Avrupa için işler iyi gitmiyor. Kyiv Independent'ta filozof Slavoj Zizek de son yazısında “kader artık bize gülmüyor Avrupalılar” yazmaktan kendisini alamadı. Trump'ın manevralarının Amerika için daha mı iyi yoksa daha mı kötü olacağı ise meçhul. Şu anki adımları onun “Putin'in uşağı” diye yaftalanıp aşağılanmasına yol açıyor.
Ömer Ekrem Keçeci/ Yazar
Kamala Harris'le yaptığı tek başkanlık tartışmasında Trump'ın, "Ukrayna kazansın istiyor musunuz?" sualine, "savaşın bitmesini istiyorum" cevabı vermesi ona destek veren bazı kimselerden bile tepki çekmişti. Fakat bazı etkinliklerinde konuşmaya çıkarılan ve ona destekte en ön saflarda ve yakınlarında bulunan Megyn Kelly, 11 Eylül günkü yayınında şunu söylemişti: "Ben cevabını anladım çünkü o Ukrayna'nın çoktan kaybettiğini anladı. Bu gerçekle yüzleşelim!"
Sadece Trump ve bir kısım çevresindekiler değil, muhtelif birçok isimler bunu söyleyegeldiler. Mesela Kasım ayında Prof. John Mearsheimer, bombalamada da insan gücünde de Rusya'nın 10'a 1 üstün olduğunu vurgulayıp, "Ukrayna'nın işi bitti, yapabileceğimiz bir şey yok" diyordu.
Trump'ın politikasının bazı sebepleri
Diğer yanda Rusya'nın ekonomisinin de Avrupa ekonomisinin 10'da 1'i kadar olduğu ve hatta İtalya'dan bile küçük bulunduğu, buna rağmen Rusya'ya karşı güvenlikleri için Avrupalıların hâlâ asıl fonlamayı Amerika'dan bekledikleri gerçeği de Trump tarafını rahatsız ediyor. Onlara göre Amerika'nın yüzleşmesi gereken esas meydan okuma Çin'den gelmekte, Rusya ise artık küresel değil Avrupa ağırlıklı bölgesel bir tehdit. Binaenaleyh Çin'e karşı koymaya çalışırken Avrupalıların sırf kendi güvenliklerine daha çok para harcamak istememeleri sebebiyle maddi gücü ve enerjisinin bir kısmını oraya sarf etmeyi stratejik olarak isabetli bulmuyor. Hele ki Avrupa'nın savunma maliyetinin neredeyse yüzde 50'sini karşılayan bir oranda bunu yapmayı aptallık olarak görüyor.
Ayrıca Avrupalı birçok hükümetlerin sol politikalara destek veren, kendi dinî ve tarihî değerlerini aşındırıp bunlarla ilgili özgürlükleri kısan bir anlayışta olduklarına kaniler. Trump'ın yardımcısı Vance'ın hem Avrupa hem Amerika'da ciddi gündem oluşturan ve Avrupalıların yüzlerine savurduğu tenkit ve ithamları bunu -bir kez daha- açıkça gösterdi. Vance asıl tehdidin Rusya'dan ziyade "içeriden" olduğunu da söyledi. Kastettiği tam da mezkûr zihniyet. O sebeple Avrupalılara yüksek para vermenin hem Çin'le mücadelede ellerini zayıflatmak hem de "en tehlikeli" tehdidi daha da büyütmek gibi anlamlara gelebileceğini düşünüyorlar.
Avrupa'da muhtaçlık
Öte yanda Avrupalılarsa güvenliklerine daha fazla para ayırmanın "istememe" değil fakat "yapamama" olduğunu zımnen izhar ediyorlar. En önde gelenlerinden biri olan İngiltere bu konuda güzel bir örnek. İngiliz muhafazakârları esas itibarıyla Trump'ın da Vance'ın da suçlamalarına hak verdiler. Ordunun berbat bir halde olduğu da epeydir ortaya konup hemen herkes tarafından kabul ediliyor. Özellikle Andrew Neil gibi yazarlar derinlemesine üstünde durdular.
