Türkiye'nin Afrika'da hizmet veren 43 büyükelçiliği bulunuyor. Bunun yanında THY, TİKA, Maarif Vakfı, YEE, AA ve Kızılay gibi çok sayıda kurum Afrika ilişkilerini yürütüyor. Türkiye'nin Afrika ile ilişkilerdeki başarısının çok sayıdaki göstergesinden biri de kültür ve eğitim alanında. Türkiye'nin sağladığı burslar ile onbinlerce Afrikalı genç Türkiye'de eğitim görme imkanına sahip. Erdoğan'ın son Afrika ziyareti de ilişkilere yeni bir ivme kazandırdı.
Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak / Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Aslanlar kendi tarihlerini yazana kadar, av hikayeleri her zaman avcıları yüceltecektir.
Afrika atasözü
Türkiye ile Afrika arasında sorunlu ilişkiler yok. Türkiye'de Avrupa ve Amerika kıtasında olduğu gibi Afrika aleyhine ırkçı yaklaşım ne tarihte ne de günümüzde söz konusu değildir. Herhangi bir Batı ülkesinin sözlüğünde Afrika ve Afrika halkları aleyhinde yer alan yüzlerce olumsuz sözcük Türk sözlüklerinde yer almaz.
Efendilerin anlatısı
Avrupa merkezli yazılan dünya tarihi genellikle Batılı ülkelerin kuruluşu ve yayılmasını bir ilerleme çizgisi ile anlatır. İmparatorlar, krallar, çarlar ve kraliçelerin askeri zaferlerine yönelik hikayeler tarihi süsler. Avrupalıların hikayeleri iyi bilinirken Afrikalıların hikayeleri henüz kendileri tarafından yazılmadı. Afrika'nın hikayesi, genellikle onların topraklarını işgal eden insanlarını köle olarak kıta dışına taşıyan Batılılar tarafından yazıldı. Afrika'ya kulak vermenin ve Afrika'nın sözünü dinlemenin zamanı geldi. 30,8 milyon km2 yüzölçümü olan kıtada tahminen 1,3 milyar insan yaşıyor. 500 yıldır Afrika adına konuşma hakkını kendinde gören Batılı güçlerin etkisiyle yazılanlar gerçeği yansıtmıyor. Afrika açlık, kıtlık, salgın hastalık, iç savaş ve eğitim gibi sorunlarını çözememiş ve çözemeyecek diye yaftalanıyor. Onlara göre geri kalmışlık Afrika'nın kaderi. Kendine ait bir refah ve huzur hikayesi yazamayan, tarihini bilmeyen ve mutlu bir gelecek beklentisi olmayan bir kıta olarak tanımlanan Afrika bunu hiç hak etmiyor.
Özgür ses: Cezayir
Afrika'da insan kaynakları ve hammadde kaynaklarının çok büyük potansiyeli var. Afrika'daki ülkelerin bazıları, yoksulluğu sona erdirme ve daha müreffeh bir toplum oluşturma ve demokratik siyasal düzen kurma noktasında ciddi çabalar içinde. Bugün, uluslararası işbirliği, barış, kalkınma ve demokratik gelişme yolunda çok uzun süredir aleyhinde oluşan mitlere meydan okuyan bir Afrika ile karşı karşıyayız. Cezayir ve Mali'nin Fransa'ya karşı duruşları, uyuyan devin ayağa kalkmasıdır. Talancı, istilacı ve sömürgecilerden hesap sormaya başlayarak kendi hikayelerinde özne olmaktan başka role razı olmadıklarının göstergesidir.
1884-5 Berlin Kongresi'nde çizilen egemenlik alanları ile resmileşen Sömürge Afrikası, uluslararası kapitalist ekonominin, metropol sektörünü beslemek için tesis edildi.
Doğal kaynak, toprak ve emeğin sömürülmesi, Afrika insanının toplumsal ilerlemesine sekte vurdu. Sömürgecilik yalnızca bir sömürü sistemi değil, asıl amacı kâr elde etmek ve bu kârı da "ana ülke"ye göndermek olan bir sistemdi. Afrika kaynak ve emek bakımından tükenirken elde edilen kar Avrupa'ya transfer ediliyordu. Afrika geri kalırken Avrupa gelişiyordu.
