Tunus’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde eski siyasetçilerden Sibsi (Muhammed el-Bâci bin Hassune Kaid es-Sibsi) ile geçiş dönemi cumhurbaşkanı liberal Merzuki (el- Munsif el-Merzuki) yarıştı. Sibsi kazandı, Merzuki kaybetti.
Türk basını seçim sonuçlarını İslamcılar kaybetti şeklinde verdi. Sadece geçen hafta üç makalede İslamcıların yenildiği, Siyasal İslam’ın kaybettiği yorumlarını gördüm.(Siyasal İslam dindar siyasetçilere atfedilen ama Müslümanların kabul etmediği bir deyimdir.)
İslamcılar ve Siyasal İslam’ın temsilcisi olarak Raşid el-Ğannuşi liderliğindeki Nahda Hareketi’ni kastediyorlar.
***
Bence, cumhurbaşkanlığı seçimleriyle Tunus devriminin yol haritası tamamlandı. Yol haritası sırasıyla, kurucu meclis , yeni anayasa, parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinden ibaretti.
Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle yol haritası tamamlanmış ve normal demokratik hayata geçilmiş oldu.
Bu geçiş süreci tabii ki kolay olmadı.
Arap baharının yaşandığı ülkelerde dindarların öne çıkması batı tarafından Siyasal İslam tehdidi olarak algılandı. Krallık, emirlik ve şeyhlikle idare edilen İslam ülkelerindeki aileler de saltanatlarının tehdit altında olduğunu hissine kapıldılar.
Maalesef koltuk derdine düşen ailelilerle batı kol kola verip Arap baharını boğmak için ellerinden geleni arkalarına koymadılar.
Önce Mısır’daki askeri darbeyi teşvik ettiler desteklediler, sonra Suriye’de, Libya’da ve Yemen’de devrimi beşiğinde boğmak için kanlı olayları el altından desteklediler hala da aynı politikayı sürdürüyorlar.
Tunus’da da boş durmadılar. Devrimi boğmak için suikastlardan tutun düzmece haberlere varıncaya kadar halkı devrimden soğutmak ve korkutmak için her yolu denediler.
***
Kurucu Meclis seçimlerinden 89 milletvekili ile birinci çıkan Nahda hareketi, tüm engelleme çabalarına rağmen yol haritasının uygulanmasında gösterdiği başarı ile Tunus’un sahili selamete çıkmasında çok büyük bir rol oynadı.
Hükümetin büyük ortağı olmasına rağmen hırs yapmadı, yeri geldi çekilmeyi bildi. Ortam gerildikçe oyunlara gelmedi ortamı rahatlatmayı başardı.
Tunus’un maslahatını düşünerek 217 üyeli mecliste sadece 29 vekili bulunan liberal Merzuki’nin cumhurbaşkanlığına bile rıza gösterdi.
İslam dünyasında bir ilke imza atıldı. Toplumun bütün temsilcilerinin ittifakıyla yazılan ilk anayasa Tunus’da yazıldı ve kabul edildi. Bu süreçte Nahda çok önemli bir misyon üstlendi ve büyük fedakarlıklar yaptı.
Nahda Tunus’un yeniden inşasında başarılı bir imtihan verdi.
***
Fakat bu süreçte bölgedeki güç dengeleri değişti. Dindar siyasetçiler Arap dünyasında terörist ilan edildiler. Tunus’da da Nahda’ya aynı yaftayı vurmak için bir yığın senaryo ürettiler ve uyguladılar.
Değişen dengeleri iyi okuyan Nahda Hareketi cumhurbaşkanlığı seçimlerinde frene bastı ve aday göstermedi. Hiçbir adaya da destek ilan etmedi. Tabanının serbest bıraktı.
Seçimleri diktatörlük döneminde meclis başkanlığı, içişleri ve dışişleri gibi bakanlık görevlerini deruhte eden 89 yaşındaki Sibsi kazandı.
Kurt bir politikacı olan Sibsi komşu ülkelerin, batının ve petrole hükmeden ailelerin desteğini arkasına aldı, değişen dengeleri lehine kullanmasını bildi ve seçimi kazandı.
Unutmamak gerekir ki aynı Sibsi devrimden sonra kurulan hükümetin de ilk başbakanıydı! Ayrıca Sibsi darbe yapmadı, seçim kazandı ve devrim anayasasına sadık kalacağını ilan etti. Merzuki ise kaybetti.
Tıpkı Süleyman Demirel ile Besim Tibuk’un yarışması ve Demirel’in kazanması gibi bir şey.. Bu durumda katılmadığı seçimi Tayyib Erdoğan mı kaybetmiş oluyor?
***
Hasıl-ı kelam, Tunus’da seçimi İslamcılar kaybetmedi, kaybedenler liberallerdir. İslamcılar ise emsalleri diğer ülkelerde terörist ilan edilirken, meşruiyetlerini korumayı ve ülkenin ikinci siyasi gücü olarak kalmayı başardılar.
Bence Tunus’da normal demokratik hayat daha yeni başladı.
Nahda Hareketi aynı basiretli yürüyüşünü devam ettirirse ileriki seçimlerde Tunus’un AK Partisi olma şansını yakalayabilir.
Bardağın dolu tarafı böyle.