Biden dönemi Trump'a yaradı

Ömer Ekrem Keçeci/ Yazar
6.11.2024

Biden döneminin cevap üretilmekte zorlanılan mezkûr başarısızlıkları ve Trump devrine nazaran gerçekten huzur ve refah getirici olmaması, Demokrat medyanın işlediği Trump korkusunun geçerliliğini de kısmen zedeledi. Bir kısım insanlar Trump ve karşısındakinin idaresini üst üste yaşayarak bittecrübe değerlendirme imkânına erişince Trump'ın gereğinden fazla kötülenip karşısındakinin şişirildiğine hükmetti.


Biden dönemi Trump'a yaradı

Ömer Ekrem Keçeci/ Yazar

8 Ağustos'ta burada yayınlanan yazımızda Kamala Harris'in kampanyasını ciddi biçimde kürtaj meselesi üzerine inşa ettiğini, seçimlerde oy pusulasına konmuşsa kürtajın asla kaybetmeyeceğine inandığını ve Harris kazanırsa ABD gibi büyük bir ülkenin kaderini 1 numarada kürtajın belirlemiş olacağını yazmıştık. Devamındaysa, Trump'ın kazanması durumunda daha evvel başarısız kampanya yürütmüş Harris'in şimdi de varsa yoksa kürtaj demek ve diğer argümanlara yeterince ağırlık vermemekle itham edilerek yenilgiyi kendi kendisine inşa ettiğinin söyleneceğini ifade etmiştik.

Harris siyasetten 'kürtaj' edildi

Harris sonraki aylarda özellikle orta sınıftan gelmesi gibi başka vurgularda bulunsa da o ve propagandasını yapanlarda kürtaj her daim en önlerdeki mesele olarak kaldı. Bunun üzerinden kadınların haklarının ellerinden alınacağı ve ülkenin geriye gideceği korkusu işlendi. Seçimden hemen önceki günlerde Harris destekçisi ünlü aktrislerden Natalie Portman ve Jessica Alba sosyal medyada hâlâ kürtajı öne çıkarıyordu. Harris'in medyada en öndeki destekçilerinden MSNBC son yayınlarında siyahîler için vaziyetin kötü olacağını anlatırken bile kürtaj yapmakta zorlanacak olmalarından bahiste bir beis görmüyor, kürtaj başlıklı analiz yayınlarını sürdürüyordu.

Trump ise enflasyondaki kötü gidişatla halkın şikâyet ettiği pahalılık üzerinde durarak şayet bir dört sene daha bunlar kalırsa ekonominin toparlanamayacak kadar berbat olacağı korkusunu pompaladı. Onun ekonomiyle birlikte en öne çıkardığı diğer sorun da illegal göçmen meselesiydi. Bunun da mevcut gidişat üzere seyretmesi durumunda ellerinde bir ülke kalmayacağı propagandası yaptı. Ekonomi ve göçmenler üzerinden bu korkuları neredeyse insan önüne çıktığı her etkinlikte işledi. Nitekim seçim zaferinden sonraki ilk konuşmasında ilk vurguladığı vaadi göçmenlerle alakalıydı. Sahneye davet ettiği ve başkan yardımcısı olacak JD Vance ise "Amerikan tarihindeki en büyük siyasi geri dönüşü yaptıkları gibi ekonomide de en büyük geri dönüşü yapacaklarını" söyledi. Seçim öncesi ilk ikiye koyduklarını zaferden hemen sonra da ilk ikide zikrettiler.

İşlenilen korkulara tarafların cevapları arasında da farklar vardı. Trump ısrarla kürtaj meselesine eyaletlerin karar vereceğini, tecavüz ve ensest mağdurları için bunu desteklediğini, kendisinin zorla yasaklama getirmeyeceğini anlattı. Zaten geçmiş başkanlık döneminde böyle bir şey yapmaması da onu destekleyiciydi. Fakat o bunları dedikten hemen sonra Harrisçi medyada ona inanmamak gerektiğini söylediler. Özellikle Ağustos sonlarında Trump'ın "Pocahontas" lakabı taktığı Senatör Elizabeth Warren'ın, "Seçilirse tüm ülkede kürtajı yasaklayabilir. Ancak Amerikalı kadınlar aptal değil, kürtaj yasaklanmasına müsaade etmeyecekler" özetindeki cümle ve dehşet içerisindeki yüz ifadesi bu seçimin Demokratları özetleyen görüntülerinden biri olarak hatırlanabilir.

Diğer yandan Trump'ın ateşlediği korku toplarını ise Harris tarafı hiç karşılayamadı. Ekonomi ne zaman sorulsa, orta sınıf bir ailede doğduğunu gülerek anlatmaya başlaması ve ortaya inandırıcı hiçbir plan koyamaması Harris'in sadece alay edilmesine yol açtı. İllegal göçmen akışının bir numaralı sorumlusu olması ise Harris için başlı başına bir eksiydi.

