Dünyanın en köklü havacılık şirketleri arasında yer alan Piaggio'nun dünyanın en büyük silahlı insansız hava aracı ihracatçısı olan Baykar tarafından alınması, esasen tecrübeyle dinamizmin bütünleşmesi manasına geliyor. Sektörde genç olmasına rağmen güçlü bir misyonla hızlı yol kat eden Baykar, bu stratejik adımla küresel marka değerini güçlendirdiği gibi sektördeki pazar payını ve rekabet gücünü de artırmış oluyor.
Dr. Hacı Mehmet Boyraz/ Medipol Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Cihaneri Avşar/ Yazar
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün dünyanın en büyük 100 savunma sanayii şirketi arasında gösterdiği Baykar, geçtiğimiz yılın sonuna doğru önemli bir stratejik hamle yaparak "gökyüzünün Ferrari'si" olarak da bilinen İtalya'nın köklü havacılık şirketi Piaggio Aerospace'i satın aldı. 1884'te kurulan Piaggio, yaşadığı idari ve mali sorunlar nedeniyle 2018'den beri kayyum tarafından yönetiliyordu. Bu sebeple mevcut mali yapısı hakkında net rakamlar bulunmasa da 800 civarı çalışanı ve 500 milyon avro sipariş portföyüne sahip olduğu tahmin ediliyor. Şirket, insansız hava araçlarından özel uçaklara ve jet motorundan çok amaçlı karakol uçaklara kadar geniş yelpazede üretim yapıyor. Dolayısıyla uluslararası kamuoyunun da yakın ilgisini çeken bu stratejik gelişme tüm paydaşlar için büyük öneme sahip.
Stratejik bütünleşme
Öncelikle meseleye savunma sanayii ve havacılık sektörü açısından bakıldığında Baykar'ın Piaggio'yu satın alması bir yatay bütünleşme/birleşme örneğidir. Bilindiği üzere yatay bütünleşme, bir şirketin aynı sektörde faaliyet gösteren ve benzer ürün ve/ya hizmet sunan bir başka şirketi satın almasıyla gerçekleşir. Bu bağlamda savunma sanayii ve havacılık alanında derinleşen ve müşteri profilini her geçen yıl çeşitlendirerek pazar payını artıran Baykar'ın aynı alanda üretim yapan Piaggio'yu satın alması tipik bir yatay bütünleşme örneğidir. Ayrıca sürecin tarafları Türk ve İtalyan şirketler olduğu için Baykar'ın bu doğrudan yatırım hamlesi, uluslararası çapta yatay bütünleşme özelliği taşıyor.
Yatay bütünleşmeler; şirketlerin pazar paylarını artırmalarını, rekabet avantajı elde etmelerini ve maliyetlerini düşürmelerini sağlar. Buradan hareketle dünyanın en köklü havacılık şirketleri arasında yer alan Piaggio'nun dünyanın en büyük silahlı insansız hava aracı ihracatçısı olan Baykar tarafından alınması, esasen tecrübeyle dinamizmin bütünleşmesi manasına geliyor. Sektörde genç olmasına rağmen güçlü bir misyonla hızlı yol kat eden Baykar, bu stratejik adımla küresel marka değerini güçlendirdiği gibi sektördeki pazar payını ve rekabet gücünü de artırmış oluyor.
Ayrıca Baykar, savunma sanayiindeki güçlü pozisyonunu sivil havacılık sektörüne de yaymak istediği için Piaggio'yu satın alarak aslında uzun vadeli maliyetlerini şimdiden en aza indiriyor. Zira yeni ticari oluşumun bir yandan üretim hacmi genişlediği diğer yandan personel, yönetim, Ar-Ge, pazarlama ve lojistik alanlarında kaynakları birleştiği için birim maliyetleri düşerken verimliliği artıyor. Bununla birlikte Piaggio'nun fikri mülkiyet hakları konusunda kalifiye bir ekibe ve İtalya'nın güneyinde bulunan üretim tesisisin hemen yanı başındaki havalimanına doğrudan erişim imkânı bulunduğunu unutmamak lazım. Bu iki faktör Baykar'ın uzun vadede Avrupa pazarına yeni yatırımlar yapmasını kolaylaştırabilecek nitelikte.
Türkiye'nin pazar payı artıyor, markası güçleniyor
Eylül 2024'te ABD merkezli Center for a New American Security tarafından hazırlanan rapora göre Türkiye, küresel insansız hava aracı pazarının yüzde 65'ini kontrol ediyor. Bunun yanı sıra Türkiye'nin savunma sanayii ihracatı geçen yıl itibariyle 7,1 milyar dolara yükseldi. Baykar, bu ihracatın 1,8 milyar dolarlık kısmını yani dörtte birini tek başına gerçekleştirdi. Baykar, bu başarıyı bugüne kadar ağırlıklı olarak TB2 ve Akıncı gibi insansız hava araçlarıyla elde etti. Bundan sonraysa Piaggio'nun teknolojik altyapısını ve üretim kapasitesini kendi imkânlarıyla birleştirerek daha geniş bir pazar payına sahip olacak. Böylece Türkiye'nin savunma sanayii pazarındaki payı artacak. Baykar'ın yanı sıra diğer Türk girişimcilerin benzer yatırım hamlelerinde bulunması durumunda Türkiye, uzun vadede savunma sanayii sektörünün başat gücü haline gelebilir.
