Toplantısı, planlaması yapılmış fakat fiiliyata geçmemiş darbe davalarında müebbet mahkumiyetler verilirken gözlerimizin önünde gerçekleşmiş, failleri sağlıklı ve hayatta olan 28 Şubat darbesi ancak 2013'te iddianameye dönüştü ve yine aynı tarihte mahkeme edilmeye başlandı. 27'si tutuklu 103 sanıklı davanın önemli isimlerinin pek çoğu da zaten aynı yıl salıverildi. Şu an içeride tutuklu kimse yok.
28 Şubat davası bizzat mağdurları tarafından bile yeterince sahiplenilmedi. Doğrusu ne darbenin hedefinde olan siyasetçi takımı davaya yeterince alaka gösterebildi ne de darbenin en büyük mağdur kitlesinin oluşturan başörtüsü yasağı dolayısıyla okulundan işinden olanlar...
FETÖ'cü hakim ve savcıların cevvaliyeti yoktu 28 Şubat davasının hakim ve savcılarında. Zaten 2013 Türkiye için çok zorlu bir mücadelenin başlangıç yılı oldu. Dört bir koldan yumruk yemeye başladık. İçeride Gezi, Kobani gibi kalkışmalarla, PKK'nın hendek terörüyle, DEAŞ saldırılarıyla sersemletilmeye çalışıldığı, Suriye'de köşeye sıkıştırılmak istendiği ve ABD ve Almanya'nın FETÖ ve PKK eliyle Türkiye'yi hizaya sokmak istediği bir döneme denk geldi ve bu ortamda medya da 28 Şubat davasına pek ilgi göstermedi.
***
Avukatları bir dinleseniz aklınız şaşar; sanıkların sandalyelerine minder koydururken müşteki avukatlarına söz hakkı dahi vermeyen bir hakimin başkanlığında devam etti uzun süre dava. Hakimin değişmesi için defalarca şikayette bulunmak gerekti.
Ve nihayet, hükümet ortağı olması hasebiyle kendisi de aslında darbenin mağdurlarından olan Tansu Çiller ifade verdi ve 28 Şubat'ın bir darbe olduğunu söyledi.
Çiller'in bunca zaman ısrarla konuşmayıp hakkında zorla getirilme kararı çıkartıldıktan sonra da olsa ifade vermesi ve söyledikleri önemli. Çünkü Çiller failin sadece askerlerden ibaret olmadığını, darbenin medyasıyla, iş dünyasıyla, STK'larıyla sivil bir ayağının olduğuna da işaret etti. 28 Şubat davasının açıldığı günden beri eksik bırakılan yönünden bahsetti yani.
***
Oysa insanlar, sivil ayağı bir yana, darbenin doğrudan planlayıcıları ve uygulayıcılarının bile ceza almayacağını düşünmeye başlamıştı.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Hakkı Karadayı 28 Şubat'ın bir darbe olmadığını, Sincan'daki tankların ise tatbikat için oradan geçtiğini söylüyordu. Şimdi FETÖ'cü darbeciler de aynı şeyi söylüyor, "Tatbikat için çıkmıştık" diyor.
28 Şubat'ın birifinkçi paşası Çetin Doğan gerçekleşmiş darbeden tutuksuz yargılanmak üzere salıverilirken plan aşamasında kalmış darbe davasında tutuklu yargılandı ve 20 yıla mahkum edildi.
Batı Çalışma Grubu'nun kurucusu Çevik Bir'in savunması da çok yaratıcıydı, Türkiye yüzünü batıya dönmüş bir ülke olduğu için Batı Çalışma Grubu'na bu adı verdiklerini, irtica ile mücadelenin ise hükümetin onayladığı kararların uygulamasından ibaret olduğunu söylüyordu.
Darbecilere sorsan hepsi görevini bihakkın yapmış vatansever askerler. FETÖ'cüsü de öyle Avrasyacısı da NATO'cusu da.
***
Darbeyi kendine hak gören bu zihniyeti kanunlar değiştiremedi ama 15 Temmuz akşamı bu millet şanlı direnişiyle tarumar etti. Sadece FETÖ'cülerin hain planlarını tersine çevirmekle kalmadı millet; aynı zamanda ülkesini işgalden kurtardı ve artık Çevik Birlerin, Çetin Doğanların, Erol Özkasnakların döneminde olduğu gibi askerin paşa-gönlüne göre siyasete müdahale ettiği devrin kapandığını ilan etmiş oldu.
28 Şubat davası eylül ayında yeniden görülmeye başlanacak. Davada sona yaklaşıldı. Milletçe 15 Temmuz'daki darbe/işgal girişimini alt etmeyi başaramasaydık 28 Şubat davasını da kaybetmiş olacaktık.
FETÖ'yü TSK'nın laik kucağında semirtenler de artık darbe yapamayacak. 28 Şubat'ın hesabı da onlara sorulacak.