Maçın belli bir temponun üstünde başlaması ve seyredilir niteliklere kavuşması; Beşiktaş’tan çok Karabük’ün katkılarıyla gerçekleşti. Daha iyi ve hatta daha etkili oynayan taraf, misafir takımdı. Siyah-beyazlılar, yediği baskı yüzünden dakikalarca kendi yarı sahasından çıkamadı.
Beşiktaş bu sezon; ev sahibi olduğu bir maçta, topa sahip olma oranında ilk kez geride kaldı. Devre bittiğinde, kornerlerde de Karabük’ün büyük üstünlüğü vardı. Fakat bitirici vuruşlarda beceriksiz kaldıkları için, sonuca gidemediler. Aynı atakta arka arkaya 4 şut çektikleri o ilginç pozisyonda, bir kere bile doğru vuruş yapamadılar. Beşiktaş ise, neredeyse ilk ciddi çıkışında öne geçti. Sen atamazsan, sana atıyorlar!
***
Kaleci Waterman’ın ceza sahası dışında topa elle müdahale etmesi nedeniyle çıkarılan kırmızı kart, bana göre ağırdı. Çünkü topa yönelik doğrudan ve bilinçli bir temastan çok, topun elinin üstünden geçmesi gibi bir durum vardı. Zaten meşin yuvarlak yön de değiştirmedi... Hakem Bülent Yıldırım devam ettirse, kimse farketmeyecekti. Hayal gücüyle yaratılmış bir karar oldu.
Bu tür maçlarda ibre, hep Anadolu takımlarının aleyhine işliyor. Aynı konumda Fenerbahçe kalecisi Volkan ya da Galatasaray’dan Muslera olsa, o kırmızı kart o kadar kolay çıkar mıydı? Muhtemelen kaleci Günay’a da bunu yapamazdılar.
Sorun burada!
Necip’in pozisyonundaki kırmızı kart ise, hakemin dengeleme politikasından değil, öyle gerektiği için çıktı. Bariz gol şansı durumundayken adamı yere indirirsen, olacağı budur. Normal!
***
90 dakikalık maçın 75 dakikadan bile fazlasını Beşiktaş’tan daha güzel oynayan Karabük, hem cesur hem göze hoş gelen futboluyla beni açıkça büyüledi. Helal olsun... Beşiktaş şampiyon olmak istiyorsa, kendini sorgulamalıdır. Böyle kör-topal nereye kadar?