Baykar-Piaggio arasında gerçekleşen bütünleşme, Türkiye'nin savunma sanayii ve havacılık sektöründeki teknolojik yetkinliğini derinleştirmesine ve yüksek katma değerli üretim kapasitesini genişletmesine olanak tanıyor. Piaggio'nun ileri mühendislik kabiliyetleri ve havacılık teknolojilerindeki 150 yıla yaklaşan köklü birikimi, Türkiye'nin insansız hava aracı ekosistemine entegre edilerek sektördeki "know-how" transferini hızlandıracak ve özellikle Kızılelma gibi stratejik projelerin üretim süreçlerine olumlu katkı sağlayacak. Bu süreç, yalnızca teknolojik yetkinliği artırmakla kalmayıp Türkiye'nin uluslararası savunma pazarındaki rekabetçiliğini pekiştirecek ve bilhassa Avrupa pazarına erişiminde önemli bir köprü işlevi görecek. Böylelikle Türkiye, savunma sanayiinde tam bağımsızlık yolunda kendi kendine yetebilen ve acil ihtiyaçlara hızlı çözümler üretebilen yeni bir teknolojik kapasiteye sahip olacak. Bu da doğal olarak dış politikada sair aktörleri değil kendini bir eksen olarak kurgulayan Türkiye'nin stratejik özerkliğini tahkim edecek.
Bu anlaşma, teknik ve ticari olduğu kadar Türkiye'nin savunma sanayii ve havacılık sektöründeki markasının güçlenmesi bakımından da önem arz ediyor. Zira Avrupa kökenli bir şirketin Türk sermayesi tarafından satın alınması, Türkiye'nin yalnıza bir pazar değil aynı zamanda teknoloji geliştiren ve ihraç eden bir aktör haline geldiğini gösteriyor. Ayrıca bu yatırım, "Made in Türkiye" etiketine olan güveni yükselterek Türkiye'nin ileri teknolojiye dayalı markalarının küresel çapta tanınırlığını artırıyor. Dolayısıyla Baykar'ın bu hamlesi, Türkiye'nin yüksek teknoloji temelli ülke imajını güçlendiren önemli bir adımdır.
Türkiye-İtalya ilişkilerinde karşılıklı bağımlılık artıyor
Türkiye ile İtalya arasındaki ticaret hacmi 2024'te 32,4 milyar dolara yükselerek önemli bir eşiğe ulaştı. Baykar-Piaggio bütünleşmesinin yaratacağı ivmeyle iki ülke arasındaki ticaret hacmi orta vadede 40 milyar dolara ulaşabilir. Ticari ilişkilerdeki iyimser tablonun yanı sıra iki ülke arasındaki siyasi ilişkiler de dostane bir zemine dayanıyor. Ancak devletlerarası ilişkilerin daimi dostluk üzerine değil çıkar prensibine dayandığını unutmamak lazım. Bu nedenle her devletlerarası ilişkide olduğu gibi Türkiye-İtalya ilişkilerinde de fırsatlar kadar riskler de bulunuyor.
Tam da burada karşılıklı bağımlılık kuramına değinmek yararlı olacaktır. Kurama göre devletler; ekonomik, askeri ve teknolojik etkileşimler yoluyla birbirlerine bağımlı hale gelir ve bu durum çatışma yerine yeni iş birliklerini teşvik eder. Buna dayanarak Baykar-Piaggio bütünleşmesiyle Ankara-Roma arasındaki siyasi ilişkilerin çatışma risklerinden uzaklaşarak daha istikrarlı bir zemine oturması bekleniyor. Dolayısıyla bu yatırımı, sadece ekonomik boyutta değil aynı zamanda Türkiye-İtalya ilişkilerinde sürdürülebilir iş birliklerini pekiştiren bir eşik olarak değerlendirmek lazım. Nitekim Baykar'ın Piaggio'nun ardından İtalya'nın savunma sanayii devi Leonardo'yla insansız hava araçları konusunda ortaklık görüşmelerine başlaması, taraflar arasındaki iş birliklerinin artacağına işaret ediyor.
Son olarak Baykar'ın Piaggio'yu satın almasıyla İtalya, doğrudan yabancı yatırım yoluyla önemli bir ekonomik kazanım elde etti. Burada Piaggio'nun 2018'den beri kayyum yönetiminde olduğunu tekrar belirtmek lazım. Bundan ötürü Baykar'ın yatırımıyla 1,5 asırlık İtalyan şirket, aslında büyük bir belirsizlikten çıkarak vizyon sahibi "emin ellere" teslim edildi. Diğer bir ifadeyle bu anlaşma, Piaggio'nun hayata döndürülmesi ve ekonomiye yeniden kazandırılması bakımından kritik bir gelişme olarak görülmeli. Kısacası bu bütünleşme adımı iki ülke açısından tam manasıyla bir "kazan-kazan" durumunu yansıtıyor.