Türkiye demokrasisi için unutulmayacak bir kara leke olarak tarih sayfalarına kazınan merhum Başbakan Adnan Menderes'in 17 Eylül 1961'de idam edilmesinin üzerinden 62 yıl geçti. 14 Mayıs 1950 serbest seçimleriyle 27 yıllık tek parti iktidarına son veren Demokrat Parti, 1954 ve 1957 seçimlerinde de halkın desteği ile iktidarını sürdürdü. Ancak bir grup darbeci, halkın idaresine 27 Mayıs 1960'ta müdahale etti. Toplam 19 dava dosyası, "anayasayı ihlal" suçlaması altında birleştirildi. Tutuklananlar, "vatana ihanet, Meclis içtüzüğünün değiştirilmesi, Kırşehir'in ilçe yapılması, CHP'nin mülklerine el koyma" gibi iddialarla suçlu bulundu. Yassıada yargılamaları sonunda, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan, 16 Eylül 1961'de sabaha karşı idam edildi. Menderes ise 17 Eylül 1961'de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden "sağlam" raporu alınmasının ardından İmralı Adası'na götürüldü. Menderes'in idam sehpasına çıkarıldıktan sonraki son sözleri, "Hayata veda etmek üzere olduğum şu anda devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim. Bu anda karımı ve çocuklarımı şefkatle anıyorum" şeklinde oldu.
İlyas ve Sema Topçu'nun kaleme aldığı "Adnan Menderes'in Yargılanması ve İdamı" çalışmasında yer alan İmralı Cezaevi Müdürü Ziyaettin Acarol'un anılarına göre Menderes'i idam eden cellatlar bile sarhoştu. Daha yargılama sürerken, Menderes'in idam edileceği İmralı Adası'nın Cezaevi Savcısı'na haber verilerek hazırlık talimatı verilmişti. Buna göre "Zeytin fidanı için çukur açıyoruz" denilerek mezar kazıldı, "Cephane için sandık" denilerek tabut yapıldı, "Kale direği" denilerek darağacı kuruldu.
İdamından önce Menderes'in odasına giren Ord. Prof. Sedat Tavat, "Prostat muayenesi yapmayı unutmuşuz" diyerek prostat muayenesi yaptı. Menderes'in "İstirham ediyorum, yapmayın" şeklindeki ifadelerine rağmen bu muayene yapıldı.