Walter Rodney'in dediği gibi: "Sömürge hükümetleri Afrika topraklarını ele geçirdiğinde, aynı anda iki şeyi başardılar. Kendi vatandaşlarını (madencilik imtiyazları veya tarım arazisi isteyen) tatmin ettiler ve topraksız Afrikalılara sadece vergi ödemek için değil, aynı zamanda hayatta kalmak için çalışmak zorunda oldukları koşulları dayattılar. Kenya'daki beyaz yerleşimcilerden biri olan Albay Grogan, hırsızlıklarını açıkça ifade etti: "Topraklarını çaldık. Şimdi onun uzuvlarını çalmalıyız. Zorunlu çalışma (yani emek sömürüsü) ülkeyi işgal etmemizin doğal sonucudur."
Yoksullaştırılma sistemi
Sömürge devleti, özel şirketlerini devreye alarak, Afrika'nın ekonomik sömürüsü ve yoksullaştırılmasını bir sisteme bağladı. Sömürgeci devlet Afrika'da işgal ettiği topraklarda kapalı ekonomik yapı tesis ederek kendi ulusal çıkarlarını diğer kapitalistlerin rekabetine karşı korumaya öncelik verdi. Kendi kapitalistleri arasındaki çatışmalarda hakemlik yaparak serbest ve rekabetçi piyasa oluşmasını engelledi. Yaptığı yasalar ve kanuni düzenlemelerle özel şirketlerin Afrikalıları sömürebileceği optimum koşulları sağladı. Bağımsızlıklarını kazanan ülkelerin lider kadrolarını kendilerine bağımlı kılma konusunda mahir olan sömürgeci güçler yaptıkları ikili ticaret anlaşmalarıyla çıkarlarını korumaya devam ediyorlar. Örneğin Tunus'un güneyinden tuz alımı imtiyazı elde eden Fransa aldığı tuz için ödeme yapıyor. Ama limana kadar olan taşımacılık masrafını da Tunus hükümeti ödediği için tuzdan elde edilen gelir taşıma masrafını bile karşılamıyor. Tunus maliyesi bu yükü halen yükleniyor. Tunus basını bu konuyu gündeme bile getiremiyor çünkü büyük çoğunluğu Paris tarafından fonlanıyor. Bu nedenle, Afrika'da sömürünün yoğunlaşması Avrupa ve Amerika'yı kalkındırdı. Bu nokta Dr Kwame Nkrumah tarafından yazılan "Neo- Colonialism – The Last Stage of Imperialism/Yeni-Sömürgecilik – Emperyalizmin Son Aşaması" adlı eserde açıkça vurgulanmıştır. 1965'te yayınlandığında Amerika ve Avrupa'yı o kadar kızdırdı ki Gana'ya ekonomik yardımı geri çektiler. Nkrumah netti: "Afrika sanayileşemedi çünkü Afrika'nın doğal kaynakları bu amaç için kullanılmadı. Afrika'nın kaynakları Batı dünyasının kalkınması için kullanıldığından kıta yoksullaştı ve geri kaldı.
Gelmiş geçmiş en acımasız zalim sömürgecilerden biri olan Henry Morton Stanley, Kongo'nun ele geçirilmesi için Belçika Kralı II. Leopold tarafından görevlendirildi. Stanley 1874'te, Afrika kıtasının Hint Okyanusu'ndaki ülkesi Zanzibar'dan başladığı seferinde Atlantik kıyısına ulaşmak için Boma'ya ve Kongo Nehri'nin ağzına giden yolu yağmaladı. Hatta "28 büyük kasaba ile üç ya da dört köye saldırdığını ve yok ettiğini" itiraf etti. Bu vahşet sayesinde Stanley, Belçika için Kongo'yu kolonileştirdi. Leopold'un adamları otoritelerini tesis etmek için 10 milyon kadar Kongolu'yu öldürdü. Afrika, Amerika'nın, Avrupa'nın ve dünyanın büyük bir bölümünün maden ihtiyacının önemli bir kısmını karşılıyor. Afrika maden kaynakları olmadan, dünya ekonomisinin çarkları duracaktır. Guyanalı tarihçi Dr Walter Rodney'in kitabı "How Europe Underdeveloped Africa/Avrupa Afrika'yı Nasıl Geri Bıraktı" bu görüşü başarıyla savunur.
