Yaşananların işaret ettiği, sömürge olmaya bile rıza göstermesine rağmen Ukrayna'nın istemediği bir anlaşmayı yapmak zorunda kalmasının yüksek ihtimal olduğudur. Bu vesileyle Türkiye'de savunma sanayiinin yükselişini “SİHA mı yiyeceğiz?” diye tahfif etmeye çalışan acayip kesan-ı bilâ-izanın ve bunlara kulak verenlerin Ukrayna'nın halinden ibret alması elzemdir.
Ömer Ekrem Keçeci/ Yazar
Geçtiğimiz günlerde MI6 Eski Başkanı Sir Alex Younger, "Trump, içinde tek emtianın kaba kuvvet olduğu kuralsız,ahlaksız bir dünya düzenine götürdü" açıklaması yaptı ve "artık bir sistemler dünyasında değil teşvikler dünyasında hareket ettiğimizi" belirtti. Ona göre yeni bir dünyadayız ve bu da Donald Trump'ın dünyası. Younger'ın ifadelerine 21 Şubat tarihli The Guardian Weekly de bir analizinde yer verdi.
Avrupalıların korktuğu yeni dünya
Akabinde 22 Şubat'ta çıkan Economist de "Avrupa'nın en kötü kâbusu" başlıklı bir makale yayınladı. "Geçen hafta Demir Perdenin düşüşünden beri Avrupa'nın en kasvetli zamanıydı" cümlesiyle girilen yazıda, Avrupa'nın savaş zamanı yardımına gelmesi konusunda Trump idaresindeki Amerika'ya artık güvenilemeyeceği vurgulandı. "Eski dünya,kanunsuz bir devirde sert gücü nasıl ustalıkla kullanacağı konusunda hızlandırılmış kursa muhtaç, yoksa yeni dünya düzensizliğine kurban gidecek" düşüncesinin dillendirildiği yazıya göre "Avrupa'nın en kötü kâbusu" ise, ABD'nin çekilerek Avrupa'yı Rus istilasına açması.
Yazıda şu çarpıcı tespite de yer veriliyor: "Avrupa'nın yüzleştiği hakikati en açık şekilde ifade edelim. O borçlu, yaşlanan, neredeyse hiç büyüyemeyen ve kendini savunamayan yahut sert güç yansıtamayan bir kıta." Bundan sonra savunma harcamalarının Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi GSYİH'nın yüzde 4-5'ine çıkarılması gerektiği ve Avrupa bankalarında dondurulmuş 220 milyar dolarlık Rus parasına el koyup ABD'nin Ukrayna fonlaması azalırken bu parayla fonlamanın sürdürülmesi icap ettiği savunuldu.
"Eski bir kıta için yeni bir rüya" alt başlığı taşıyan son kısımda ise, "Putin ve Trump'ın akla getirdiği kâbus nihayetinde Avrupa'nın kendisini organize etme biçimini değiştirebilir" denilerek şu cümlelerle yazı sonlandırılıyor: "NATO dünyanın en başarılı ittifakıydı. Yok olmasını tahayyül etmek zor. Fakat eski şeyler geçti gitti, her şey yeni oldu. Avrupa'nın da geç olmadan bununla yüzleşmesi gerekiyor."
Peki Avrupa için bu başkalaşım ve tutturulacak yeni yol ne olabilir? Ona da 25 Şubat'ta Wall Street Journal'dan GerardBaker işaret etti: Trump'ın yeni dünya düzeni Avrupalıları Çin'le yakınlaştırıp Amerika'nın ağır bedel ödemesine yol açabilir.
Gerçekten Avrupalıların sadece Doğu Türkistan'dan mütevellit insanî kaygılarla Çin'le arasına her daim mesafe koyacağını beklemek safdillik olur. Halihazırda başta Almanya gibi ciddi ekonomik ilişkiler geliştiren ülkeler mevcut. Şayet ABD gerçekten çekilir ve Trump'ın politikasına kıyasla daha avantajlı imkânları Çin sunarsa, onunla ilişkilerini başka boyuta taşımaları gayet muhtemeldir. Körü körüne Amerikan bağlılığıyla bilinen Suudi Arabistan bile son yıllarda Çin'le farklı bir angajmana girerek Biden döneminde Amerikalıları politikalarını gözden geçirmeye sevk etti.
