ABD, Filistin soykırımını yok saymıştır. Netanyahu'nun temsilciler meclisinde konuşma yapmasını sağlamış ve bir prestij kaybına uğramıştır. Yargılaması devam eden bir ülkenin lideri, kendi meclisinde Amerika'ya “biz kaybedersek sırada siz varsınız” ve “bu savaşı vererek sizi koruyoruz” diyebilmiştir. ABD'nin “peace maker” iddiası çökmekte ve PAX Amerika hayali tarihe gömülmektedir.
Dr. Erkan Oflaz/ Akademisyen, Yazar
İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ABD Temsilciler Meclisinde yaptığı konuşmanın gerek iç politikada gerekse de dış politika arenasında yankıları olmuştur. Kuşkusuz Filistin'de yaşanan soykırım nedeniyle konuşmanın içeriği ve yapılan konuşmanın sık sık alkışlarla kesilmesi insanlık vicdanını yaralamıştır. Konuşmanın içeriği ve yankılarının dış politika analizini yapmak için ikili ilişki düzeyi veya tarihi perspektifi kullanmadan bir bakış açısı sunmak istiyorum.
Dış politika analizinde birçok analiz düzeyi bulunulmaktadır. Realist dış politika analizleri ise etki ve etki kabiliyeti ile ilgilidir. Güç, etki kabiliyeti demektir literatürde. Öyle ise bir ülkeyi etkilemek ve bu yolla dış politika dizayn etmek için güç kullanmak gerekmektedir.
Güç kullanımı bakımından dış politika üretilirken ülkenin hem sert gücü (hard power), hem de yumuşak gücü (soft power) dikkatlice analiz edilmelidir. Ülkelerin hard power olarak adlandırılan gücü, niteliksel ve niceliksel olarak analize konu edilir.
Sözün yerine getirilmesi ilkesi
Niceliksel güç doğası gereği sayısaldır. Niceliksel gücü taktiksel olarak kullanabilmek ise niteliksel güç ile harmonisine bağlıdır. Güç analizinin doğası gereği niteliksel güç; ulusun karakteri, liderin liderlik özellikleri vb. gibi unsurlar üzerinden yapılmaktadır. Bu bağlamda "Prestij" önemsenmesi gereken bir olgu olarak karşımıza çıkar. Prestijli bir politika inşa süreci ise soft power olarak nitelendirilen diplomatik ilişkilerin nasıl ve hangi koşullarda sürdürüleceğini belirler.
Diplomatik ilişki düzeyinde devletler, niyetlerini belirtir ve pazarlık ederler. Nihai hedeflerine en yakın fayda düzeyinde ve/veya gücü nispetinde, argümanlarını üretip muhataplarına karşı ileri sürerler. Muhatabının ikna edilme sürecinde esas alınan ve varlığı daimî olarak kabul edilen kavram ise; "Pacta Sunt Servanda" olarak bilinen verilen sözün yerine getirilmesi ilkesidir. Eğer verilen söz tutulmaz ise bu bir prestij kaybı olarak nitelendirilir.
Prestijin inşası ve muhafaza edilmesi oldukça zor bir süreç iken kaybedilmesi bir o kadar kolay olmaktadır. Prestij dış politika üretiminde bir araç değil bir amaçtır. Birçok diplomatik hamleden beklenilen sonuç prestijdir. Gücü nispetinde prestiji olmayan ülkeler ise, bu tanıma göre güç unsurlarını ideal kullanamıyor demektir.
Kural koyucu güç
Amerikan dış politikasının prestij kaygısı olmadığı literatürde tartışılan bir konudur. Hegemonik dünya sistemi kavramı temelinde, Amerika Soğuk Savaş sonrasında besin zincirinin en üstünde yer alan yırtıcıdır ve mutlak gücü elinde tutmaktadır yargısı bu kavramsallaştırmanın önermesidir. Bu önerme kapsamında en güçlü olan yani mutlak güce sahip olan kural koyucudur ve diğer oyuncuların ne söylediği ile ilgilenmez sonucu çıkarılabilir.
Gerçeklik ise bu kadar basit değildir. Dünya siyasi tarihinin de hegemonik güçlere dair ürettiği tüm teoriler bir meydan okuyucunun varlığını kabul etmektedir. Dünya sistemi üzerinde mutlak güce sahip hegemonik bir güç ve ona meydan okuyan bir diğer devletin mücadelesinden ise üçüncü bir güç yükselir. ABD'de tam da bu tanıma uygun olarak, İngiltere ile Almanya'nın rekabeti neticesinde hegemonyasını kurabilmiştir. Hegemonyanın devamı için gerek şart, hard power ile soft power kapasitesini iyi kullanabilen ülke olabilmektir. Bu tür ülkeler "Smart Power" olarak adlandırılırlar.
ABD kim tarafından yönetiliyor?
Amerika, dünya kamuoyunun oldukça önemsediği bir soykırımı yok saymıştır. Netanyahu'nun temsilciler meclisinde konuşma yapmasını sağlamış ve bir prestij kaybına uğramıştır. Yargılaması devam eden bir ülkenin lideri, kendi meclisinde Amerika'ya "biz kaybedersek sırada siz varsınız" ve "bu savaşı vererek sizi koruyoruz" diyebilmiştir. Tüm dünya, temsilciler meclisinin demokratik rejimlerde sıkça rastlanmayan ayakta ve istekli alkışlamalarını canlı yayında izlemiştir. Birçok sosyal medya paylaşımı ve yorumlar ise "ABD kim tarafından yönetiliyor?" sorusunu sormaktadır. Kamuoyunun zihnine, ABD'nin mutlak güce sahip olmayabileceği bilgisi düşmüştür. ABD'nin "peace maker" iddiası çökmekte ve PAX Amerika hayali tarihe gömülmektedir.
ABD-Rusya rekabeti nedeniyle yükselen güç olan Çin ise senatonun utanç gününden bir gün önce Filistin halkını temsil kabiliyetine sahip grupların ve siyasi partilerin liderlerini Pekin'de toplayarak birlik mesajı veren bir deklarasyon yayımlatabilmiştir. Çin için kesin bir prestij kazanımı anlamına gelen bu toplantı, Ortadoğu siyasetinde göz ardı edilmemesi gereken bir oyuncu olduğunun ispatı niteliğindedir.