ABD ekonomisi ve kölelik
16. yüzyıldan itibaren Afrika kıtasından Amerika kıtasına köle olarak insanlar taşındı. Amerikan ekonomisinin tesisinde köle ticareti ve köle emeğinin kayda değer bir payı vardır. Amerikan iç savaşına yol açan ırkçı ve köleci tutum yasal seviyede engellenmiştir. Ancak yakın zamanda ortaya çıkan olaylar uygulamada hala sorunların olduğunu gösteriyor. Irkçılığa batmış tarihleriyle yüzleşen Siyah Amerika özgürlük ve eşitlik için mücadele etti ve mücadele etmeye devam ediyor. Kölelik anlayışına ve ayrımcılığa (apartheid) karşı Martin Luther King ve Malcom X gibi liderlerin mücadelesi sonuç verdi. Irkçılık bağlamında pratikte bazı sorunlarla karşılaşılsa da ABD'deki Afrikalılar çok şey başardı. 40 milyondan fazla Afrika kökenli nüfusa sahip olan ABD dünyanın en kalabalık altıncı siyah "ulusu" olarak duruyor.
Çin için Afrika kredi verilip borca batırılan hükümetlerin kıtasıdır.
Afrika kıtası halen dünya altın pazarının yüzde 50'sine, manganez pazarının yüzde 70'ine, platin ve kobalt pazarının ise yüzde 90'ına kaynaklık ediyor. Yüksek teknoloji açısından stratejik bir hammadde olan uranyum yataklarının yüzde 35'i Afrika kıtasında bulunuyor.
Çin bu bakımdan Afrika'ya önem veriyor. Afrika başkentlerinin hemen hepsinde prestijli binalar yaparak sembolik alanlara hibe yardımlar yapıyor. Kıtanın dört bir köşesinde kredilerle inşa edilen otoyollar, demiryolları, limanlar, barajlar, hastaneler, spor stadyumları ve üniversite binaları Çin'in görünürdeki yatırımlarıdır. Son yıllarda kıtaya 150 milyar dolar civarında kredi veren Çin borçlandırma yoluyla ikili ilişkilerini geliştirme ve çıkarlarını uzun vadede koruma siyaseti izliyor. Çin ile Afrika arasındaki yıllık ticaret hacmi 200 milyar doları aşmış durumdadır. Çin Afrika kredi müşterisi, doğal kaynak temin alanı, müteahhitlik hizmetleri ve tüketim maddeleri pazarıdır. ABD Soğuk Savaş sırasında, Afrika kıtasındaki faaliyetlerini İngiltere ve Fransa ile yani en başta gelen iki müttefiki ile yürüttü. Soğuk Savaş sonrasında ise özellikle Obama döneminde kıta göz ardı edildi. Trump zamanında ise Fas, Sudan gibi bazı Afrika ülkelerinin İsrail ile ikili ilişkiler kurmasına verilen önem dışında kayda değer bir politika izlenmedi. ABD'nin boş bıraktığı alan büyük ölçüde Çin tarafından doldurulmaya çalışıldı.
