23 Kasım 2024 Cumartesi / 22 CemaziyelEvvel 1446

Demokrasiye vurulan ilk darbe: 27 Mayıs

Türkiye, tarihe bir utanç vesikası olarak geçen darbeyle ilk defa 62 yıl önce tanıştı. O karanlık günlerin izleri silinmeye çalışılsa da, askeri vesayet tarafından darbeler ve muhtıralarla tarih boyunca tekrar hatırlatıldı. 27 Mayıs 1960 Darbesi'yle Anayasa feshedilirken, ülkenin başbakanı ve iki bakanı idam edildi.

Star Gazetesi27 Mayıs 2022 Cuma 07:00 - Güncelleme:

Tarihler 27 Mayıs 1960'ı gösterdiğinde, Türkiye Cumhuriyeti 37 yaşındaydı. İktidarda, 10 yıl önce ülkedeki tek parti devrine son veren Demokrat Parti (DP) bulunuyordu.

Cumhurbaşkanı koltuğunda DP Genel Başkanı da olan Celal Bayar otururken, yürütmenin başı olan başbakanlık makamında ise Adnan Menderes vardı.

7 partinin katıldığı 14 Mayıs 1950'deki seçimlerde, DP ilk büyük zaferini kazanmış, yüzde 53 oy ve 416 milletvekili ile meclise girmiş, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ise ancak 69 sandalye kazanabilmişti.

DP'nin ilk yıllarında yaptığı en önemli icraatların başında, Türkçe okunan ezanın tekrar Arapça okunmasına dair kanunun Meclis'e sunulup kabul edilmesi gelmişti.

Katılımın yüzde 88,63 gibi oldukça yüksek bir oranda gerçekleştiği 1954 seçimlerinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin en yüksek oyunu alarak iktidarda kalmayı başaran DP, ilk yıllarından itibaren sivil ve askeri kanadın muhalefeti ile karşı karşıya kaldı.

Postal sesleri daha yakından hissedilirken, DP demokratik atılımlardan vazgeçmedi.

Devletin asıl sahibi olduğunu iddia eden bir takım güçler, demokrasiye vurulacak ilk darbe için düğmeye bastı.

Selanik'te Atatürk'ün doğduğu evin yanındaki Türk konsolosluğunun bahçesine atılan iki bombadan birinin patladığı, evin ve konsolosluk binasının camlarının kırıldığı haberi ile Ankara, İstanbul ve İzmir'de halkın sokağa dökülmesi ile 6 Eylül 1955'te başlayan "6-7 Eylül Olayları"nda, azınlıkların yaşadıkları semtlerde yangınlar çıkarılmış, kiliselere ve mezarlıklara saldırılarda bulunulmuştu.

Oyunu gören millet, sandık başında demokrasiden yana tavır almıştı. DP tüm oyunlara rağmen, 1957'deki seçimlerden de birinci parti çıktı.

9 SUBAY OLAYI

DP, 1957 seçimlerinde mecliste 424 sandalye kazanmayı başardı.

Seçimlerden kısa süre sonra yaşanan "9 Subay Olayı", ordu içinde bir grup subayın hükümete komplo hazırlamak suçundan tutuklanıp yargılanmaları şeklinde gerçekleşti. DP'nin iktidara gelmesinin ardından bir grup subayın ordu içinde kurduğu örgüt, 1950'li yılların ikinci yarısında genişlemeye başladı.

Hükümete yapılan ihbar neticesinde ortaya çıkan grup, DP iktidarına karşı darbe düzenlemek amacıyla kurulmuştu. "9 Subay Olayı", yaklaşık 3 yıl İstanbul'da etkinlik gösteren, ordu içindeki gizli örgütün kısa dönemde zayıflamasıyla son buldu.

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN GÖSTERİLERİ

Türkiye'de 1946 yılında çok partili hayata geçilmesinin ardından, 1950 yılında iktidara gelen DP, 10 yıl iktidarda kaldı. DP iktidarının son dönemlerinde ülkede yaşanan gerilim, zaman zaman şiddetle kendini gösterdi.

