Üç büyükler, ligde boy hizası ile arka arkaya sıralanınca; kimileri “Ne süper bir lig yaşıyoruz” diye neredeyse göbek atacak... Bu sezonki lig; 3 büyükler süper olduğu için değil, Anadolu takımları yerlerde süründüğü için, arka arkaya sıralandı. Büyüklerin de bir şey oynadığı yok...
Adını koyalım!
Ligimiz Avrupa’nın en kötü, en renksiz, en kalitesiz ligi... Bu gerçekle yüzleşmeliyiz. Zaten öyle olduğu için, puan puana süren takibe rağmen, seyirci statlardan uzak duruyor. Profesyonel futbol ligimizin 50 küsur yıllık geçmişinde, böyle bir kaçış olmadı. Nedenlerini düşünmeliyiz.
Bunun sorumluluğunu Passolig’e atıp kolayca kurtulamayız. İnsanlar artık seçici davranıyor, kalite istiyor. “Ne verirsek bunlara kakalarız” dönemi can çekişiyor... Kulüpler, futbolcular, federasyon, MHK, artık ortalıkta kim varsa; milleti enayi yerine koymaktan vazgeçsin. Bu düzen böyle sürmeyecek.
Aklınızı başınıza alın!
Naklen yayın havuz geliri, sponsorluk ve bir yığın kalemden oluşan gelir kaynaklarına rağmen; ortalıkta futbol adına hiç bir şey olmaması, üstüne üstlük FIFA ve UEFA’dan mali disiplin konusunda sürekli uyarı hatta ceza alması, utanılacak bir durumdur. Kuralarda 5’inci torbaya düşmekten son anda sıyırdık ama, bu gidişle ve yakın zamanda 6’ıncı torbaya dahi düşmemiz kaçınılmazdır. San Marino, Andorra ya da Faroe Adaları ile aynı kategoride olmaya hazır mısınız?
Gülmeyin, dalga geçmiyorum... Felaket adım adım yaklaşıyor. Başımıza geldiğinde, demedi demeyin.
Sınırsız sayılabilecek düzeydeki yeni yabancı futbolcu kontenjanı, Türkiye için lükstür. Bunun altından kalkamayız. Sen daha elindekileri rantabl kullanamıyorsun, fazlasını ne yapacaksın?
Topla herkesi, bari turşusunu kur!
Bizim sorunumuz; sorumluluk içeren, oyun disiplinini kavrayan, kendini aşmak isteyen futbolcu profilinin yeterli düzeye ve kaliteye gelmemesinden kaynaklanıyor. Uzun süreli sözleşmeler, futbolcuları tembelliğe yönlendiriyor. Eskisi gibi, sözleşmeler en uzun 2 yıllık olmalı... Ama gel de derdini Marko Paşa’ya anlat... Çünkü başkaları dinlemiyor.