Proaktif cümlesini eskiden işletme yüksek lisansı yapmış dar bir çevre kullanırdı. Sonra Dışişleri Bakanlığı döneminde Başbakan Davutoğlu’nun ağzından duyduk bu sözü ve kullanmaya başladık.
Siyaset ya da ekonomi kadar televizyon yayıncılığında da kullanılması gereken bir cümle bu. Daha doğrusu kullanılması değil uygulanması gereken bir durum...
***
Proaktif olmayı örneklerle açıklayayım: Okulların yarı yıl tatiline girdiği dönem sinema salonlarında genellikle çocuk filmleri gösterime girer. Tur şirketleri yine yarı yıl tatil dönemi için özel programlar hazırlarlar.
Paris ya da Orlando’ya Disneyland turları da vardır bu paketlerde kayak ya da Güney Yarı Küre’de deniz-kumsal tatilleri de...
Takvimi belli olan bir duruma önceden hazırlanır insanlar ve şirketler. Bu sayede de daha fazla iş yapma olanağı bulurlar...
***
İşin diğer boyutuna gelince, Milyonlarca çocuk için yarı yıl tatili demek daha fazla televizyon seyretmek anlamına gelir. Peki kanallarımız ne kadar proaktif davrandılar bu tatil süreci için? Çocuk kanalları bile standart akışla devam etmeyi tercih ettiler çoğunlukla.
Oysa öğrencilerin çoğunun sabahçı olduğu için özel yayınlarla bir kanal alışkanlığı yaratmak mümkündü. Unutulan nokta evde oldukları süre boyunca kumandanın çocukların elinde olduğu gerçeği.
İnanmayan TRT Çocuk’un reytinglerine baksın ya da yükseliş dönemine giren Planet Çocuk’ta olanlara...
***
Eskiden sadece Prime-time reytingleri önemliydi şimdi rekabet kızıştıkça tüm gün reytingleri de önemli hale geldi.
Bu bahsettiğim 10 yıl öncesinin durumu ama yayıncılıkta kısa bir zaman dilimidir 10 yıl. Madem tüm gün bu kadar önemli hale geldi, eğlence kanalları neden yarı yıl tatilini es geçerler?
Haber kanalları var diye haberi, çocuk kanalları var diye çocuğu es geçerseniz geriye sadece diziler kalır ki durumumuz biraz da bu aslında.
Yayıncılık proaktif olmayı gerektirir, eskiden kanallar biraz daha böyle olan kurumlardı ama şimdi varsa yoksa tutacak dizi üzerinden gidiyor, bindiğimiz dalı kesiyoruz...