Günümüzde 17 bin dolar sınırını geçmeye hazırlanan kişi başı gelirin 2030'lara doğru hızla artması ve turizm gelirlerinin 100 milyar doları aşması için Türkiye'nin yeni atılımlara ihtiyacı var. 12. Kalkınma Planında (2024-2028) ortaya konan 150 milyar dolarlık ek doğrudan yabancı yatırım hedefine ulaşılması için sadece Avrupa'dan değil Asya'dan da yatırımcı çekilmesi gerekiyor.
Dr. Deniz İstikbal/ Medipol Üniversitesi
"Yeniden Asya Girişimi", karşılıklı yarar ve ortak hedefler temelinde iş birliklerini geliştirmeyi hedeflemektedir. 2019'da T.C. Dış İşleri Bakanlığı tarafından açıklanan girişim Türkiye'nin Asya ülkeleriyle olan ilişkilerini geliştirmeyi ve ortaya çıkan yeni fırsatlardan yararlanmayı amaçlamaktadır. Turizm, finans, savunma sanayii, ulaştırma, lojistik, enerji ve sürdürülebilir kalkınma gibi birçok alanda ilişkileri yeniden tasarlamak için öne sürülen Yeniden Asya Girişimi, Türkiye'nin ihracatçı kalkınma modelinin de kritik bir ayağını oluşturmaktadır. Türkiye küresel ihracattan aldığı payı yüzde 1,1'e çıkarmıştır ancak yüzde 2'lik hedefin yakalanması için alternatif pazarlara ihtiyaç duyulmaktadır. Mevcut dış ticaret partnerleriyle yapılan işbirlikleri Türkiye için yeterli büyüme hızına sahip değildir. Örneğin dış ticaretin yüzde 50'sini Avrupa kıtasıyla gerçekleştiren Türkiye oluşan kriz ve çatışmalardan negatif etkilenmekte ve dış ticaret istenilen düzeyde gelişim gösterememektedir.
Türkiye'nin dış ticaret açığı verdiği ülkelere bakıldığında Asya ülkeleri öne çıkmaktadır. Örneğin Güney Kore, Çin, Japonya, Tayland, Vietnam, Endonezya, Hindistan ve Malezya dış ticaret açığı verilen Asya ülkelerinin başında gelmektedir. 2023'te yukarıda bulunan Asya ülkelerine karşı Türkiye 70 milyar dolarlık dış ticaret açığı verdi. Toplam dış ticaret açığı 106 milyar dolar iken 70 milyar dolarlık kısım Asya ülkelerinden kaynaklandı. Ayrıca 40 milyar dolarla en büyük dış ticaret açığı Çin'e karşı verildi. BRICS, Şanghay İşbirliği Örgütü, ASEAN ve diğer uluslararası örgütlerle iş birliğini geliştiren Asyalı ülkeler kendi aralarındaki ticareti ve yatırımları artırıyor. Yukarıda vurgulan 8 ülkede benzer bir işbirliği süreci işliyor. Ayrıca Güney Kore ve Japonya dışındaki Asya ülkeleri ihracat merkezli kalkınma modelleriyle günümüzde gelişmekte olan yapılarını gelişmiş ülke statüsüne taşımak istiyorlar. Ucuz iş gücü, ham madde ve enerji gibi kaynaklara sahip olan Asya ülkeleri yeni yatırımlar çekiyorlar. Örneğin Vietnam, Endonezya ve Hindistan hızla ihracat kapasite ve üretimlerini artırıyorlar.
Dış ticaretin dışında ikili ilişkilerde önemli bir yer tutan doğrudan yatırımlar Türkiye'nin Yeniden Asya Girişimini daha iyi analiz etmek için önemli yer tutuyor. Günümüze kadar toplamda 270 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım çeken Türkiye, küresel doğrudan yatırım stokunun yüzde 1'lik kısmını oluşturuyor. Türkiye'nin de yurt dışında toplam 60 milyar dolara yaklaşan doğrudan yatırımı bulunuyor. Türkiye'ye yatırım yapmış ülkelere bakıldığında Batılı ülkelerin başat konumda olduğu Asya ülkelerinin çok büyük yer kaplamadığı anlaşılıyor. Özellikle dış ticarette verilen açıklara kıyasla Japonya ve kısmen Çin, Türkiye'ye ciddi yatırım yapmış ülkeler olarak değerlendirilebilir. Güney Kore de Japonya ve Çin gibi kabul edilebilir. Fakat mevcut ülkelerin toplam yatırımları 20 milyar doların biraz üzerinde bulunuyor. Her sene ortalama 60-70 milyar dolar sınırına yaklaşmış dış ticaret açığına kıyasla Türkiye'ye yapılan yatırımlar yüksek miktarlı olarak değerlendirilmemeli. Ancak Güney Kore, Çin ve Japonya yaptıkları yatırımlarda imalat sanayiini ağırlıklı olarak tercih ettikleri için Türkiye'ye daha fazla değer kattıklarını söylemek gerekiyor.