Ukrayna çok zorlanıyor
Ancak Trump tarafının da göz göre göre Avrupalıları Çin'e yaklaştırmasına büyük ihtimal veremeyiz. Nitekim Ukrayna meselesinde madenlerine çökmek üzerinden farklı bir senaryoya açık kapı bırakmıştı. Zelensky ise başta ülkesinin satılık olmadığını ifadeyle bunu en üst bir perdeden reddetmişti ki bu sebeple bir önceki yazımızda anlaşmalarının çok güç göründüğünü belirtmiştik. Buna mukabil Zelensky birkaç gün içinde boyun eğmiş ve ABD ile kopuş yaşanmaması için maden meselesinde anlaşmışa benziyordu. Times dâhil 26 Şubat'taki bir kısım İngiliz gazetelerinin manşetini hep bu mesele süslemişti. Kendisi kendi terimiyle tartılırsa ülkesini Amerika'ya satmaya hazır hale geldiği söylenebilir. Söylenebilir söylenebilmesine de, Trump'ın kendinde bile daha evvel görülmemiş aşırı nobranlığı en azından şimdilik bu anlaşmayı akamete uğratmış görünüyor.Aralarındaki olağandışı hadise bir yana, Zelensky'nin o noktaya nasıl geldiği her halükârda muhakemeye değerdir zira oraya sürükleyen nedenler ortadan kalkmış değil.
Esasen böyle güç bir kararı böyle hızlı ve 180 derece bir dönüşle gerçekleştirmesini anlamak çok güç değil. Riyad'daki görüşmeden beri Avrupa ve Amerika'nın birçok mühim yayın organı ABD desteği gidince Ukrayna'nın çok zora düşeceğini anlattılar. Bildirildiğine göre Ukrayna savaş sırasında savunma sanayiinde adımlar atsa da askerî teçhizatının ancak yüzde 55'ini kendisi imal edebiliyor. Kalan yüzde 20'si ABD'den, yüzde 25'i ise Avrupa'dan gelmekte. Lakin ABD tedarikleri içerisinde ileri hava savunma sistemleri, karadan karaya balistik füzeler, navigasyon sistemleri, uzun menzilli roket topçuları da bulunuyor ki kısa vadede yerlerine başka bir şey koymasının Ukrayna için imkânsız olduğu kaydediliyor. Özellikle Amerikan yapımı hava savunma sistemlerinden mahrumiyetin Ukrayna'yı, hangi bölgeyi koruyacağı ve hangi bölgeyi risk içerisinde bırakacağını tercihe mecbur edeceği belirtiliyor. Rus tedarik hatlarını vurabilen 300 kilometrelik füzeler de bir diğer yaşanması istenmeyen ağır eksiklik. Dahası savaş alanında kilit bir avantaj olduğu tebarüz ettirilen Elon Musk'ın CEO'su olduğu SpaceX'in Starlink internet hizmetinden Ukraynalıların mahrum bırakılması ihtimalinden de söz edildi. 2022'den bu yana ABD'nin yolladığı askerî yardım Zelensky'ye göre 70 milyar dolar değerinde. Kiel Enstitüsü'ne göre bu, bütün Batılı ülkelerin tamamının yolladıklarından daha fazla bir sayı. Ukraynalı çeşitli kaynaklardan da, Amerikan yardımları kesilirse belki bir sene daha ölümüne direnebilecekleri fakat sonra durdurma imkânları kalmayacağına dair beyanat naklediliyor. Ukrayna liderinin iplerin tamamen kopmasını istemeyişini tüm şu malumata bakarak anlamak kolay.