Muhalefet Partisi CHP'nin Genel Başkanı İsmet İnönü'nün bazı yurt gezilerinin engellendiği ve saldırıya uğradığı iddiaları ortaya atıldı. Üniversite öğrencileri, hükümet aleyhine gösterilere başladı.

İstanbul Beyazıt Meydanı'nda üniversite öğrencilerinin eylemi sırasında Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz, seken bir kurşunun başına isabet etmesi sonucu hayatını kaybetti. Emeksiz'in "polis kurşunuyla hayatını kaybettiği" yönündeki haberler dolayısıyla olaylar daha da şiddetlendi.

Ülkede yaşananlar nedeniyle İstanbul ve Ankara'da sıkıyönetim ilan edildi.

Ankara'da 5 Mayıs 1960'da bir öğrenci grubu, '555K' yani "5'inci ayın 5'inde saat 5'te Kızılay'da" koduyla gösteri düzenledi.

Takvimler 21 Mayıs 1960'ı gösterdiğinde ise, Ankara'daki Harp Okulu öğrencileri sokağa çıktı ve Zafer Anıtı'na kadar 'sessiz" yürüyüş yaptı.

ANKARA RADYOSUNDAN OKUNAN BİLDİRİYLE 'DARBE' DUYURULDU

Olaylardan rahatsızlık duyulduğu iddiasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki bazı general ve subayların oluşturduğu 38 kişilik Milli Birlik Komitesi, "DP'nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü" gerekçelerini ileri sürerek 27 Mayıs sabaha karşı yönetime el koydu. Kurmay Albay Alparslan Türkeş tarafından Ankara Radyosundan okunan bildiriyle 'darbe' duyuruldu.

Türkeş bildiride, "Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekâta, Silahlı Kuvvetlerimiz partileri, içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi, hangi tarafa mensup olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır." İfadelerini kullandı.

ANAYASA VE TBMM FESHEDİLDİ

"Ülkenin gitgide baskı rejimine götürüldüğü" iddiasıyla Milli Birlik Komitesi tarafından gerçekleştirilen darbe sonrasında, bütün antidemokratik yöntemler devreye sokuldu.

Milli Birlik Komitesi; Anayasa ve TBMM'yi feshetti, siyasi faaliyetleri askıya aldı, Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, hükümet üyeleri, DP'li milletvekilleri, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun ile asker ve bazı üst düzey kamu görevlileri gözaltına alındı.

Adnan Menderes, aynı gün yurt gezisi kapsamında bulunduğu Kütahya'da Albay Muhsin Batur tarafından gözaltına alınarak Ankara'ya götürüldü ve daha sonra diğer tutuklu DP üyeleriyle Yassıada'da hapsedildi.

Yassıada'daki yargılamalar, 14 Ekim 1960'ta başlayıp 15 Eylül 1961'de düzmece davalarla ve sahte delillerle karara bağlandı. Toplam 19 dosyada toplanan davalar, "anayasayı ihlal" davasıyla birleştirildi. 592 sanıktan 288'i için idam istendi. Kararı açıklayan Yüksek Adalet Divanı, 15 sanığı idam cezasına çarptırdı. Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, eski Başbakan Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idam kararları oy birliğiyle alındı. Celal Bayar hakkındaki karar, yaş haddi nedeniyle müebbet hapis cezasına çevrildi.

Eski TBMM Başkanı Refik Koraltan, eski TBMM Başkanvekilleri Agah Erozsan, İbrahim Kirazoğlu, eski Tahkikat Komisyonu Başkanı Ahmet Hamdi Sancar, eski Tahkikat Komisyonu üyeleri Nusret Kirişçioğlu, Bahadır Dülger, eski bakan Emin Kalafat, eski milletvekilleri Baha Akşit, Osman Kavrakoğlu, Zeki Erataman ile eski Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun hakkındaki idam kararları ise oy çokluğuyla alındı.