Bunlar bir yana, farz-ı muhal kürtaj korkusunda Demokratlar haklı bile çıksalar bu, en fazla birkaç seneye yeni seçimle düzeltilme imkânı bulunan ve umum halkın hayatlarının her anında sıkıntı oluşturmayacak bir mesele. Hâlbuki ekonomide kötüye gidiş, neredeyse herkes için her günü sıkıntı yapacağı gibi bir sonraki seçimde anında düzeltilmesi de mümkün olmayan bir mesele. Keza göçmen meselesi Trump'ın çizdiği kötü resme dönüşürse, ki ona göre bir dört sene daha böyle giderse ellerinde ülke kalmayacaktı, bir seçimde çok hızlıca yoluna koyulamaz. Yani haklı olsun veya olmasın Trump'ın oynadığı korkular, çok daha fazla insana hitap eden ve daha derinden hissettiren korkular. Harris tarafının oynadığı korku kartı ise, sadece kadınlar içinde bir grup için bir şey ifade ediyor ve esaslı bir derinliği bile bulunmuyor.

Biden dönemi Trump'a yaradı

Ayrıca Biden döneminin cevap üretilmekte zorlanılan mezkûr başarısızlıkları ve Trump devrine nazaran gerçekten huzur ve refah getirici olmaması, Demokrat medyanın işlediği Trump korkusunun geçerliliğini de kısmen zedeledi. Bir kısım insanlar Trump ve karşısındakinin idaresini üst üste yaşayarak bittecrübe değerlendirme imkânına erişince Trump'ın gereğinden fazla kötülenip karşısındakinin şişirildiğine hükmetti. Bunlardan pek dikkat çekici bir tanesi Black Lives Matter aktivisti Mark Fisher'dı ve hayat boyu Demokrat olup 2020'de Biden'ı desteklemekten pişman olduğunu açıklayarak seçimden hemen önce Trump'a desteğe çağırdı. Yani Trump'a en ziyade karşı duran yerlerde bile kopuşlar görülebildi.

'Güçlü' imajı

Diğer bir husus şüphesiz Trump'ın, üst üste suikast teşebbüslerine maruz kalıp bunların ardından güçlü bir duruş ve hayatını Amerika'ya vakfetmiş görüntüsüyle temayüz etmesiydi. Buna mukabil bir yanda boyuna tatile gidip Trump'ın ağzına "Bir başkanımız var mı?" veya "Kimse seni mayonla görmek istemiyor" şeklinde düşen ve aslında fiilen de çeşitli zaman ve mekânlarda yerlere düşen Joe Biden'ın perişan görüntüsü... Diğer yanda uzun süre röportaj için bir gazeteci önüne bile çıkamayan, en nihayet çıktığında ciddi falsolar veren ve basın konferanslarından da kaçan Harris'in çizdiği imaj... Her ne kadar Harris, Trump'la yaptıkları tek tartışmada bu zayıf görüntü imajını düzeltse de, bu sadece bir akşamlık hadiseydi ve tüm süreçteki falsoları tek başına toparlayamazdı. Nitekim bu tartışmada da esasen Trump hemen her hususu bazen yanlış biçimde de olsa cevaplarken, Trump'ın birçok itham ve karşı argümanına Harris'in cevap veremediği görülmüştü. Yani tıpkı geride ele aldığımız kürtaj, ekonomi ve göçmen meselelerinde olduğu gibi. Bu sebeple o tartışmanın tek başına Harris'e kazandırmayacağını o gün ifade etmiştik.

Bu güçlü ve onurlu duruş meselesinde Harris tarafının cevaptan en aciz kaldığı ve Trump'ın da en çok bindirdiği bir mesele Afganistan'dan çekilme hadisesiydi. Trump'a göre Amerikan tarihinin en utanç verici hadisesi buydu ve Trump Afganistan'ı nerede dile getirdiyse hep bu tespitle vurguladı. Biden'a halktaki onayın düşmesinin en büyük sebeplerinden biri olan bu hadiseye Demokratlar seneler içerisinde kayda değer hiçbir kalkan bulamadılar. Bizce mesele bu kadar çaresiz kalınacak bir şey değildi ve 7 Eylül 2024'te Star Açık Görüş'te yayınlanan "Harris, Trump'ı Türkiye Üzerinden Vurabilir mi?" başlıklı yazımızda mukabelede bulunma imkânından bahsetmiştik. Fakat Harris ve tüm propagandistleri tam bir başarısızlık gösterdiler.

Bu yetmezmiş gibi Trump'ın uğradığı suikast teşebbüsünü de pek münasebetsiz ifadelerle hafife almaya ve hatta pek çok insanı kendilerinden itecek biçimde sorgulamaya saptılar. 4 Kasım'da MSNBC yorumcuları hâlâ "iddia olunan" suikast teşebbüsü diyor, Trump'ın kurbanlığını bile tırnak içi hareketiyle ifade ediyor, fakat öyle bile olsa asıl şiddeti tahrik edenin o olduğunu ifadeyle meseleyi önemsizleştirmeye çalışıyorlardı. Bu hareketlerin, medyayı "halkın düşmanı" olarak ifade eden ve onlarla ciddi bir mücadelede olduğunu anlatan Trump tarafının söylemini haklı çıkarmaktan başka bir işe yaramayacağı açıktı. Yani onu zayıflatmaya çalışırken "güçlü" ve Amerika için "savaşçı" imajını zımnen destekleme hatasına düştüler.