Savaş sürmeli diyen Avrupalıların argümanları
Zelensky'nin boyun eğişi Trump'ın politikasında ciddi değişim oluşturur mu? Economist'e göre oluşturmalı. Zira muhtelif Batılılara göre şu an Putin'e taviz için en kötü zaman. Dergiye konuşan ve ismi açıklanmayan bir Amerikalı yetkili, "Üç senedir olmasını istediğimiz pozisyona Putin'i nihayet getiriyoruz. Yenilginin dişlerinden zaferi kapmasına izin verirsek korkunç bir utanç olur" demiş. Dergi bu savı açıklarken; Rus ekonomisi şimdiye kadar merkez bankasının profesyonelliği gibi sebeplerle tahammül etse de kötüye gidişin boy gösterdiğini, resesyon tehdidiyle yüzleştiklerini, yakında ya askerî harcamaları kesmek ya da uçan enflasyon arasında seçim yapmak zorunda kalacaklarını, ihracatın düştüğünü ve neticede Rusya'nın saldırma kapasitesinin tahdit edileceğini dermeyan ediyor. Ayrıca ordusunun kötü performans gösterdiği, Pokrovks kentinde sarsıcı zayiata uğradığı, Nisan 2022'de Ukrayna topraklarının yüzde 19.6'sını kontrole almış ve ölü ile yaralı sayısı 20.000 civarındayken, bugün yüzde 19.2'sini işgal edebildiği ve zayiatının da 800.000'i aştığı vurgulanıyor. Rusya'nın 7.300 tank stokunun yarısından fazlasının işinin bittiği ve Nisan itibarıyla T-80 tanklarından elinde bir şey kalmayacağı ihtimali de ileri sürülüyor.
Kısacası ABD'nin ciddi desteği sürerse Rusların yenilebileceği aksi halde Rusya'nın kazanacağı ve Avrupa için büyüyen bir tehdide dönüşeceği görüşü Batılı çevrelerde mevcut. Birçoğuna göre Rus emperyalizmi uyandı ve bugün bazı yerleri vererek anlaşma yapmak onları sadece birkaç seneliğine sakinleştirir, sonrasındaysa yeni topraklar için tekrar geleceklerdir. Binaenaleyh ABD'nin var gücüyle savaşı sürdürüp barış falan yapmaması gerekir. Bu görüştekilerden bazıları ise Trump tarafında okunan Rusya'nın kazanmış göründüğü ve buna rağmen Amerika'nın doğru düzgün karşılığı olmadan yardım sürdürmesinin madden zararlı olduğu kanaatini haksız bulmuyor ve gerçekçi olduğunu kabul de ediyorlar. Fakat, Washington Post'tan George Will örneğinde olduğu gibi, Neville Chamberlain'in de Hitler'e Çekoslovakya'dan parça vermeyi gerçekçi bulduğunu hatırlatarak Rus rejiminin de barbar olduğunu ve durdurulmadıkları müddetçe de barbar kalacaklarını anlatıyorlar. Will'in bu yazısını The Week dergisi de seçme yazılar arasında paylaştı. Zaten Keir Starmer da Amerikan tarafına, eğer ki Putin'i caydırıcılık tesis edilmezse yapacakları barışın uzun süreli olmayacağını bildirdi.
Trump'ı ikna etmeleri zor
Ancak Trump uzun süredir savaşı bitirmeyi ve maddi zarardan çıkarak Çin'le rekabette mutlak üstünlük temin etmeyi vurguluyor. Ukrayna'nın madenlerinin sömürülmesine razı olmasını ise yeni yardımlar yollamanın değil de öncekilerinin karşılığı gibi görme pozisyonunda olduğu anlaşılıyor. Zira bizatihi Trump, "Bir gün Rus olabilirler, bir gün Rus olmayabilirler, fakat biz oradaki tüm bu paraya sahip olacağız ve onu geri istediğimizi de söyledim" dedi. Bu durumda savaşın bitmesi daha büyük maddi kazanç demek ki para odaklı Trump için asıl cazip seçeneğin bu olduğu ortada. Ayrıca umumiyetle Batılı mezkûr çevrelerin fikirlerini zararlı ve de hatalı bulduğu görünen bir şey. Daha geçen gün bile kabinesine, "AB, ABD'yi becermek için kuruldu" dediği haberlere yansıdı. Dolayısıyla onlara ait tehdit ve korkulardan kurulu argümanları iplememesi ve adımını onların arzusunun aleyhine atması muhtemel. Nitekim Trump-Starmer görüşmesinin ardından Financial Times'ın manşeti şu oldu: "Trump, Ukrayna'da Avrupa barış gücüne ABD desteği umutlarını yıktı."
