Geçmişte Demokrat Parti köleliğe doğrudan karşı çıkmazken ve güneydeki köle ticaretinin yasal olduğu eyaletlerde beyazların oylarını alırken, Cumhuriyetçiler köleliğe karşı çıkan bir partiydi. Günümüzde ise kamuoyu araştırmalarında Afro Amerikalıların Demokrat Parti'ye daha fazla destek verdikleri ortaya çıkıyor. Cumhuriyetçiler, beyaz ve Protestan Amerikalı seçmenlerin desteğini daha güçlü bir şekilde alıyor.
Zeki Korkutata/ AK Parti Bingöl Milletvekili
Amerikan seçimleri, 1830'lardan itibaren genellikle Demokrat ve Cumhuriyetçi adaylar arasında yaşanan bir rekabete sahne olmuştur. 1828'de kurulan Demokrat Parti dünyadaki en eski partilerin başında gelmektedir. Cumhuriyetçi Parti ise 1854 yılında kurulmuştur ve günümüzde de Amerikan siyasetine Demokratlarla birlikte etkin olan bir diğer parti olarak varlığını sürdürmektedir. Her iki partinin günümüze kadar varlığını sürdürebilmesinde, zamanın değişen koşulları ve toplumsal ihtiyaçlara göre politikalarını revize etmeleri ve kurumsallaşma yönünde atmış oldukları güçlü adımlar etkili olmuştur. Nitekim Amerikan tarihine bakıldığında, birçok partinin kurulduğu ancak varlığını sürdüremediği dikkat çekmektedir. Bunlar arasında Amerikan siyasal tarihinde kurucu parti olarak geçen Federalistleri not etmek yerinde olacaktır. Ayrıca Demokrat Cumhuriyetçi Parti de bir diğer önemli parti olarak tarih sahnesindeki yerini almıştır. Günümüzde de Amerikan siyasal sisteminde farklı partiler ve bağımsız adayların seçimlere katılma hakları olduğu bilinmekle birlikte, iki partili sistemin güçlü bir şekilde varlığını sürdürdüğünü belirtmek gerekir.
Dolayısıyla her iki partinin de statükocu olmadığı, zamanın ruhuna uygun değişimleri yaptıkları söylenebilir. Örneğin, geçmişte Demokrat Parti köleliğe doğrudan karşı çıkmazken ve güneydeki köle ticaretinin yasal olduğu eyaletlerde beyazların oylarını alırken, Cumhuriyetçiler köleliğe karşı çıkan bir partiydi. Günümüzde Afro Amerikalıların Demokrat Parti'ye daha fazla destek verdikleri kamuoyu araştırmalarında ortaya çıkarken, Cumhuriyetçiler ise beyaz ve Protestan Amerikalı seçmenlerin desteğini daha güçlü bir şekilde almaktadır. Bu kapsamda Babası Jamaicalı annesi Hint olan Demokrat Parti başkan adayı Kamala Harris, Başkanlığa aday gösterilen beyaz olmayan ilk kadın olarak öne çıkmıştır. Nitekim Başkan adayı Donald Trump'ın, rakibi Kamala Harris'in ülkede doğmamış olabileceğinden bahsederek seçilme hakkını sorgulaması, muhalifleri tarafından ırkçılıkla suçlanmasına yol açmıştı.
Ülkenin en önemli sorunu ne?