Harris'in şahsi zayıflığı

Bunlardan maada Harris, çokça gaf ve çelişkili görüntülere düştü. Pennsylvania seçmeni için mühim meselelerden biri olan hidrolik kırma tekniğini daha evvel yasaklayacağını kesin şekilde söylemişken, seçimde durumu kritik görünce yasaklamayacağını ifade etti. Trump seçim sürecinde çok fazla Pennsylvania mitingleri yaptı ve sıklıkla onun bu konuda çark etmesini ve güvenilmez olmasını vurguladı. Harris bir yanda silah yasağından bahsediyor, diğer yanda bunu söylemenin silah taşıma hakkıyla uyumlu olduğunu savunuyor, öte yanda 20 Eylül'deki Oprah'la röportajında evine biri girse vurulacağını kahkahalar atarak ifade ediyordu. En büyük destekçilerinden Oprah bile bunu afallamış bir suratla dinledi. Aynı Oprah programında sanki mevcut başkan Trump'mış gibi Amerikalıların geçim derdinden yakındıkları bir videosu da yayınlandı. Neden kendi dönemlerinde bunu düzeltmedikleri suali ise hiç ikna edici cevap bulamadı. Demokrat Kongresi'nde Oprah'ın "joooy" diye bağırmasının tüm bu açıkları kapatmayacağı belliydi.

Son günlere gelindiğinde bile Harris'in falsoları sürüyordu. 31 Ekim'deki Arizona mitinginde, "Diğer insanlara zarar veren birçok kimse için savaştım" diyor ve ne dediğinin farkına varmadan sözlerine devam edip bir akşam yine Fox News'te dalga geçiliyordu. Bu arada Biden da Trumpçılara hakaretler yağdırarak işleri iyice berbat etti. Bu yazı için sığdırılamayacak kadar bu arızaları şöyle özetleyebiliriz: Harris ve destekçileri çarpa çarpa götürmeye çalıştıkları arabayı sonunda duvara tosladılar.

Hata en başta

Tüm bunlara bakınca Demokratların en temel hatasının işin daha başında Biden yerine onun idaresinde bulunmayan bir aday çıkarmamaları olduğu tespitini yapabiliriz. Bu şekilde Trump'ın en çok yüklendiği ve Demokratların en aciz kaldığı ekonomi, göçmen ve Afganistan gibi meselelerde sicili nispeten sağlam birisini öne sürmüş olacaklardı. İsmi hem bir sürü kendi hatası hem de etkin karalama kampanyasıyla çokça yıpratılmış bir Trump'a karşı daha da yıpranan ve kendi kendilerini de yıpratan adaylarla çıkmak Demokratların kendi kalesine golüdür. Bu gol maçı 1-0 yapan goldü. Trump ise duruş ve daha ikna edici söylemleriyle skoru 2-0 yaptı. Dolayısıyla başlıkta sorduğumuz sorulara, "hem Demokratlar kaybetti hem Trump kazandı" cevabı verebiliriz. Fakat ilk gol her daim daha önemlidir ve bu sebeple Demokratların Biden idaresinden bugüne yaptıklarıyla alınan sonuçta paylarını daha büyük bulmak mümkündür.

Trump büyük vaatlerle kendini zora soktu

2017'de nefret suçları ABD'nin büyük şehirlerinde yüzde 18 artış göstermişti. Trump taraftarlarının çocuklarını yanlarına alıp camilere saldırı görüntüleri düşüyordu. Artıştaki şiddet 6 Ocak 2021'deki hadiseye kadar vardı. Şimdiyse adaylık sürecinde biddefaat suikast teşebbüsüyle karşılaşan bir Trump var. Bu teşebbüs başkanlığı sırasında da vuku bulabilir. Şiddet ve nefret eylemlerindeki artış tehlikeli şekilde sürebilir.

Trump, Amerikan tarihindeki altın çağı yaşatacağını ve tarihte görülmemiş başarılara ulaşıp tarihteki en harika şeylere erişeceklerini iddia edip durdu. Elbette muhalefetteyken miting alanında konuşmakla sorumluluk altındayken vaatleri yerine getirmek arasında ciddi fark var. Geçen sefer karşılaştığı ilk ciddi kriz olan korona virüs meselesini doğru ele almayı becerememesi mağlubiyetine yol açmıştı. Şimdi daha büyük krizlerin içindeki bir dünyaya barış getirip her yeri güzelleştireceği vaadiyle koltuğa geçiyor. Edindiği tecrübenin bu sefer daha başarılı olmasına yardım edip etmeyeceğini zaman gösterecek.