaşayan Rusya'ya Avrupa'dan silah ve mühimmat nakli gerçekleştirilmiş olacaktı. Ama başaramadılar. Osmanlı Devleti 1918'de teslim olduğunda, artık Çarlık Rusyası yıkılmış, İngiliz ve Fransız ordusu tükenmişti. İngilizler tarihlerinde art arda 4 yıl savaşmadıklarından intikam hırsıyla doluydular. Kendi yanlarında bu sefer Yunanlıları devreye soktular. Ama onların da işgal girişimleri sonuçsuz kaldı. Türkler Kurtuluş Savaşı destanını yazarak küllerinden yeniden doğarak Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdular.

Boğazların hakimi Türklerdir

Denizde, denizaltında, karada ve havada cereyan eden Çanakkale muharebeleri, varoluş mücadelesi veren Türk milletini küllerinden yeniden doğuran bir zafer oldu.

İngiltere, Cebel-i Tarık'tan Hindistan'a kadar olan bölgeyi kontrol etmek için Mısır'ı Doğu Akdeniz'deki üssü yapıyordu. Almanlar Sina'da açılacak cepheyle İngilizleri Mısır'da meşgul etmek ve oradan Fransa cephesine asker sevkine engel olmak istiyordu. Bu fikri Türk Genelkurmay'ına da kabul ettirerek Süveyş Kanalı üzerinden Mısır'a doğru kapsamlı bir hareket planını devreye koydular. Ortak amaç, Mısır'daki ve Ortadoğu'daki İngiliz hakimiyetini yıkmaktır. Ancak bu doğrultuda yapılan Kanal Harekatları başarılı olamamıştır. Türkler Mısır'dan ve Ortadoğu'dan uzak tutulmuştur. Kanal harekatları sonucunda Almanların öngördüğü gibi, İngilizler Mısır'ın savunması için yaklaşık 400 binlik bir kuvveti orada tutmaya öncelik vermişlerdir. Böylece, diğer cephelere İngiliz katkısı sınırlandırılmış olduğundan Almanların planları kısmen de olsa kendi çıkarlarına yaramış oldu.

Akif ve Çanakkale ruhu

Çanakkale destanının şairi İstiklal Marşı'nı da yazan şair olmuştur. 101. yılını idrak ettiğimiz İstiklal Marşı'nın doğuşu, bir bakıma Çanakkale Şehitlerine adanan şiire dayanır.

Akif'in Çanakkale Şehitleri'ne ithaf ettiği muhteşem şiiri, Türkiye'de Çanakkale'nin unutulmasını önlemiştir. Millî duygularla manevî duyguları birleştiren bu şiir Çanakkale harplerindeki mücadelenin anlamını Türk milletinin hafızasına ve dünya tarihe kaydetmiştir.

Akif'in "Çanakkale Şehitleri" isimli muazzam şiiri İstiklal Marşı öncesi yazılan kahramanlık ve bağımsızlık destanıdır.

Zafer günü

18 Mart Deniz Zaferi'nin kazanıldığı gündür. Ve o gün İngilizler'in "Çanakkale Geçilmez" dedikleri gündür. Çanakkale cephesinde savaşlar farklı alanlarda cereyan etse de 18 Mart törenlerinde sadece deniz zaferi kutlanmaz. Çünkü Çanakkale Zaferi geniş anlamda deniz, denizaltı, kara ve hava savaşlarının bütününe işaret eder. Ardından başlayan ve 8,5 ay süren kara savaşlarında, deniz savaşında olduğu gibi kahraman vatan evlatları canlarını siper ederek savunma mücadelesinden galip çıkmışlardır.

İlk kez 18 Mart 1918'de kutlanmaya başlanan Çanakkale Zaferi, Osmanlı Devleti'nden Cumhuriyet'e tevarüs eden bir bayramdır. 18 Mart Zafer günü kutlanmaya başlandığından itibaren deniz ve kara savaşlarının birlikte kutlandığı gündür. Kara savaşlarının kahraman komutanlarından biri de Mustafa Kemal'dir. Mustafa Kemal Çanakkale'deki başarılı komutanlığı sebebiyle Türk milletinin kalbinde yer edinmiş ve Kurtuluş Savaşı'nı başlattığında sonuna kadar arkasında durulmuştur. Türk milleti onun liderliğinde bağımsızlığını koruyacağına ve düşmanı denize dökeceğine inanmıştır. Kısacası Türk milleti Çanakkale'de bir zafer ve bir lider kazanmıştır.

Çanakkale Zaferi cephede ve cephe gerisinde tüm imkanlarıyla zafer için çalışan yediden yetmişe milletin tüm fertlerinin ortak iradesinin bir sonucudur. Çanakkale, Tekirdağ, İstanbul ve Marmara'da faaliyet gösteren Kızılay çalışanları yanında, lojistik hizmetlerinde bulunan memurlar, kürsülerde halkı direnmeye çağıran vaizler, dualar eden imamlar, salalar okuyan müezzinler ve sağlık ekiplerinin katkıları olmadan bu zafer kazanılabilir miydi? Seyit Onbaşı, Bigalı Mehmet Çavuş, Ertuğrul Uçağı olmadan bu savaş zaferle sonuçlanabilir miydi?

@suleymankzltprk