Gabon'da seçim sonrası gelen darbe sebebiyle bölge ülkelerindeki seçimlerin dikkatle takip edilmesi gerekiyor. Bunlar içinde en öncelikli olan da 2024'teki Senegal seçimleri. Gabon ve Gine benzeri üçüncü dönem tartışması kapsamında Başkan Sall ve muhalif Sonko'nun hamleleri uzun süredir demokrasisini oturtmuş gözüken Senegal'de beklenmedik sürprizleri beraberinde getirebilir. Devlet Başkanı'nı cephede kaybeden Çad ve Fransa'nın önemli müttefiklerinden biri olan Fildişi Sahili de izlenecek ülkelerden olmalı.
Dr. Ensar Küçükaltan/ Yazar
Mali, Burkina Faso, Çad, Sudan ve Nijer'den sonra Gabon'da da darbe ile yönetimin asker tarafından devralınması "Afrika Baharı mı?" sorusunu beraberinde getirdi. Çoğunluğu eski Fransız sömürgelerinde olan bu darbeler gerçekten baharın habercisi mi, yoksa bu yeni dalga başka bağımlılıkların başlayacağı kıyılara mı çıkacak? Bunun cevabını irdelemeden önce Afrika'daki darbe terimi üzerinde biraz durmak gerektiğini düşünüyorum. Nitekim biz ve bizim gibi demokrasinin işlediği ülkelerde demokratik süreçlere her türlü müdahale darbedir ve lanetlenir. Ancak Afrika'da bu olgu, geçmişten beri kimi zaman emperyalist güçlere karşı bağımsızlık savaşı, kimi zaman yolsuz idarecilere karşı halkın isyanı olarak algılanmıştır. Darbe olan yukarıdaki ülkelerde halkın sokaklara dökülerek sevinç çığlıkları atması bu sosyolojik yapı ile beraber okunmalı. Demokrasinin işlediği ülkelerde demokratik süreçlere yapılan tüm müdahaleler darbedir ve lanetlenir. Bazı Afrika ülkelerinde ise bu algı biraz daha farklıdır. Örneğin Mali'deki darbenin lideri Mamady Doumbouya darbeyi meşrulaştırmak için Gana Eski Devlet Başkanı Jerry Rawlings'ten alıntı yaparak "Eğer halk kendi elitleri tarafından ezilirse, halka özgürlüğünü vermek orduya düşer" sözlerini aktarmıştı. Öte yandan Burkina Faso'da darbe yapan ve son dönemde en fazla konuşulan Afrikalılardan biri olan İbrahim Traore, ülkenin efsanevi lideri Sankara'ya benzerliğiyle övülmektedir ki Sankara iktidara darbe ile gelmişti. Dolayısıyla darbe algısı Afrika'nın bazı ülkelerinde farklılık arz etmektedir.
Darbe serisinin son halkası Gabon oldu. 56 yıllık Bongo ailesi iktidarı, Babası Omar Bongo'dan sonra, Ali Bongo'nun üçüncü kez aday olduğu ve yüzde 64 ile kazandığı seçimin hemen ardından askeri müdahaleyle bitti. Az sayıda subay, başkanlık sarayında kurulan bir televizyon kanalı olan Gabon 24'ten seçimlerin iptal edildiğini ve cumhuriyetin tüm kurumlarının feshedildiğini duyurdu. "Mevcut rejime son vererek barışı savunmaya karar verdik" diyerek sözlerini tamamladılar. Gabon bir zamanlar "Afrika'nın Kuveyt'i" olabilecek potansiyele sahip olarak görülüyordu. Ülkenin büyük bir kısmı ormanlarla kaplı ve bolca yeraltı kaynağa sahip. Çelik üretiminde ve elektrikli araç bataryalarında kullanılan, dünyada en yaygın kullanılan metallerden biri olan yüksek kaliteli manganez cevherinin önemli bir üreticisi. Analistlere göre küresel arzın yaklaşık yüzde 14'ünü oluşturuyor. OPEC üyesi ülke aynı zamanda günde yaklaşık 200.000 varil üretimle Afrika'nın en büyük petrol ihracatçılarından biri. Sınır komşusu Kamerun'dan dört kat daha fazla milli gelire sahip olan ülkede orta sınıfın azlığı, zenginlerle fakirler arasında büyük bir gelir farkını ortaya çıkaran etkenlerden. Bongo ailesinin sadık bir Fransız müttefiki olması darbe sonrasında Fransa'yı tedirgin etse de diğer darbelerde olduğu gibi güçlü bir Fransız karşıtı söylemi görmedik Gabon'da.
