Bir cümlenin kitabı

Murat Güzel
14.11.2024

Alain için düşünce ancak hakikate doğru olan bir yolda düşüncedir. Düşünce bu harekette doğar. Düşünmenin hakikati aramaktan vazgeçip, kendini uykuya, yani inanca teslim etmesinin onun sonu olduğunu belirtir. Ona göre “Düşünmek hayır demektir”. Jacques Derrida, işte Alain'in bu cümlesinin okumasına girişiyor.


Bir cümlenin kitabı

Murat Güzel

Günümüz felsefi düşüncesinde yapısökümcülük olarak bilinen eleştirel yaklaşımın öncü ismi Jacques Derrida düşünceleri açısından Grammatoloji, Yayılım, Felsefenin Kıyıları, Yazı ve Fark gibi kurucu metinlerinin yanısıra sözmerkezcilik, mevcudiyet metafiziği gibi temel sorgulama alanlarıyla ve "metnin dışında hiçbir şey yok" deyişi ile dikkat çeker.

Onun Türkçeye "Düşünmek Hayır Demektir" adıyla çevrilen metni ise 1960-1961 öğretim yılında Sorbonne Üniversitesi'nde aynı isimle verdiği dersin elyazmalarından oluşuyor. Bu dersin verildiği tarihten yaklaşık bir yıl sonra, 1962'de Derrida'nın doğum yeri de olan Cezayir'in bağımsızlığına kavuştuğuna dikkat etmeli. Derrida'nın Alain'in metnin başlığını oluşturan bir cümlesine adadığı bu dört dersi oluşturan metnin "ders notu" olarak kaleme alındığını belirtmek gerekiyor. Metnin yayınlanmak üzere tasarlanmadığını da buna eklemeli. Bu bakımdan Brieuc Gérard tarafından yayına hazırlanan metnin Derrida külliyatının ilk metni olarak gün yüzüne çıkarıldığı söylenebilir. Çünkü Derrida'nın kendisi tarafından yayınlanan ilk metni Güç ve Anlamlandırma 1963'te basılmıştı. Sonradan "yapısöküm" olarak adlandırılacak kurucu metinleri önceleyen metin Alain'in sözkonusu cümlesinin Derridacı okunmasını örneklemektedir. Derrida, Alain'in cümlesinin içerdiği gerilimi bütün yanlarıyla açığa çıkarmaya çalışır ve cümlede dile gelenin (ve esasen dile gelmeyenin) çelişkileriyle oynar.

Düşünce nedir?

Derrida'nın başlangıç sorusu açıktır: Düşünce nedir? Alain için düşünceyi canlandıran, uyandıran şey; dinginliğin, düşüncenin kendisiyle uygunluğunun ve son kertede bir olumlama arayışı, yani hakikat arayışı üzerinden dünyayla uzlaşma arayışıdır. Bir anlamda düşünce ancak hakikate doğru olan bir yolda düşüncedir. Düşünce bu harekette doğar. Alain, düşünmenin hakikati aramaktan vazgeçip, uykuya, yani inanca teslim etmesinin onun sonu olduğunu belirtir. Ona göre "Düşünmek hayır demektir."

Derrida'nın Alain'in bu cümlesine getirdiği okuma üç aşamalıdır. Derrida ilkin Alain'in "Her düşünce bir bilinçtir" önermesini olumlayışını takip eder. Derrida için bu önerme bir anlamda hakikatin arayışı ve görünüşlerin reddi konusunda ahlaki bir ödevdir. Düşünmenin neye hayır dediği sorusunun takibi Derrida'nın sorgulamasının ikinci aşamasını oluşturur. Derrida, hayırın bilincin kurucu tasarımı olduğunu belirtir; bu durumda reddetme de onun formunu teşkil eder. Derrida burada "düşünce hiçbir zaman hiçbir şeye hayır demez; o asla kendisinden başkasına hayır dememektedir... Tüm durumlarda, düşüncenin hayır dediği kendisidir" şeklinde yazar. Son aşamada ise Derrida yine Alain'deki "inancın radikal bir eleştirisi"ni ele alır.

Alain'in felsefesinin bütün radikalliğinin hakikatin teknik bir aracı olarak kanıt fikrinin reddedilmesi gerektiği gerçeğinde açığa çıkar. Çünkü evet demeyi gerektiren kanıtı kabul ettiğimiz an düşünmeyi bırakır ve inanmaya başlarız. Derrida bu noktada da "Önce inanmak gerekir. Her türlü kanıttan önce inanmak gerekir zira hiçbir şeye inanmayan için bir kanıt olamaz" açıklamasını yapar.

Derrida, Alain'in formülünü aşmak için imanın elbisesini giyebilmek adına çabuk inanan naiflik elbisesini çıkardığı yapıbozumcu yöntemin mekanizmalarını kullanır. Hayır diyebilmek için onu istemek gerektiğini hatırlatan Derrida bu istencin de değere ve bizatihi hakikatin istencine evet demekten kaynaklandığını belirtir.

Dördüncü derste "hayır deme" ile simgeleştirilebilecek olumsuzlamanın kökeni ve değer felsefesine dayalı bir olumlamanın önceliği sorusunu Platon, Hegel, Husserl, Bergson, Sartre, Heidegger gibi düşünürleri de dahil ederek düşünür.

Düşünmek Hayır Demektir

Jacques Derrida

çev. Can Batukan

İnsan, 2023

Lübnan'daki mezhepler ve modernlik

Osmanlı devletinde Biladuşşam'a bağlı bir coğrafya olan Lübnan'a odaklanan Ussama Makdisi buradaki mezhepçiliğin İslam'ın modernliğe gösterdiği tepkilerden biri ya da dinsel gruplar arasındaki toplumsal ve ekonomik eşitsizliklerin sonucu olduğu tezine karşı çıkıyor ve modernliğin tezahürlerinden biri olduğunu gösteriyor. Makdisi Hıristiyanları sözümona İslami despotizmden kurtarma fikriyle hareket eden Avrupa sömürgeciliğinin, misyoner heyetlerinin ve Şarkiyatçılığın, ayrıca Osmanlı milliyetçiliğinin ve yerel milliyetçiliğin nasıl farklı anlatılar oluşturduğunu ve bu anlatıları nasıl kendi modernlik görüşleri ve ilerleme projeleri doğrultusunda devreye soktuklarını anlatıyor.

Mezhepçilik Kültürü

Ussama Makdisi

çev. Cumhur Atay

Metis, 2024

Endülüs, Avrupa'daki İslam'ın yüzüydü

Brian A. Catlos, İslam'ın doğuşundan Müslümanların 17. yüzyıldaki nihai sürgününe kadar uzanan Endülüs'ün yükseliş ve çöküş hikâyesini anlatarak Kurtuba, Gırnata, Tuleytula ve İşbiliye şehirlerinde inşa edilen medeniyetin kodlarını ele alıyor. Catlos, İslam'ın İber Yarımadası'na girişini salt bir askerî fetih olarak değil, toplumsal bir dönüşüm olarak değerlendiriyor. Cordoba, Granada, Toledo, Sevilla gibi bugünkü İspanya şehirlerinin Endülüs'ün mirası olduğunu vurguluyor. Bölgenin çok katmanlı yapısını ve dinî, kültürel çeşitliliğini gözler önüne seriyor. İslam ve Avrupa tarihinin nasıl iç içe geçtiğini anlatıyor.

Endülüs: Müslüman İspanya'nın Yeni Tarihi

Brian A. Catlos

çev. Mehmet Arif Taşkıran

Kronos, 2024