Valla bana da dert oldu... “Bu değirmenin suyu nerden gelecek?”
AK Parti’yi örnek aldığını söyleyen Çipras, Hasan Cemal’in yönelttiği bu hayati soruya cevap bulmak zorunda.
Çipras “kemer sıkma” politikalarını reddediyor. AB’yle yapılmış anlaşmaları yırtıp atacağını ve AB fonlarıyla yapılan harcamalar konusunda kendilerini “borçlanmış” hissetmeyeceklerini söylüyor. Ve ekliyor: IMF’den kurtulmak için çare arayacağız...
Bunlar Çipras’ın seçim vaadiydi ve sonunda (spor yorumcusu ağzıyla söylersek) “gülen taraf” kendisi oldu.
Haliyle, AB yöneticilerinin ve IMF direktörlerinin canı sıkıldı.
Hasan Cemal’in de canı sıkıldı...
Ortada, IMF direktörlerinin ve AB yöneticilerinin canını sıkan bir durum olacak da, Hasan Cemal buradan alınganlık çıkarmayacak...
Mümkün mü?
Diyor ki, “İktidara getiren tepki, cehennem çukuruna da çekebilir...” Yani, şunu demeye getiriyor: “Akıllı ol Çipras, AB ve IMF karşıtlığı üzerinden yürüttüğün siyaset seni iktidara taşıdı. İyi de oldu. Ama AB ve IMF karşıtlığına devam edersen, sonun felaket olur.”
Biraz daha cesaret bulsa ve sakil kaçmayacağını düşünse, “Sonun Menderes gibi olur” diyecek.
Lafı dolandırarak, “zenginlerden ekstra vergi alacağını, ihtiyacı olana kira ve gıda yardımı yapacağını, yoksulluk sınırının altında yaşayanlara bedava elektrik ve ısınma hizmeti vereceğini” söyleyen Çipras’a “değirmenin suyu”nu hatırlatıyor...
Özetle, “IMF’nin çizdiği sınırların dışına çıkamazsın” diyor.
Hasan Cemal, IMF’nin çizdiği “sınırları” nedense çok seviyor.
IMF’yi de çok seviyor.
Bir tarihte (IMF’yle yapılan anlaşmaların sonuna geldiğimizde) Milliyet’teki köşesinde şunları yazmıştı: “IMF ile bir an önce anlaşma yapılmasında fayda var. “Çok gecikildi. Geçen mayıs ve haziran ayında yapılmış olsaydı, Türkiye’ye 40 milyar dolar gelebilirdi. Şimdi ancak 20 milyarda kalacağız. Güncel soru: IMF ile anlaşma kapıda mı? Öyle gözüküyor, süreç hızlandı. Bir bankacı şöyle dedi: İlle de yumurtanın kapıya dayanması mı lazım? Bu yola daha önce gitseydik, çok daha iyi olurdu.”
Hasan Cemal burada, “IMF’den borç alalım” diyor.
Dönemin Başbakanı Erdoğan’ı yeni bir anlaşmaya teşvik ediyor.
Bunu da, muhayyel bir bankacıya atıf yaparak söylüyor. Darbe dönemlerinde olsaydık, “Üst düzey bir bankacı beni aradı, dedi ki...” diye başlardı söze.
Tabii, ortada bir bankacı yok...
Bunları ona bir “bankacı” söylemedi.
Ünlü bir işadamı söyledi.
Daha doğrusu ünlü işadamının söylediklerini köşesine taşıdı ve “Bir an önce IMF ile anlaşma yapmazsan, sandıkta bitersin Ey Tayyip” demeye getirdi.
Ünlü işadamı da o günlerde (Aralık 2008’de) IMF ile en az 30 milyar dolarlık yeni bir anlaşma yapılmasını öneriyor, Türkiye’nin ancak bu şekilde “rahatlayacağını” ileri sürüyordu.
Çipras, uluslararası tanınırlığı olan büyük yazar Hasan Cemal’i ciddiye alıp, IMF konusundaki tasarruflarından vazgeçer mi?
Vazgeçerse iyi eder...
Menderes’in akıbetine uğramak istemiyorsa, Türkiye’den yükselen “dost sese” kulak verir ve akıllı olur...
Fakat anlayamadığım husus şu:
Değirmenin suyunu merak eden Hasan Cemal, “herkese dağıtacak bu akılları” nerden buluyor?
Size ne!
Çipras’ın IMF’yle nasıl bir ilişki kuracağından size ne!
Yunanistan ve “kaynakları” konusunda çok mu fikir sahibisiniz, kalkmış IMF adına “acı reçete” satıyorsunuz!