Bugüne dek Afrika'daki 216 darbe girişiminin 98'i eski Fransız sömürgelerinde meydana geldi. Bunun en önemli sebeplerinden biri, Fransızların farklı sömürü şekli. Bu ülkelerde bağımsızlık sonrasında çoğunlukla kendine bağlı elit kadrolarını iktidara getirmeyi başaran Fransa, yeni egemen devletlere kendinden başka müttefikleri adeta yasaklayarak tüm kontrolü ele aldı ve neokolonyalizm adını verdiğimiz yeni bir bağımlılık süreci başlattı. Bu süreç, ülkelerin tüm kurumlarıyla ve bürokrasiyle Fransa'yla ters düşmeyecek şekilde inşa edilmesini kolaylaştırdı. Bugün Rusya, Çin, Türkiye gibi farklı aktörlerin Afrika'da aktif oldukları alanı genişletmesi, mevcut iktidarlar dışında kalan muhalif seslerin öfkesini Fransa'ya yöneltmesine neden oldu. Örneğin, Mali'den çıkarılan Fransız askerini ülkesi Nijer'e davet eden devrik Başkan Bazoum da Fransa'nın iyi bir dostuydu. Hatta Nijer için Sahel'deki son Fransız müttefiki deniyordu. Bunun da etkisiyle darbe anti-Fransız söylem kazandı. Tüm bunlara uluslararası arenada darbecileri yeteri kadar zorlayacak tepkilerin hayata geçirilememesi de eklenebilir. Nitekim ECOWAS, Afrika Birliği gibi örgütlerin savurduğu tüm tehditler yalnızca ekonomik yaptırımlar düzeyinde kaldı. Üstelik Fransa karşıtı söyleme destek verecek Rusya gibi yeni desteklerin bulunabilirliği, cuntaları cesaretlendiren bir diğer etken. İç sebepler ise genellikle muhalif seslerin kısılarak tek partili yönetim şeklinin benimsenme çabası, yolsuzlukların ayyuka çıkması ve gelir adaletinin sağlanamaması olarak özetlenebilir.
Mali, Burkina Faso ve Nijer'deki darbeler yoğun bir Fransa karşıtı söylemle yapıldı ve meydanlarda Rus bayrakları sallandı. Gabon'daki koşullar ise daha çok Gine'ye benziyordu. Alpha Conde, Gine'de ülkesinde anayasayı yeniden aday olmasına izin verecek şekilde değiştirdikten sonra üçüncü bir dönem aramıştı. Gabon'da da anayasa pek çok kez değiştirilmiş ve Ali Bongo yeniden aday olmuştu. Senegal'de önümüzdeki sene yapılacak seçimler öncesinde benzer bir süreç yaşandı ve mevcut Başkan Macky Sall'in üçüncü dönem adaylığına karşı protestolar düzenlendi. Orta Afrika Cumhuriyeti'nde Faustin-Archange Touadéra üçüncü dönem aday olabilmek adına referanduma gitti ve Wagner gölgesinde yapılan oylamanın sonucu yüzde 95 ile evet çıktı. Dolayısıyla anayasal yetkilerin iktidarlar tarafından aşılması, son dönemde Afrika'daki protestoların ve darbelerin sebeplerinden biri haline geldi.
Fransa, Afrika Birliği ve Avrupa Birliği'nden sert kınamalar geldi. Bongo'nun kazandığı iddia edilen seçimde "usulsüzlükler" olduğunu kaydeden AB, Gabon'un sorunlarının "anayasal düzen ve demokrasi" yoluyla çözülmesinde ısrar etti. ABD, Nijer'de yaşanan ve henüz darbe olarak nitelendirmediği darbenin ardından sergilediği temkinli yaklaşıma uygun olarak Gabon'daki askerî harekâtı da darbe olarak nitelendirmekten kaçındı. Ancak Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, ABD'nin "askeri el koymalara ya da anayasaya aykırı iktidar devirlerine şiddetle karşı çıkmaya" devam ettiğini söyledi. Önemli bir fark, Orta Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'nun (ECCAS) Batı Afrika'nın bölgesel bloğu ECOWAS'tan daha düşük bir profile sahip olmasıdır. ECCAS Gabon'daki darbeyi kınarken, Nijer'deki darbenin ardından ECOWAS tarafından dillendirilen kadar sert bir tepki vermedi. Küresel güçler tarafından yapılan açıklamaların hiçbiri, ev hapsinde tutulan ve Gabon'un dostlarına "ses çıkarın" çağrısında bulunan Bongo'nun cumhurbaşkanlığına geri dönmesi için özel bir çağrıda bulunmadı. Çin gibi Afrika Birliği de cuntaya sadece Bongo'nun güvenliğini garanti altına alma çağrısında bulundu.