Aralarında eski bakan, eski milletvekilleri, Tahkikat Komisyonu üyeleri, İstanbul Valisi ile İstanbul Belediye Başkanı'nın da bulunduğu 31 sanık hakkında ise müebbet hapis cezası verildi. Sanıklardan 92 kişiye 20 yıl ile 6 yıl arasında ağır hapis, 94 kişiye 5 yıl ağır hapis cezası verildi. Diğer sanıkların bazıları da kısa süreli hapis cezaları aldı, bazıları da beraat etti.

"BİZ İHTİLALİ, AKİS DERGİSİ'Nİ OKUYARAK YAPTIK"

1957 seçimlerinden sonra İsmet İnönü ve CHP, darbeye zemin hazırlamaya, orduyu kışkırtmaya, kendine yakın basını ve üniversiteleri, Menderes ve DP'ye karşı tahrik etmeye başladı. CHP'ye yakın Ulus, Yeni Ulus, Akis ve Halkçı Gazete, yalan haberlerle Başbakan Menderes'e ve DP'ye yönelik itibarsızlaştırma çabasına girişti.

Özellikle İnönü'nün damadı Metin Toker'e ait olan Akis Dergisi'nin 27 Mayıs sürecinde yayınladığı haberler, darbecilere yol gösterdi.

27 Mayıs Darbesi'ni gerçekleştiren kadronun içerisinde yer alan ve yıllar sonra konuya ilişkin açıklama yapan Orhan Erkanlı, "Biz ihtilali, Akis Dergisi'ni okuyarak yaptık" ifadelerini kullandı.

Öte yandan, Yazar Mehmet Arif Demirer'e göre Yassıada Yargılamaları'nı da Akis Dergisi yönlendirdi. DP, 29 Eylül 1960 tarihinde mahkeme kararıyla kapatılırken, Akis Dergisi bunu parti kapatılmadan 21 gün önce 7 Eylül tarihinde açıkladı.

Akis Dergisi'nin 27 Mayıs'ta rolü olduğunu belirten bir diğer kişi ise DP Milletvekili ve Devlet Bakanı Mükerrem Sarol'du. Sarol darbeden yıllar sonra, Yassıada Yargılamaları'nda Akis'in yaptığı yayınların kendilerine soru olarak sorulduğunu ve suç delili olarak gösterildiğini ifade etmişti.

Son olarak darbe sabahı, CHP lideri İnönü'yü arayan Cemal Gürsel'in, "Paşam, emirleriniz bizim için peygamber buyruğudur" dediği belirtilirken, İnönü'nün de, "Memleket için çok hayırlı bir iş yaptınız. Ben yanınızdayım. Bir şey olursa ben hazırım" cevabını verdiği ifade ediliyor.

İDAMLARIN DURDURULMASI İÇİN DİPLOMASİ TRAFİĞİ

Sivil Toplum Örgütleri, bazı siyasetçiler ve birçok yabancı ülke lideri, idamların durdurulması için Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesine defalarca çağrıda bulundu. Bunun üzerine Komite, Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti.

Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961'de sabaha karşı, o gün başarısız bir intihar girişiminde bulunan Adnan Menderes ise İmralı Adası'nda 17 Eylül 1961'de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alındıktan sonra saat 13.21'de idam edildi.

YASSIADA, "DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜKLER ADASI" YAPILDI

TBMM tarafından 11 Nisan 1990'da kabul edilen bir kanunla Adnan Menderes ve onunla idam edilen arkadaşlarının itibarları iade edildi. Aynı kanun uyarınca Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun naaşları, 17 Eylül 1990'da İmralı'dan alınarak devlet töreniyle İstanbul Vatan Caddesi'nde yaptırılan anıt mezara taşındı.

27 Mayıs 1960 darbesinin ardından 592 kişinin yargılandığı ve bu yargılamaların sonunda Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idamına karar verildiği Marmara'daki Yassıada ise 27 Mayıs 2020 tarihinde darbenin 60. yıl dönümünde Demokrasi ve Özgürlükler Adası adıyla açıldı.

Star Gazetesi