15 Temmuz darbeler tarihini değiştirdi

Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak/ Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü
17.07.2024

Genç Osman'dan beri darbeciler hep başarı kazanmış, hep kan dökmüş, kanla iktidarı ele geçirmişlerdir. Ama bu sefer Türk Milleti “İktidar, millî irade ile el değiştirir, buna biz müsaade etmeyiz” demiştir. Bu bakımdan 15 Temmuz Türk tarihinin, hatta dünyadaki darbeler tarihinin değiştiğini göstermektedir.


15 Temmuz darbeler tarihini değiştirdi

Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak/ Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü

Türk Milletinin devletin kurucularına, liderlerine ve askerlerine yaklaşımı daima milli ve dini motivasyonlarla olmuştur. Bugün dahi askerimize "Mehmetçik", komutanımıza "Paşam" şeklinde hitap edilir. Askerlerimiz Peygamber Ocağı'nın bir neferi, komutanlarımız bu ocağın birer kutlu liderleridir. Asker ve devlet liderlerinin her biri Türk milleti için İstanbul'un surlarında birer Ulubatlı Hasan ve Fatih, denizlerde birer Barbaros Hayrettin, bilgelikte Oğuz Kağan, savaş meydanında Alparslan, kutsalına sahip çıkmakta ise Selahaddin ve Yavuz'dur.

Türk milleti, liderinin asaletine ve askerinin üniformasına hürmet etmekte ve bu değer ile gurur duymaktadır; ne bu kutsallığa saygısızlık edenleri ne de bu kutsallığı halkına saldırmak için suistimal edenleri asla kabul etmez, bağrına basmaz ve onları kendinden görmez. İşte bu yüzdendir ki 1950'den itibaren halkın hür iradesinin yansıması olarak on yıl iktidarda kalan Rahmetli Başbakan Adnan Menderes'i idam sehpasına gönderenleri kabul etmez, onları saygılıyla anmaz ve şereflilerden ayrı tutar. Onlar asker değil asker üniforması giymiş birer mankurt olarak görülmüştür.

Menderes ve arkadaşlarının isimleri, hatıraları hala hafızalarda önemli bir yer tutarken onlar hakkında idam hükmü verenlerin hiçbiri hayırla anılmamaktadır. Tıpkı bunlar gibi, Genç Osman'ın, III. Selim'in, Abdülaziz'in katilleri ve II. Abdülhamid'i devirenler de Türk milletinin vicdanında sevgiye layık görülmemektedir.

Sureti Hak'tan görünenler her zaman vardır

Mehmetçik, komutanında Sultan Alparslan çehresi, Fatih'in ruhu ve Yavuz'un çölleri aşan imanını basiretiyle görmediğinde ona karşı gereken karşılığını verir. Sütçü İmam'ın Fransız işgalcilere karşı harekete geçişi ve onunla bütünleşen kahraman askerlerimiz gibi Türk milletinin gerçek Mehmetçikleri, gerçek komutanları vatandaşı ile birlikte olur ve hainlere, başkalarına uşaklık edenlere karşı dimdik durur. Ömer Halisdemir'in kahraman ruhu, milleti ile bütünleşmiştir. Egemenliğini silah zoruna, varlığını işbirlikçi hainlere, iradesini darbeye bırakmamıştır. Büyük bir cesaret ile bir kez daha "Egemenlik Milletindir!" diye haykırmıştır.

15 Temmuz 2016'da yaşananlar da tam olarak bu geleneğin bir yansımasıdır. Gerçek liderin duruşuyla ordu ile millet el ele vermiş ve hainlerin tetikleri işlevsiz hale gelmiş, devletin birliği ve dirliği korunmuştur. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, millet ve gerçek asker ile bütünleşerek Türk tarihinin mirasının devamcısı olduğunu göstermiştir. Devletimize bir fetret devri yaşatmak için şiddete başvuran hainlere karşı Türk milletinin attığı tokat sert olmuştur. Ruhumuz örselenmemiş, gururumuz kırılmamış, şanımız ve şerefimiz ayaklar altına alınmamıştır. Milli iradeden korkan güçler zıpladıkları yere çivilenmiştir. Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye sadece bu fetreti aşmakla kalmamış dünyadaki mazlumlara birer umut olmuştur. Bugün Türkiye'miz, vatansız kalan Çerkezlere, Kırım Türklerine, Ahıska Türklerine, Uygur Türklerine, Irak Türkmenlerine, Suriye Türklerine, Afganistan'da Taliban'ın baskısı altında yaşam mücadelesi veren Türklere birer umut ve mazlumlara Ensar olmuştur.