IMF'e göre Asya kıtası bir bütün olarak dünyanın en büyük iktisadi üretimini yapıyor. Çin, Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler dünya teknoloji devlerini yaratırken Avrupa kıtası geriye düşüyor. ABD'ye kıyasla Avrupalı ülkeler küresel teknoloji şirketlerini yaratamıyor veya rekabet güçlerini yeteri kadar global hale taşıyamıyor. Apple, Samsung, BYD, Microsoft, Google, Huawei ve Toyota gibi dev firmalar küresel ticareti ve üretimi arkalarından sürüklerken Avrupa ülkelerinden benzer atılımlar görülemiyor. Almanya dışarıda tutulduğunda küresel ticaretin büyük çoğunluğu Asya ve Amerika'dan yönlendiriliyor. Böylesine bir dönemde Türkiye'nin Yeniden Asya Girişimi işlevsellik kazanıyor. Küresel üretim ve refahın Asya'ya kayışıyla birlikte ticaretin dengesi ve güzergahı değişiyor. Türkiye yaşanılacak değişimlerden bağımsız hareket etmemeli. Çin her yıl ortalama 150 milyar dolar dünya genelinde yatırım yapıyor. Japonya Toplum 4.0 ve Güney Kore Yeniden Sanayileşme adımlarıyla rekabete dahil oluyor.
Türkiye, küresel değişimleri ve dengeleri gözeterek yeni bir girişime imza atıyor. İçerisinde sadece ticari bağlantıların olmadığı siyasi iş birliklerini de barından girişim ülkenin kritik bir açılıma imza attığına işaret ediyor. Özellikle küresel ödeme, rezerv ve ticaret sistemlerinin değişiminin tartışıldığı bir dönemde Türkiye yeni konjektürel duruma göre pozisyon alıyor. Bu değişimlerin önemli bir noktasını da Batı'nın artık ekonomik kalkınmada tek finansal kaynak olduğu algısı yer alıyor. Geçmiş dönemde iktisadi olarak gelişmek isteyen bir ülke ya Batılı ülkelere mal satmak ya da kredi almak zorundaydı. Günümüzde Asya'dan Latin Amerika'ya kadar artık farklı finansal kaynaklar bulmak mümkün. Çin'in günümüzde 2,5 trilyon doları aşan yatırımları, 2 trilyon dolarlık proje hacmi ve 200 milyar dolar sınırına yaklaşmış dış kredileri bu değişimin en önemli göstergesi. Çin'in en büyük ihracatçı ülke olarak ortaya koyduğu yeni kalkınma modeli farklı ülkeler tarafından örnek alınıyor. Alınan örnekler kamu merkezli kalkınmanın teşvik edilmesini sağlıyor. Demokrasi, liberal ticaret ve Batı değerleri dışında gerçekleşen iktisadi kalkınma Asya'yı geçmişte olduğu gibi dünyanın üretim merkezine dönüştürüyor.
Yeni Kalkınma Bankası, Asya Altyapı Yatırım ve Kalkınma Bankası ve Yeni İpek Yolu Projesi yeni finansal girişimler olarak kabul edilebilir. Bu girişimlere rakip olarak Batılı ülkeler henüz alternatif sunabilmiş değiller. Çin, kendi öz kaynaklarıyla diğer ülkelerin altyapısına yatırım gerçekleştiriyor. Japonya benzer şekilde Yeni İpek Yolu Projesine katılım için çabalıyor. Avrupalı ülkeler ise kendi firma ve markalarını korumak için ticari korumacılık önlemlerine başvuruyor. Çinlilerin Avrupalı firmaları satın almalarını yasaklayan Batılı ülkeler rekabet yerine engellemeleri tercih ediyor. Yeni teknolojileri yaratmak için en büyük bütçeleri artık Avrupalı ülkeler değil Çin, Japonya ve Güney Kore ayırıyor. Zihinsel kabullerin eskiye nazaran değiştiği böylesine bir dönemde Batılı değerler İsrail-Filistin çatışmasında olduğu gibi gözden-gerçeklikten düşüyor. Bunun bir sonucu olarak Türkiye alternatif siyasi ve ticari işbirliklerini küresel bir vizyonla işlevsel hale getiriyor.
Dünyanın en büyük beşinci diplomatik temsilciliğine sahip olan Türkiye yatırım yaptığı fiziki altyapıyı ticari olarak taçlandırmalı. Günümüzde 17 bin dolar sınırını geçmeye hazırlanan kişi başı gelirin 2030'lara doğru hızla artması ve turizm gelirlerinin 100 milyar doları aşması için Türkiye'nin yeni atılımlara ihtiyacı var. 12. Kalkınma Planında (2024-2028) ortaya konan 150 milyar dolarlık ek doğrudan yabancı yatırım hedefine ulaşılması için sadece Avrupa'dan değil Asya'dan da yatırımcı çekilmesi gerekiyor. Küresel sistemdeki değişimlerin takip edilmesi ve yeni nesil iş modellerinin yaratılması için "Yeniden Asya Girişimi" bu perspektifle değerlendirilmeli. İhracatçı kalkınma modelinin bir yansıması olarak da Türk firmaları tıpkı müteahhitlik hizmetlerinde olduğu gibi markalarını Samsung, Hyundai, BYD ve Toyota gibi küresel hale getirmek için çabalamalı.