İbretlik Kazım Bey, “Şimdi tahşiyecilere arka çıkan Ahmet Kekeç, 28 Şubat’ta Yeni Asya’nın üzerine gelinir ve Mehmet Kutlular 276 gün hapiste tutulurken nerelerdeydi?” diye soruyor.
Hakikaten ibretlik bu Kazım Bey...
Benim nerede olduğumu, Mehmet Kutlular’ın başına getirilenlerle ilgili ne tepki verdiğimi merak ediyorsanız, dönemin gazetelerine bakacaksınız beyefendi... Yazarınız Davut Şahin’e de sorabilirsiniz... Ki, iyi bir yazar, iyi bir çizer, iyi bir romancı ve iyi bir insandır. Dosttur... Arşive girme zahmetine katlanamıyorsanız, bu“dost” merakınızı giderecektir.
Hem, nedir o “Şimdi Tahşiyecilere arka çıkan Ahmet Kekeç...” ifadesi?
Siz arka çıkmıyor musunuz?
Bir dönem “yakın arkadaşlık” yaptığınız iki gazetecinin (ilaveten 120 kişinin) başına getirilenleri normal mi karşılıyorsunuz?
El-Kaide militanı mıdır bu insanlar?
Bir kumpasa maruz kalmamışlar mıdır?
Evlerine, Zir Vadisi’nde bulunanlarla aynı seri numarasını taşıyan bombalar konulmamış mıdır?
Bombaların üzerinde polise ait parmak izleri bulunmamış mıdır?
Bu durum mahkemece teyit edilmemiş midir?
Neresini yadırgıyorsunuz bu “arka çıkma” ameliyesinin? Hayretinizi mucip ne var? Açıklar mısınız?
Benim 28 Şubat’ta nerelerde olduğumu merak ediyorsunuz...
Siz nerelerdeydiniz?
Bu satırların yazarı hakkında 100’ü aşkın suç duyurusu yapıldı, onlarca dava açıldı...
Nerelerdeydiniz?
Niçin bu duruma karşı çıkmadınız?
Niçin, uyduruktan da olsa, bir “destek yazısı” yazmadınız?
Hem 28 Şubat’tan müştekiymiş rolü oynayacaksınız, hem de 28 Şubat’a destek veren cemaate kol kanat gereceksiniz...
Siz kimi kandırıyorsunuz?
Hâlâ ve hiç sıkılmadan “Savarona”yla “Saray” arasında irtibat kurduğumu yazıyorsunuz... Ben böyle bir irtibat kurmadım beyefendi. Okuduğunuz şeyi doğru anlayın...
Dünkü yazımda da belirtmiştim ama sanırım idrak sorunu yaşıyorsunuz: Bir “Saray” yazısı yazdığımı, hele “Saray savunusu” yaptığımı hatırlamıyorum. (Siz hatırlıyorsunuz, ne tuhaf!) Daha önce de, içinde “Saray” geçen bir yazı yazmadım ve “Cumhurbaşkanlığı Sarayı” konusunda görüş bildirmedim.
İddia ettiğiniz gibi,
“Savarona takıntısı” içinde de değilim.
Konu şuydu:
Erdoğan kabineye başkanlık etmeli mi?
Muhalefet, etmemesi gerektiğini ve teamülde böyle bir uygulamanın bulunmadığını iddia ediyordu.
Ben, örnekler sıralayarak bu iddianın doğru olmadığını yazdım. Geçmişte Cumhurbaşkanları kabineye başkanlık etmişlerdi. Bu “yasal”
bir durumdu ve ayrıca teamülde yeri vardı.
Mustafa Kemal kabineyi sayısız defa Çankaya’da, sofrada toplamıştı...
Bu toplantılardan dördü Savarona’da gerçekleşmişti.
Bu kadar...
Bu kadarcık bilgiyi sündürüp olmadık sonuçlar çıkarmaya ve haksız sataşmalarınıza “malzeme” yapmaya utanmıyor musunuz?
Buyurmuşsunuz ki,
“Ahmet Kekeç diye biri, okumadığı, bilgi sahibi olmadığı Yeni Asya’nın genel yayın müdürüne düzeysiz sözlerle sataşırken baltayı taşa vurmuş...”
Misillemede bulunmak istiyorsanız, biraz orijinal olun... Başkalarının hakkınızda söylediği sözleri tekrarlamayın.
Bir yazıyı nasıl okumanız gerektiğini bilmediğiniz gibi, haddinizi de bilmiyorsunuz.
Tevazuu hiç bilmiyorsunuz...
İnsan kendisinden, “Yeni Asya’nın genel yayın müdürü” diye söz eder mi?
Bu ne aymazlık, bu ne megalomani böyle!