27 Mayıs travması

Türk demokrasi tarihinin bir kara lekesi olan 27 Mayıs Darbesinde millet iradesi, kanlı zorbalık ile devrilmiştir. Demokrat Parti iktidarını sonlandıran bu darbe, demokratik süreci kesintiye uğratmış, milli iradenin seçtiği hükümetlerin askeri müdahale ile devrilebileceği düşüncesinin cumhuriyet tarihindeki ilk ve maalesef özendirici gelişmesi olmuştur. 27 Mayıs'ın arkasından 1971 muhtırası, 1980 darbesi, 1997 Post-modern(!) darbesi ve 2007 e-muhtırası gelmiştir. 27 Mayıs'ın başlattığı bu furya sivil-asker ilişkilerinde kalıcı bir dengesizlik yaratmış ve hem demokratikleşme hem de ekonomik-sosyal kalkınma sürecini olumsuz etkilemiştir.

Darbenin ardından, toplumda derin yarılmalar ve kutuplaşmalar yaşanmıştır. Demokrat Parti'ye oy veren geniş kitleler, askeri müdahalenin sayısız haksız uygulamaları ile karşılaşmış ve bu durum uzun süreli bir toplumsal travmaya yol açmıştır. Ayrıca, darbenin ardından oluşturulan yeni siyasi ve anayasal düzen, Türkiye'nin siyasi yapısını ve kültürünü derinden etkilemiştir. Özellikle 27 Mayıs sonrasında yaşanan darbeler ve darbe girişimleri, Askeri vesayet altındaki bir demokrasinin Türkiye için normalleştirilmesi hatta en iyi seçenek olduğu gibi son derece tehlikeli bir siyasal kültür anlayışının belirli bir kesimde yerleşmesine hizmet etmiştir. Demokratik ve anayasal düzenin silah zoruyla devrilmesi, hukuk devletinin ihlali, toplumsal kutuplaşma, askerî müdahalelerin meşrulaştırılması ve ekonomik-sosyal etkileri bakımından Türk demokrasisi kritik bir eşikle karşılaşmış ve uzun bir süre bu durumla baş etmek zorunda kalmıştır. Bu olay, bir yanda Türkiye'nin demokratik gelişim sürecinde karşılaştığı en büyük engellerden biri olarak değerlendirilirken diğer yandan da lideri, ordusu ve milleti ile bütünleşmiş Türk yönetim geleneğinin önündeki sert bir bariyer haline gelmiştir.

15 Temmuz darbe girişiminde bulunanlar milletin bekasına kastetme gayesi ile seçilmiş sivil yönetimi devirmeye çalışmıştır. Türk milletinin, Türk yönetim geleneğinin, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekasına darbe vurmaya yönelmişlerdir. Fakat irfanımız ve değerlerimiz, Millet, Ordu ve Devlet arasına fitne fesat yerleştirmek isteyenlere içimizdeki Ulubatlı Hasanlarla, Sütçü İmamlarla ve şanlı komutanlarla buna müsaade etmemiştir. 1622'den beri, yaklaşık 400 yıllık bir sürece Sayın Cumhurbaşkanımız "Dur!" demiştir. Genç Osman'dan beri darbeciler hep başarı kazanmış, hep kan dökmüş, kanla iktidarı ele geçirmişlerdir. Ama bu sefer Türk milleti "İktidar, millî irade ile el değiştirir, buna biz müsaade etmeyiz" demiştir. Bu bakımdan 15 Temmuz Türk tarihinin, hatta dünyadaki darbeler tarihinin değiştiğini göstermektedir. Darbecilerin sevinç çığlıkları attığı dönemin bittiğini gösteren bir tarihtir. 27 Mayıs ve 28 Şubat darbecilerinden ders alan milletin asıl evlatlarının, kendi iradesine ve iktidarına sahip olduğunu gösterdiği bir gün olması bakımından çok değerlidir.

