Atılan gollere bakıp, ilk yarının süper geçtiğini sanmayın. İki taraf da hiçbir şey oynamıyordu. Hele maçın ilk 35 dakikası; Türk futbolunun neden kötü olduğu sorusuna net bir cevap verebilecek kadar seviye, tempo ve heyecan düşüklüğü içindeydi.
Beşiktaş’ta Demba Ba; gene kötü günündeydi ve adına şarkı bestelenmiş adam olma özelliğini asla hak etmiyordu. Gene topları eziyor, gene ayağında top tutamıyor ve gene boş boş ortalıkta dolanıyordu. Olcay Şahan’a dua etsin; akıllıca hareketle önüne bıraktığı top sayesinde, gol atma fırsatı buldu. Bu sayede, eleştirilerin odak noktasından sıyrılma şansını yakaladı. Yoksa durumu hiç parlak değildi.
Kaleci Günay’ın ise bir şansızlığı oldu. İki pozisyonda önemli kurtarışlar yaptıktan sonra, serbest atıştan gelen yumuşak topu iyi takip edemedi. Yenilen golde hatası vardı.
Maç; ne kokar ne bulaşır bir havada ve sıkıcı/amaçsız/faydasız/heyecansız paslaşmalarla sürüp giderken, futbol devrenin son 10 dakikasına ancak yetişti. Goller olmasa o da tartışılırdı ya, neyse?
***
Gökhan Töre’nin olmayışı, onun kanadından oluşacak etki ve yaratıcılığı da sahadan almıştı. Beşiktaş’ın karşı kanadından da herhangi bir beceri/organizasyon/etki gerçekleşmeyince, maçın gidişi pamuk ipliğine bağlı bir durum aldı. Motta her an kopmaya hazır bu pamuk ipliğini aldı, yerine çelik zincir geçirdi. Attığı aşırtma gol, geçmişteki benzer nitelikli Georghe Hagi gollerini anımsattı.
Zor geçmesi beklenen maçın Beşiktaş adına kolaylaşması, biraz da Kasımpaşa’nın bilinen direnişçi futbolundan kopuk olmasındandı. İstekleri ve heyecanları düşüktü.
***
Abitoğlu’nin Kasımpaşa’ya çıkardığı ilk kırmızı kart; şekil olarak doğru görünse de, ben ağır buldum. Çünkü Demba Ba, hızlı hareket ederek rakibin bacaklarına çarpıp düştü. Hakem devam derse şaşmazdım.
Vasat Beşiktaş, günü iyi kurtardı. Bu futbolla 5 gol ve 3 puan, bonus niteliği taşıyor.