Türkiye’nin lüzûmundan fazla kalabalık olduğu ve yakın gelecekde tahammül edilmez hâle geleceği, bu bakımdan nüfus artışının zecrî tedbirlerle (artık onlar hangileriyse!) durdurulması gerekdiği görüşünü öteden beri şübheyle karşılamışımdır.
Gerçi “ilericilik” aksi görüşde olmayı îcâb etdiriyor ama ne yapayım, ben iflâh kabûl etmez bir “gerici” olduğum için öyle değil böyle düşünüyorum. Zorla değil ya, gericilik hoşuma gidiyor, çok şık...Bu sonbahar çok da moda...
Türkiye’yi lüzumundan fazla kalabalık bulmayışıma gelince, bakınız neden:
Türkiye’nin izdüşüm yüzölçümü, yâni yüzeyi kâğıt gibi dümdüz varsayılarak kapladığı alan 779.452 km2. ediyor. (Meraklısına: Engebelerle berâber 814.578 km2...) 2012 Yılı nüfûsu da 73.640.000 kişi olduğuna nazaran km2 başına düşen ortalama nüfus 94 kişi. 2011 Yılı îtibâriyle ferd başına yıllık ortalama gelir ise 10.440 Dolar imiş.
Avrupa’nın en güçlü ekonomisine sâhib bulunan Almanya’yı alacak olursak onun yine engebesiz, düzayak yüzölçümü 357.121 km2 ve nüfûsu da 81.726.000 kişi ediyormuş. Buna göre km2 başına düşen ortalama nüfus 229 kişi ve ferd başına düşen yıllık oralama gelir 43.980 Dolar tutuyor.
Nüfûsun yaklaşık yüzde 9’u yabancı ki bunlardan en çoğu da Türk. Ama bu sayılar bu bağlamda önemsiz. Türkiye’de de çoğu İranlı iki milyona yakın yabancı yaşıyor. Burada hangi kökenden insanlar değil kaç insan yaşadığına bakıyoruz.
Şimdi Türkiye’deki nüfus yoğunluğunun Almanya’daki kadar olduğunu farzetsek, yâni bizde de km2 başına 229 kişi düşecek olsa o zaman toplam nüfûsumuzun 178 milyon 620.000 kişi olması gerekecek.
Türkiye’nin yarısı kadar bile etmeyen ve kömürden başka aşağı yukarı hiçbir yer altı zenginliğine sâhib bulunmayan, üstelik nüfûsu da bizimkinden kalabalık bir Almanya, orada yaşayan yerli yabancı neredeyse 82 milyon insana böylesine müreffeh bir hayat yaşatabiliyorsa Türkiye’nin fazla kalabalık nüfusdan şikâyetçi olması ayıbdır, beceriksizliğin daniskasıdır!
Tasavvur buyrulsun ki o Almanya, üstelik kendi yerli işgücü yetersiz kaldığı için 1963-73 arası milyonlarca yabancıyı da ülkesine dâvet etmişdir!
Bugün Almanya’da yaşayan ikibuçuk milyon Türkden 750.000 kadarı da zâten
artık Alman vatandaşıdır. (Yine meraklısına: Ben tabii ki onlardan değilim. Gerici olduğumu yukarıda belirtmişdim. Bu gericilik fevkalâde kullanışlı bir şey; herkese harâretle tavsiye ederim.)
Bağlayacak olursak:
Türkiye doldu da taşdı! Ülkede adım atacak yer kalmadı filan diyenlere kat’iyyen inanmayınız!
Türkiye henüz yüzölçümüyle nüfûsu arasındaki altın dengeyi dahî bulmuş değil!
Tabii ki nüfûsunun ille de 175 milyon olması gerekmiyor, zâten bu da imkânsızmış.
Ama şöyle doksan/yüz milyonluk bir Türkiye ekonomik bakımdan şimdikini ikiye üçe katlar rahatça!
Ama sakın yanlış anlaşılmasın:
Ben, Sayın Başbakanımız gibi, kimseye işte şu kadar çocuk yapınız vs. demek cür’etinde bulunuyor değilim. Bu benim haddime de düşmez. Ama bir panik havası yaratarak milleti neredeyse çocuklardan ödü kopar hâle getirmek isteyenler de sinirime dokunuyor.
Bilinsin istedim!
NOT: Kendilerine “Genç Atsızlar” adını münâsib gören birtakım veledler, Büyük Atsız’ın sağlığında çıkarmış olduğu ve isim hakkı kardeşim Buğra ile bende bulunan “Ötüken” dergisini, uyarıma rağmen “kaçak olarak” yayınlamaya başlamışlar.
İki türlü isim gasbı!
Artık netîcesine katlanırlar. Benden günah gitdi...