Öte yandan Amerikan kamuoyunun oy verme davranışını araştıran birçok araştırma şirketi seçmen davranışları ve partilerin algısı hakkında bizlere güncel veriler sunmaktadır. Bu kapsamda, Ocak 2024'te Economist/YouGov tarafından yapılan bir ankette seçmene kendilerini etkileyen en önemli sorunların neler olduğu sorulmuştu. Katılımcılara göre en önemli sorunlar, Amerika'daki enflasyon ve fiyat artışları, göçmenler meselesi, istihdam ve iş olanakları, iklim değişikliği ve çevre sorunları, sağlık ve ulusal güvenlik olarak tanımlandı. Seçmenler, seçimlerde en önemli sorun alanlarını bu şekilde tanımlarken, hangi partinin daha başarılı bir politika yürüteceği sorusuna ise özellikle enflasyon, istihdam, iş olanaklarının iyileştirilmesi, yasadışı göçmenlerle mücadele, vergiler ve kamu harcamalarının sınırlandırılması ve ulusal güvenlik politikalarında Trump'ın daha başarılı olacağını belirtti.
Öte yandan, istihdam ve fiyat artışları birkaç yıldır Amerikan kamuoyunu ciddi şekilde etkilemeye devam etmektedir. 2022'de Economist/YouGov tarafından yapılan kamuoyu araştırmasında, enflasyon ve fiyat artışları seçmenlerin dörtte biri tarafından en önemli sorun olarak tanımlandı. Ankete katılan seçmenlerin yüzde 56'sı kişisel olarak yüksek enflasyondan "çok" etkilendiğini ifade etti. Amerikalılara göre diğer önemli konular ise iklim değişikliği (yüzde 13), sağlık hizmetleri (yüzde 9), kürtaj meselesi (yüzde 9) ve hükümet harcamaları olarak ifade edildi. Economist/YouGov'un 11-13 Ağustos 2024'te yaptığı bir diğer ankette ise katılımcıların yüzde 54'ü, kendileri için en önemli konuların "enflasyon/fiyat artışları", "istihdam ve ekonomi", "göçmen politikaları" ve "vergiler ve hükümet harcamaları" olduğunu ifade etti.
2024 yılında Yahoo/YouGov anketinde de enflasyon ve fiyat artışları seçmenlerin yüzde 39'u tarafından en önemli sorunların başında tanımlanmıştı. Aynı ankette, demokrasi yüzde 17 ve göçmenler meselesi ise yüzde 14 olarak öne çıkmıştı.
Amerikan seçimlerinde, seçmenlerin belirlediği en önemli sorun alanları, adayların kampanyalarındaki stratejilerini de doğrudan etkilemektedir. Adaylar, seçmenlerin önceliklerini göz önünde bulundurarak politika önerilerini şekillendirirler ve bu durum, seçim sonuçlarına etki etme potansiyeline sahiptir.
Enflasyon ile mücadele
Bu bağlamda bir değerlendirme yapıldığında, Amerikalı seçmenlerin 2024 seçimlerinde öncelikleri arasında enflasyonla mücadele ve fiyat artışlarının en önemli sorun alanı olduğu dikkat çekmektedir. 2022'den itibaren yapılan birçok kamuoyu araştırmasında, enflasyon ve fiyat artışları düzenli olarak en önemli sorun alanı olarak ifade edilmiştir. Bu bağlamda, Harris ve Trump da seçim kampanyalarında enflasyonla mücadele ve fiyat artışlarının kontrol altına alınmasına önemli bir yer vermektedir. Ancak kamuoyu araştırmalarında Cumhuriyetçilerin ulusal ekonomiyi güçlendirme ve enflasyonla mücadelede daha başarılı olacağına dair bir desteğin olduğu görülmektedir.
Nitekim adaylardın da son günlerde ekonomiye dönük önemli mesajlar verdiği dikkat çekmektedir. ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Demokratların adaylığını resmen kabul ettikten sonra CNN'e verdiği ilk röportajında fiyat artışları ve enflasyonu düşürmek, aile ve çocuk desteklerini artırmak için başarılı politikaları hayata geçireceklerini ifade etti. Ayrıca enflasyonun uzun bir aradan sonra yüzde 3'ün altına düştüğü ve enflasyonla mücadelenin süreceğini belirtti. Öte yandan Trump ise X platformuna bir yıl aradan sonra dönüş yaptıktan hemen sonra 89 milyon takipçisine "Şimdi benim başkan olduğumdan daha iyi misiniz?" diye sorarak kampanyasının merkezine ekonomiyi yerleştirdi. Trump'ın ekonomiye odaklanması, öncelikli bir seçim strateji olarak görünmektedir.