Araştırmacıların ifadelerine göre İngiliz ordusu mütevazı sayıda kuvveti bile belirsiz süre için sahaya koyamayacak halde. Tank, uçak ve asker sayısı Körfez ve Falklands savaşları döneminin dahi gerisinde. Bilgi alma kabiliyeti yüksek yazarlarından Dan Hodges Şubat 2023'te, mermilerin bile eksik ve yetersiz olduğunu yazmış, bazı kıdemli subayların şunu söylediklerini nakletmişti: "Ülkemiz İkinci Cihan Harbi'nden beri en zayıf noktasında. Ordumuz son dört asrın en küçük ordusu, Kraliyet Donanmamızsa 1982'deki Falklands Savaşı zamanındakinin yarısından küçük." Yine aynı dönem İngiliz medyasında ifşa edildi ki, Amerikalılar artık İngiliz ordusunu en üst düzeyde görmüyorlar. 10 bin kişilik bir tümen bile sahaya yerleştirememeleri tepki çekiyor. Uçak gemilerinin açık denizden çok tamirde vakit geçirdiği belirtiliyor. Bu zamana kadar bu yazının boyutunu aşan hayli skandalların da ordu içerisinde patlak verdiği ve birçok projede İngilizlerin tam anlamıyla çuvalladığı bir gerçektir.
Bunları düzeltmenin önemli bir aşamasını Trump ve askeri uzmanlar savunma harcamalarının GSYİH içindeki oranının arttırılmasında görüyor. İngiltere'de bu oran şu an yüzde 2.3. Fakat 2.5'a çıkarmada bile gerekli gayret ve çabukluk gösterilmediği tenkidi yapılıyor. Hâlbuki çoğu askeri uzmanlar en az yüzde 3 olması gerektiğini söylerken Trump ise NATO ülkelerinin yüzde 5'i bulmalarını istiyor...
Ancak İngiltere'de ekonomi durma noktasında ve birçok kimseye göre resesyona yuvarlanıyor. Maliye Bakanı Rachel Reeves'in hazırladığı bütçenin felaket olduğu, çok zarar verdiği ve daha da vereceği ileri sürülüyor. Görünüşe göre bu sebeple Başbakan Keir Starmer da "köşeye sıkışmış" bir halde ve savunma harcamalarını arttırmakta zorluk yaşıyor. İngiltere'de dahi durum böyleyken diğerlerine çok da detaylıca girmeye hacet yok. Zaten 19 Şubat tarihli The Times'ta çıkan bir analizde Avrupa'nın nispeten hâlâ en büyük ve kabiliyetli askeri güçlerinden birisi olarak İngiltere görüldüğü ve kıtanın müdafaasını onsuz yapamayacağına kani oldukları için Fransa'nın organize ettiği son toplantıda Britanya'nın merkezî rol aldığı belirtildi. Şu vaziyetindeki İngiltere'nin Avrupa geneline kıyasla oradaki algılanışı da budur. İronik biçimde İngiliz kadın askerlerin ne kadar çok tacize uğradıkları ve tacizci hatta tecavüzcülerin dahi çok kereler başlarına bir şey gelmeyip üst rütbelilerin de bu çirkinliklere bulaştığı haberi de aynı nüshada yer aldı. Avrupalı orduların hali dışında burada hatırlanması gereken pek mühim bir husus da; Rusya'nın nükleer silah gücünde Avrupalılara karşı açık ara üstünlüğüdür. Yürümekte zorlanan ve değişip duran istikrarsız Avrupa hükümetleri tüm şu tabloda ABD desteğine kuvvetle ihtiyaç duyuyorlar.
Durum bu iken Starmer'ın Ukrayna'ya asker gönderme teklifi Fransa ve İsveç gibi tek tük bazı ülkeler hariç Avrupalılardan destek görmedi. Hatta Almanya Şansölyesi Olaf Scholz sert tepki verdi. İtalya ve İspanya gibi diğer ülkelerin de bunu mantıksız bulduğu anlaşılıyor. İngiltere'nin içinde dahi birçok reaksiyon verildi. Daily Mail gazete imzasıyla yayınladığı yazıda, Irak ve Afganistan'daki "berbat başarısızlıkların" hatırlarda olduğuna dikkat çekip, "Onları geri çıkarmaya dönük açık bir strateji yokken askerleri ölümcül bölgeye koymak korkunç bir hata olur" yazdı. Kimi yazarlarsa, ülkeyi daha mülteci istilasından bile koruyamayan ve sahil güvenliğini sağlayamayan bir İngiltere idaresinin Ukrayna'yı hiç savunamayacağını kaydetti. Sonuç olarak Starmer ve İngilizlere en azından şimdilik avuçlarını yalamak düşüyor.
