Adalet gök kubbenin direğidir

Prof. Dr. Mazhar Bağlı/ Akademisyen, Yazar
13.03.2024

Bugün dünyada uluslararası ilişkiler bağlamında herhangi bir hukuk ilkesinden veya adaletten söz etmek mümkün değildir. Bir terör organizasyonu olan İsrail'in işlediği soykırım ile adalet denilen değerin kendisi de felsefesi de tamamen katledildi. İsrail'in, hukuki ifadesi ile “canavarca hislerle katlettiği” Filistinli masum çocukların ruhu, dünyadaki adaleti de adalet düşüncesini de yanına alıp götürdü mahşere.


Adalet gök kubbenin direğidir

Prof. Dr. Mazhar Bağlı/ Akademisyen, Yazar

Geleneksel İslam düşüncesine göre kişi "fıtrat" üzere doğar. Diyanet Vakfı'nın sözlüğüne göre Fıtrat, "yarmak, ikiye ayırmak; yaratmak, icat etmek anlamındaki fatr kelime kökünden türetilmiş olup yaratılış, belli yetenek ve yatkınlığa sahip oluş" anlamındadır. İlk yaratılış anındaki var olma karakter ve biçiminin dış etkilerden ve baskılardan etkilenmemiş olan saf halidir. Bundan dolayı da fıtri olan ile doğal olan eş anlamda kullanılır. Kur'an-ı Kerimde, El-Rum Suresinde "O halde sen hanîf olarak bütün varlığınla dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmışsa ona yönel! Allah'ın yaratmasında değişme olmaz. İşte doğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler." Bu ayette dikkat çeken bir diğer kavram da "Hanif"tir.

Kur'an dilinde Hanif kavramı, her türlü şirkten arınmış bir tek Allah inancına sahip olan, sapkınlıklardan uzak duran, kısaca tevhit inancına samimiyetle teslim olup yalnız Allah'a kulluk eden manasındadır. Keza Kur'an-ı Kerimde fatr kökünden türemiş başka fiil ve isimler de var ve aynı zamanda hadislerde de fıtrata ve aynı kökten gelen başka kelimelere geniş yer verilmiştir.

Fıtrat üzere Hanif olana yönelmeye güçlü bir şekilde vurgu yapılmasının pek çok hikmetinden söz edilebilir ama en önemlisinin "adalet" olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim Batı felsefesinde de benzer tartışmaların var olduğunu biliyoruz. Özellikle İmmanuel Kant'ın temel tezleri buna örnek verilebilir. Bilindiği gibi Kant'a göre insanı diğer canlılardan ayıran asıl özelliği onun ahlak ve hukuka yönelmiş olmasıdır. Ona göre insanın fıtratı ahlaklı olmayı gerektirir. Ahlaki eylem, insana doğuştan yüklenmiş bir sorumluluktur. Ahlaklı olmak bir ödev bilincidir.

İnsan hem akıl sahibidir hem vicdan, hem merhamet sahibidir hem de irade. Onun aklı doğruyu bulmaya, vicdanı adaleti tesis etmeye, merhameti estetik çabaya ve iradesi de iman etmeye yöneltir.

Rahmani çabaların ortak paydası

Vicdan ve merhamet adalet ortak paydasında buluşurlar. Adalet, her şeyin yerli yerinde olması demektir ve bu insanın gönlündeki kusursuzluk özlemini içeren estetik ile eşgüdümlü bir işleyişe sahiptir esasında. Adalet aynı zamanda zerafeti de içerir. Sivas Divriği Ulu Camii'ni inşa eden dahi mimar Hürrem Şah, adil olduğu için o kadar zarif bir şaheser yapabildi. Kısaca insanın iyiliğe yönelen rahmani çabalarının ortak paydasıdır adalet. Ve adaletin yönetim alanındaki mekanizması ise hukuktur.

Hukuk hem toplumsal iyiliklerin hem de bireysel güzelliklerin pratik ortak paydasında üretilen biricik evrensel değerdir. Hukuk, ancak adil bir terazi ile tecelli edebilir. Onun uygulayıcıları bu terazide bir yanıltmaya veya hileye başvuracak bir niyet sahibi dahi olamazlar ve bunun için de adaleti temsil eden tanrıçanın gözleri bağlıdır. Huzura gelenin hiçbir kişisel özelliği ile ilgilenmez. Bilmek de istemez. Elinde tuttuğu terazide hiçbir hile ve hurdanın olmadığını herkese gösterircesine kendi bedeninden bile uzak tutar.

İnsanoğlunun beslediği şiddetin bir yönetim ilkesi ve projesine dönüşmesini engelleyen de hukuktur. Hukukun ayaklar altına alındığı bir atmosferde hiç kimsenin hayat garantisi yoktur. Mal ve can güvenliği de olmaz hukukun muhkem olmadığı alanlarda.

Bugün dünyada uluslar arası ilişkiler bağlamında herhangi bir hukuk ilkesinden veya adaletten söz etmek mümkün değildir. Özellikle bir terör organizasyonu olan İsrail'in işlediği hunharca katliamlardan sonra bu değerin (adaletin) kendisi de felsefesi de tamamen katledildi. İsrail'in, hukuki ifadesi ile "canavarca hislerle katlettiği" Filistinli masum çocukların ruhu, dünyadaki adaleti de adalet düşüncesini de yanına alıp götürdü mahşere.