Afrika, Çin için hammadde kaynağı ve ihracat pazarıdır. Rusya için ise silah pazarıdır. Zira, Afrika ülkelerine en fazla silah satan ülke Rusya'dır. Afrika silah pazarının yüzde 35'i Rus, yüzde 17'si ise Çin menşelidir. Arkasından ABD ve Fransa menşeli silahlar gelmektedir. Rusya Soğuk Savaş sırasında kazanılan dostlukları sürdürmek ve artırmak niyetindedir. Bu bağlamda, Cezayir, Çad ve Mali gibi ülkelerle ilişkilerini güçlendirirken Libya'daki gibi Afrika'daki siyasal sorunlarda söz sahibi olmaya çalışmaktadır. Fransa için sömürülen ve kendilerinden nefret edilmesine yol açan sömürgeci siyasetin sebep olduğu acı hatıraların kıtasıdır. İngiltere için Londra'ya zenginliklerin aktığı Nil Vadisi, Mısır ve Sudan, Uganda, Güney Afrika, Nijerya ve Kenya gibi münbit topraklardır. Almanya için sömürgeci yarışa geç katılmanın yol açtığı pişmanlıkların yaşandığı kıtadır Afrika. Bu yüzden Almanya kıtada güneş enerjisi gibi önemli projelerle ilgilenmekte ve Fransa ile işbirliği yaparak kıtaya nüfuz etmeye çalışmaktadır.
Geleceği gökkuşağı gibi
Kıtalar içinde genç nüfus bakımından Afrika açık ara öndedir. Kıtadaki nüfusun yarısı 19 yaşının altındadır. Nüfus bakımında Nijerya Afrika'nın en büyük ülkesidir nerdeyse kıta nüfusunun beşte biri Nijerya'da yaşar. Nijerya Afrika'nın batı kıyılarından ortalarına kadar hinterlandı olan bir ülkedir. Kıtanın kuzeyinde Mısır ile güneyindeki Güney Afrika gibi kıtanın ortasındaki büyük bir ekonomik ve siyasal güçtür. Birleşmiş Milletler'in 2050 yılına kadar Afrika nüfusunun yüzde 50'sinden fazlasının 25 yaşın altında olacağına yönelik tahmini Afrika'nın enerjik yapısının süreceğini gösteriyor. IMF verilerine göre en hızlı büyüyen ikinci kıta. Afrika durağan değil dinamik bir kıtadır. Kenyalı yazar ve akademisyen Ali Mazrui'nin dediği gibi: "Bir mango ağacı, çürüyen bir mango tohumundan büyür". Yeni bir Afrika filizlenme aşamasında yakın gelecek nasıl büyüdüğüne tüm dünya şahit olacaktır.
Eşit ve saygın ortaklıklar
Türkiye'nin hedefi Afrika'nın refah ve istikrarına katkı vermektir. Afrika'nın hibe ve yardımlardan ziyade kalkınma projeleri bağlamında ortaklık ve işbirliğine ihtiyacı vardır. Türkiye'nin 2005'de başlattığı "Afrika Açılımı" eşitliği ve dostluğu temel alan ekonomik ve siyasi ilişkileri geliştirme politikasının ürünüdür. Türkiye'nin Afrika kıtasıyla ticareti 2002'de 4,3 milyar dolar iken 2020'de 22 milyar dolara çıkmıştır. Bu oldukça iyi bir gelişmeye işaret etmektedir. Ancak Çin'le karşılaştırıldığında bu ülkenin yüzde onu kadar bir ticaret hacmine ulaşıldığı görülür. Dolayısıyla Afrika kıtasıyla ekonomik ilişkilerin büyüme kapasitesi hala çok yüksektir. Türkiye'nin Afrika'da hizmet veren 43 büyükelçiliği bulunuyor. Bunun yanında THY, TİKA, Maarif Vakfı, YEE, AA ve Kızılay gibi çok sayıda kurum Afrika ilişkilerini yürütüyor. Bu kurumların her biri ikili ilişkilere büyük katkılar vermektedir. Türkiye'nin Afrika ilişkilerdeki başarısının çok sayıdaki göstergesinden biri de kültür ve eğitim alanındadır. Türkiye'nin sağladığı burslar ile on binlerce Afrikalı genç Türkiye'de eğitim görme imkanına sahiptir. Bartın Üniversitesi öğrencilerinin neredeyse yarısı Afrika'dan özellikle Çad'dan gelen öğrencilerden oluşmaktadır. Afrika ile Türkiye'nin ilişkileri artarak devam edecektir. Cumhurbaşkanımızın son ziyareti ilişkilere yeni bir ivme kazandırmıştır.
@suleymankzltprk