Son dönemde odaklanılan Rus-Fransız rekabeti, bölgede ve özellikle Gabon'da perde arkasında duran daha büyük bir rekabeti göz ardı etmemize neden oluyor: Fransa ve ABD arasındaki güç mücadelesi. Gabon ordusunda general olan ve Bongo'nun kuzeni Brice Oligui Nguema, cuntanın geçiş hükümetinin başına getirildi. Daha önce Omar Bongo'nın korumalığını yapan Nguema, 2018 yılında, Ali Bongo'yu koruyan seçkin asker birliğinin lideri oldu. Nguema'nın ABD'de mülkler satın aldığına dair spekülasyonlar kendisi tarafından "özel hayat" olması sebebiyle cevapsız bırakıldı. Nguema gazetecilere verdiği demeçte Ali Bongo için, "Üçüncü bir dönem görev yapma hakkı yoktu, anayasa ihlal edildi, seçimin kendisi kusurluydu ve bu yüzden ordu sayfayı çevirmeye karar verdi" açıklamasını yaptı.
Sahel bölgesinde terörle mücadele darbelerden sonra kötüye gidiyor. Bölgedeki örgütlerin güvenlik boşluğundan faydalanarak saldırılarını artırması istikrarsızlığı artırıyor. Burkina Faso'da askeri yönetim mücadeleyi daha geniş bir alana yayma planı yapmasına rağmen terör gruplarıyla bağlantılı şiddet eylemleri bir önceki yıla göre yüzde 140 arttı. Öte yandan uluslararası alanda artan ekonomik yaptırımlar darbeyle yüzleşen ülkelerdeki yaşam kalitesini daha da kötüleştiriyor. Nijer'de her 5 kişiden 2'si günlük 2 doların altında geçinirken yaptırımlardan sonra halkın gelirinin düşmeye devam edebileceği tehlikesi dile getiriliyor.
Son dönemdeki darbelerin bazı özelliklerine bakmakta fayda var. Bu darbelerde çoğunlukla eski Fransız sömürgeleri, uzun süredir iktidarı ellerinde bulunduran liderlerin olduğu ülkeler ve anayasal olarak adaylığında tartışmalar olan iktidar sahiplerinin olduğu ülkelerin profillerini görmekteyiz. Bu kapsamda uzun süreli iktidara odaklanmakta fayda var. Ekvatoral Gine'de Obiang Nguema 1979, Kamerun'da Paul Biya 1982, Uganda'da Museveni 1986, Eritre'de Afewerki 1993, Kongo'da Sassou-Nguesso 1997, Cibuti'de Guelleh, 1999, Ruanda'da Kagame 2000 ve Togo'da Gnassingbé, 2005'ten beri iktidardalar. Togo ve Kamerun, bulundukları bölge hasebiyle siyasi meselelerin hassasiyetle izlenmesi gereken ülkeler. Öte yandan Museveni'ye karşı Bobi Wine'ın muhalefeti çok kez engellendi ancak Wine hala sivri diliyle meydanlarda. Gabon'da seçim sonrası gelen darbe sebebiyle bölge ülkelerindeki seçimlerin de dikkatle takip edilmesi gerekiyor. Bunlar içinde en öncelikli olan da 2024'teki Senegal seçimleri. Gabon ve Gine benzeri üçüncü dönem tartışması kapsamında Başkan Sall ve muhalif Sonko'nun hamleleri uzun süredir demokrasisini oturtmuş gözüken Senegal'de beklenmedik sürprizleri beraberinde getirebilir. Devlet Başkanı'nı cephede kaybeden Çad ve Fransa'nın önemli müttefiklerinden biri olan Fildişi Sahili de izlenecek ülkelerden olmalı.