Evrensel Hukuki değerlere olan bağlılıkları ile övünen dünyanın marka devletlerinin bu süreçte takındıkları çifte standartlı tutum ve duruş, sadece onlar için bir hezimet olmayacak, tüm insanlığı yutacak terminatör bir canavara dönüşecektir.

Asıl sorun kibir

Bu çifte standardı besleyen esas psikoloji ise kibir ve kıskançlıktır. Modern insan bugün kendisini "hakikatin" tek temsilcisi olarak görmektedir. Neyin normal ve neyin anormal olduğuna karar veren ne dinlerdir ne felsefedir ve ne de tarihtir, tanrıyla mücadele edip onu yenmiş olan modern insanın bizzat kendisidir. Bu kibir beniâdemi yutan bir canavardır. Modern dünya, diğer tüm beşeri ideolojileri ve inançları buharlaştırıp paradigmalarını yapı sökümüne uğrattı ama İslam hala çok güçlü bir direnç göstermektedir. Denilebilir ki bugün dünyada, toplumsal değerler bağlamında modernizme direnebilen tek sistemdir. Onun bu durumuna hem bir öfke duyuluyor hem de haset ediliyor. "Meta bir anlatı" olan modernizm, bir başka evrensellik iddiası olan İslam ile hem açıktan hem de "bilinçaltından" savaşıyor.

Elbette kıskanılan ve kavga edilen şey Müslümanların bugünkü mevcut durumları değildir. İslam coğrafyasının içinde bulunduğu pespayeliğin kıskanılacak bir tarafının olmadığını ayrıca söylemeye hacet yoktur. Hatta bu durum, bahse konu ettiğim "husumetin" bir göstergesidir. Öfke duyulan şey, İslam'ın evrensel iddiası ve mesajıdır. Onun bütün dünyayı kasıp kavuran kapitalizme direnebilme potansiyeline sahip olmasıdır.

Hiç kuşkunuz olmasın ki bendeniz elan Müslüman coğrafyanın iç karartan durumlarını yakinen biliyorum, hiçbir ülkede kıskanılacak ve gıpta edilecek bir uygulamanın olmadığını da görüyorum. İslam ülkelerinin neredeyse tamamının ürettiği katma değer Almanya kadar bile değildir farkındayım.

Benim esas işaret etmek istediğim konu şudur: İnsanlığın geleceğini tehdit eden iki büyük tehlike var. Bunlardan birisi yukarda andığım evrensel insani bir değer olarak adalet katledilmesi ikincisi de buna bağlı olarak ontolojinin buharlaşması.

Varlığın kendisinin herhalde buharlaşmayacağını takdir edersiziniz ama onun bağlamının yok olması kendisinin de yok oluşu demektir. Her ne kadar varlık bir ontoloji meselesi ise de bizim için onun en vazgeçilmez olan tarafı bizim bilincimizle olan zorunlu nedensellik ilişkisidir. Bilincin varlığı ve işleyişi ancak varlıkta somutlaşır zira.

Ez cümle insanın bu dünyadaki varlığını tescil eden şey onun farkındalığıdır. Evreni ve kendisini fark etmesidir. Bu fark etme pratiğinin toplumsallaşma sürecinde en temel değer ise adalettir. Bir değer olarak evrensel adaleti ancak, "Muhammed'in kızı Fatıma da olsa şeriatın gereği yapılacaktır" diyebilen bir sosyoloji üretebilir.

İşte bu sosyolojiyi hedef alan bir kindarlık ve barbarlık ile karşı karşıyayız. Buna dur diyebilecek olan kayıp hafıza ise burada, Anadolu'dadır. Bir hamaset olarak söylediğim lütfen düşünülmesin, son yüzyılda denilebilir ki "normal olan" ülke siyasetini şekillendiren en kritik kavram bana göre adalettir.

Biliyoruz ki Sultan Abdülaziz'in katlinden bu yana ülkenin en fazla uğruna mücadele ettiği ilke veya değer adalettir. Adil bir düzenin tesis edilmesidir. Denilebilir ki bugün toplumun en çok özlemini duyduğu şey kamunun adil işleyişidir. Ülkenin kurucu ilkeleri olan demokrasiye ve cumhuriyete karşı yüksek sesli itirazların varlığının dahi arkasında adalet arayışı vardır. Cuntacıların hep nefretle anılmasının nedeni de budur, adil olmayan bir rekabetin varlığıydı itiraz edilen.

Unutmamak gerekir ki insanların kahir ekseriyeti inancını ve ideolojisini benimsemediği halde hem Refah Partisi'ne hem de AK Parti'ye sırf bu gerekçeyle oy verdiler. Önce "Adil Düzen" söylemi ve ardından "Adalet ve Kalkınma" vurgusu insanların hasretini çektiği hakkaniyet arzusu bu tercihleri belirledi.

Esasında bu erdemli atmosferin özlemi kişisel ve kültürel değildir, fıtridir ve olması gerekendir. Bunu yok eden ya da yok etmek isteyen her düşünce ve eylem insanlığı bir adım daha felakete yaklaştırmış olacaktır. Zira gök kubbenin direği çökecektir.

[email protected]