Yenilgi yahut bir başka senaryo
Esasen Trump'ın seçim sürecinden beri gayet özgüvenli bir şekilde Ukrayna-Rus savaşını başkan olursa hızlıca bitireceğine dair söylemindeki eminliğinin nedenlerini de buralarda bulmak mümkün. Amerika gerekli desteği vermezse Avrupalıların düşeceği hal ortada. Şu an bazı yetkililerin ihtimal verdiği üzere Baltık ülkelerinden çekilmesi Avrupa'yı Rusya istilasına açık hale getireceği tespit ve endişeleri bile Batılılar arasında revaçta. Dolayısıyla Trump atacağı adımlara karşı Avrupalılardan ciyaklamanın çok ötesinde bir şey gelmeyeceğini öngörmüş olmalı. O sebeple asıl mevzu Putin'di. Geride ifade edildiği üzere, Rusların savaşı kazandığını da epeydir kabullendiği için muhtemelen Putin'i tatmin edecek bazı kazançları tanırsa, Rusya'nın savaşı hitama erdirmeye razı olacağını düşündü. Nitekim Savunma Bakanı Pete Hegseth, Ukrayna'nın tüm topraklarında egemenliğini tekrar kazanmasının ihtimal dâhilinde bulunmadığını ve NATO üyeliği seçeneğinin de masadan kalkması gerektiğini açıkça belirtti. Hem bir kısım toprak kazancının tanındığı hem de sınırına NATO'nun konuşlanmadığı anlaşma seçeneği, Putin'i muhtemelen hesapladığından çok daha fazla uzayan ve bitirmek istediği belli olan savaşı noktalamak için razı edebilir.
Bir kısım Avrupalılar da ister istemez yenildiklerini kabul etmeye başlamış görünüyorlar. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte 14 Şubat'ta, Ukrayna'nın NATO üyeliğinin hiçbir zaman garanti olmadığını söyledi. Hâlbuki Aralık ayında Zelensky'yle beraber, Ukrayna'nın NATO'ya üyelik yolunun asla geri döndürülemez olduğunu ve hiç olmadığı kadar yaklaştığını beyan etmişti. Eğer Avrupalılar yenilgiyi gerçekten kabullenirlerse, Zelensky'ye de mağlubiyetin sorumluluğunu onların hıyanetine bağlayarak sonuca boyun eğmekten fazla bir şey kalmaz.
Öte yandan Trump ile Zelensky arasında Ukrayna madenlerine dönük karşılıklı son ifadeler de dikkate şayan. Tüm anlatılanlardan görüldüğü üzere para, Trump için mühim bir mesele. Şayet Avrupalıların daha fazla ödemesiyle bu iş hallolmuyorsa, Ukrayna'ya, "yardıma devam ederim ama karşılığında seni iliğine kemiğine kadar sömüreceğim" mesajı vererek bir başka senaryoya da açık kapı bırakmış göründü. Nitekim 17 Şubat'ta Trump'ın elçisi Gen. Keith Kellogg'un açıklamaları üzerinden Trump'ın Ukrayna'ya asker yollama seçeneğini masadan kaldırmadığı haberleri yapıldı. Ancak 19 Şubat'ta Zelensky, Ukrayna'yı satmayacağını ve Trump'ın 500 milyar dolarlık madenleri istemesinin ciddi bir konuşma olmadığını belirtti. Diğer yanda bunların beşte birlik bir kısmının şu an Rus işgali altında kalması gibi ABD adına başka bazı problemler de dillendiriliyor. Dolayısıyla buradan bir yere varılması şu anlık güç duruyor.
Netice-i kelam Avrupa için işler iyi gitmiyor. Kyiv Independent'ta filozof Slavoj Zizek de son yazısında "kader artık bize gülmüyor Avrupalılar" yazmaktan kendisini alamadı. Trump'ın manevralarının Amerika için daha mı iyi yoksa daha mı kötü olacağı ise meçhul. Şu anki adımları onun "Putin'in uşağı" diye yaftalanıp aşağılanmasına yol açıyor. Bir aylık performansının neticesinde Trump'ın Amerikan halkı nezdindeki onay oranı 6-7 puan düşmüş görünüyor. Bir yandan da Elon Musk bindirip sahnede giderek büyüyor. Dahası Trump'ın adımlarının yan etkileri olabileceği de ilk işaretini verdi. Brexit'i kuvvetle destekleyen biri olarak o, istemeden İngiltere ile AB'yi sıkı birlikteliğe itiyor. Times'taki bir analizde, Starmer'ın büyük planının Brexit'i resetlemek olduğu ve bu yolda kendi başına elde edebileceğinden çok daha fazlasını belki de Trump'ın ona kazandırdığı dermeyan edildi. Bu yan etkiyi bertaraf etmek için Ocak başında Elon Musk'ın varıyla yoğuyla İngiliz hükümetine taarruz başlattığı ve Brexit taraftarı aşırı sağcı ve Trump hayranı Reform Parti'sini yükseltmeye çalıştığı ortada. Fakat başaramayabilirler. Genel gidişatı da olumlu görmezse Trump,başka hazırlık ve planlara yönelebilir.