15 Temmuz unutulmamalıdır!

80 yıl geçse de bu duruş unutulmamalıdır. Bu Zafer Günü, milletin başardığı, milletin adeta her bir ferdinin Sütçü İmam olduğu bu gün, tankın önüne bedenini siper eden insanlar unutulmamalıdır. Türk milleti askerine sahip çıkmaya devam edecektir, yönetimine, liderine ve demokrasisine sahip çıkmaya devam edecektir. Ve bu Vatan, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır, ebediyete kadar, buna hiçbir şüphemiz yoktur. Burada Sayın Cumhurbaşkanımızın milletle kurduğu bağın etkisi büyüktür. 15 Temmuz Darbe Girişimi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliği ile engellenmiştir.

22 yılı aşan iktidar sürecinde istikrarlı reform ve siyaset başarısının yanında Sayın Erdoğan'ın yüksek bir meşruluğa sahip olması, toplumuyla özdeşleştirilmiş bir liderlik algısı yerleştirmiş olması çok önemlidir. Sayın Erdoğan'ın toplum nezdindeki meşruiyeti ve milletle kendisi arasında kurduğu bağ, onun darbeye toplum ve gerçek ordu ile direnmesindeki en büyük desteği olmuştur.

Sayın Cumhurbaşkanımızın hem siyasal hem de toplumsal meşruiyeti vardır. Siyasal meşruiyeti seçimlerle sandık başarısından gelmektedir. Toplumsal meşruiyetini de millet ile kurduğu duygusal bağ ile sağlamıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın siyasal iktidarını kurmasını ve büyütmesini sandıkta elde ettiği başarıları sağlamıştır. Sahip olduğu güçlü halk desteği Sayın Erdoğan'ın partisi ve kendi ideali doğrultusunda yürüttüğü siyasete kutsi bir mana yüklemesi, halka hizmeti Hakk'a hizmet olarak görmesi, halk ile olan iletişimini ve hizmet etme odaklı duygusal bağını "sevda" olarak anlamlandırması, O'nun dikkat çekici liderlik özelliklerinden biri olmuştur. Milleti ve ordusu ile bütünleşmiş Türk yönetim geleneği 21. asırda kendini bir kez daha göstermektedir.

Türk Milletinin bir ferdi, lideri olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın bu süreçte cesaret ve kararlılıkla sergilediği Millî Duruş, aynı zamanda küresel etkide de bulunmuştur. Geçtiğimiz günlerde düzenlenen NATO Zirvesi'nde kendisine duyulan hayranlık bu durumun neticesidir. Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana 101 yıl geçmiştir. Bu dönemde büyük ilerlemeler katettik, demokraside Menderes'le 1950'den itibaren bir "Beyaz Devrim" gerçekleştirdik. Sayın Erdoğan'ın son çeyreğinde etkin bir lider olarak, Başbakan olarak, Cumhurbaşkanı olarak sergilediği liderlik Türkiye'yi çok büyüttü, olgunlaştırdı ve Türkiye Cumhuriyeti her alanda büyük mesafeler kat etti. 21. asır tıpkı 16. asırda olduğu gibi bir "Türk Asrı" olacaktır.

15 Temmuz zaferi Türk tarihin önemli zafer günlerinden biridir. Zaferlerimizin mimarları bütün şehitlerimizin ruhları şâd olsun. Onların mukaddes emaneti bizlerin omuzlarındadır. Zafer yürüyüşümüz devam edecektir. Türk milleti, Türk devleti ilelebet payidar olacaktır.