Trump'ın seçim stratejisinde ikinci önemli gündem ise yasadışı göçmenle mücadele ve göçmenlere sağlanan sosyal yardımların sınırlandırılması olmuştur. Göçmen meselesi özellikle son birkaç yıldır Amerikan kamuoyunda önemli bir tartışma konusu olmaya başlamıştır. 2022 öncesi anketlerde öncelikli ilk 5 sorun alanı içerisinde yer almayan göçmenler, enflasyon, işsizlik ve ekonomik verilerin kötüye gitmesine paralel gündemin üst sıralarında sorunlar arasında yerini almaya başlamıştır. Bu durum Başkan adaylarının stratejilerini de etkilemiştir. Sınırları daha güvenli hale getireceğini açıklayan Trump, yasadışı göçle mücadelede ülkeye yasadışı girmiş kişilere sosyal imkanların kısıtlanması, araç ve alımlarında engellemeler ve çalışma izinlerinde sınırlandırmalar yapacağını belirtmiştir. Ayrıca, yasadışı göçmenlere sağlanan gıda ve diğer yardımları yasaklayacak yasal düzenlemeler getireceğini ifade etmiştir. Vatandaşlık kanununda değişikliğe gideceğini ve yasadışı göçmenlerin Amerika'da doğan çocuklarına otomatik olarak Amerikan vatandaşlığının verilmeyeceğini beyan etmiştir. Aynı zamanda, çocuk doğumları için Amerika'ya giden turistlerin çocuklarına vatandaşlık verilmeyeceğini ve vatandaşlık için ebeveynlerden birinin Amerikan vatandaşı olma şartını getirecek düzenlemeleri hayata geçireceğini dile getirmiştir. Öte yandan Harris ise röportajında sınır güvenliğinin sağlanması ve yasadışı göçle etkin mücadeleye vurgu yaparak, yasadışı göç ve insan kaçakçılığıyla yasal mücadeleye önem vereceğini ifade etmişti.
Dış politikada öncelikler...
Dış politika konusunda ise her iki adayın öncelikleri arasında İsrail'e verilen Amerikan desteğinin devam etmesinde ortak bir söylem olduğu dikkat çekmektedir. Bununla birlikte Harris'in ateşkes konusunda daha açık söylemlere sahip olmasına karşın Trump ise kendi liderliği döneminde ABD'nin caydırıcı gücünün savaşları engelleyeceğini ileri sürmektedir. Harris ve Trump'un dış politikada ayrıştığı en önemli konunun ise Rusya-Ukrayna savaşı olduğu bilinmektedir. Demokrat politikacılar Trump'ın Putin'le uzlaşabileceğini öne sürerken Trump ise kendisini Ukrayna Savaşı'nı bitirebilecek bir lider olarak sunmaktadır.
Sonuç olarak bakıldığında 4 Kasım 2024'de gerçekleştirilecek Amerikan seçimleri ve sonuçları yalnızca Amerika'yı değil tüm küresel sistemi etkileyecektir. Seçimler ve seçmenler demokrasinin birbirinden ayrılmaz iki unsurudur. Adayların seçim stratejilerinin, kamuoyunun beklenti ve ihtiyaçlarına cevap verebilir olması gerekmektedir. Bir diğer deyişle halka rağmen siyaset yapmak demokrasilerde mümkün değildir. 2024 seçim süreci, ABD'de partilerin ve adayların seçmen beklentilerine yönelik stratejik hamlelerinin ne kadar kritik olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Seçmenlerin beklentileri ve öncelikleri, seçim sonuçlarını belirlemede kilit rol oynamaya devam etmektedir.