Avrupalıların Çin'le yakınlaşma ihtimalini ise hem o ülkelerde kendilerine yakın kimseleri iktidara getirmek gayretiyle bertaraf edeceğine hem de bunun gerçekleşmediği durumlarda kaba kuvvet ve tehdit siyaseti ile bastıracağına dair inanç taşımasından ötürü büyük bir risk olarak okumayabilir. Nitekim İngiltere'de destekledikleri ve adeta Trump'ın bir çalışanı gibi hareket eden Nigel Farage'in partisi Reform anketlerde zirveyi zorluyor. Almanya'da Elon Musk'ın parlatmaya yoğun çaba harcadığı AfD son seçimde büyük yükselişle ikinci sıraya geldi ki Alman siyaset çevrelerinde göçmen meselesi halledilmezse bir sonraki seçimde birinciliği de alacakları korkusu ciddi biçimde dillendiriliyor ve demokrasilerinin tehdit altında olduğunu söylüyorlar. Romanya'da ise seçimin ilk turunu Calin Georgescu kazandı. Georgescu da Ukrayna'ya askerî yardımın bitirilmesi taraftarı. Kendisinin aşırı sağcı bir grupla irtibatlı olduğu ve zamanında Hitler'i destekleyen Romanya diktatörü Ion Antonescu'ya genel olarak yakın bir duruşu olduğundan bahsediliyor. Elon Musk X'te açıkça ona da destek verdi.
Bir yanda ülkelerinde kendileri yükselmiş, diğer yanda Avrupa'da da kendilerine yanaşanlar yükselirken aksi düşüncedeki Avrupalıları çok fazla hesaba katmayacaklarını söyleyebiliriz. Hele ki kendi düşüncelerine bayılan aşırı kibirli kimseler oldukları dikkate alınırsa. Dahası bu mülahazalardan bir tanesinin, anlaşma yoluyla Rusya'nın Çin'le ortaklığını sona erdirmek hedefi olduğu da konuşuluyor. Trump'ın böylece aynı anda hem maddi yük getiren savaş ve Avrupalı ödemelerinden kurtulmak hem de tahtını zorlayan tek rakip Çin'e mühim kayıp yaşattırmak gibi kulağına hoş gelen bir hayali olabilir. Ama hayalcilik olarak kalması yahut Avrupa'yla Çin'in yakınlaşması gibi olası bir sonuç doğurmasından pek hoşlanmayacağı da muhtemel.
Bütün bunların işaret ettiği ise, sömürge olmaya bile rıza göstermesine rağmen Ukrayna'nın istemediği bir anlaşmayı yapmak zorunda kalmasının yüksek ihtimal olduğudur. Bu vesileyle Türkiye'de savunma sanayiinin yükselişini "SİHA mı yiyeceğiz?" diye tahfif etmeye çalışan acayip kesan-ı bilâ-izanın ve bunlara kulak verenlerin Ukrayna'nın halinden ibret alması elzemdir. Hal olur, adamı sömürülmeye bile razı edip yine de doğru düzgün bir şey vermezler. O zaman yediğiniz kazıktan ibaret kalır. Neye olduğu tartışmalı açlığınız gitmez ama memleketiniz elden gider. Özgür ve şerefli olduğumuz şu günlerde bu işe gerekli her tür destek verilmeli ve seçmenin gözünde asla kıymeti düşürülmemelidir.