Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi olan adı koronavirüs nedeniyle hayatını kaybeden Dahiliye Uzmanı Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu'nun isminin verilmesiyle değişen hastanede, Kovid-19 salgınına karşı hummalı bir çalışma yürütülüyor.
AA ekibi de yoğun mesai harcanan hastanede uygulanan prosedüre, tedavi sürecine ve salgınla mücadele kapsamında özverili ve fedakarca hizmet veren sağlık çalışanlarının bir gününe tanıklık etti.
Yoğun bakım ünitesi dahil 1555 yatak kapasiteli hastanede, yeniden yapılmasının ardından 30 Mart'ta hizmete açılan yeni binada Kovid-19 tanısı alan hastaların tedavisi yapılırken, diğer hizmet binasının iki servisinde öteki branşlarda hizmet veriliyor.
Salgına karşı alınan tedbirler kapsamında, hastanenin acil servisine Kovid-19 şüphesiyle başvuran kişilerin ateş ölçümleri yapılıyor ve riskli olanlar enfeksiyon polikliniğine yönlendiriliyor.
Hastalara, en son ne zaman yurt dışına çıktığı, Kovid-19 tanısı alan yakını olup olmadığı, varsa onunla temasının sorulduğu poliklinikte, kişilerin ateş, öksürük ve nefes darlığı gibi solunum yolu enfeksiyonu bulgularının olup olmadığı öğreniliyor.
Bu şikayetlerden herhangi biri bulunan ya da tomografi ve PCR testindeki ölçümleri riskli olan kişilerden, numune odasında Kovid-19 testi için boğazdan ve burundan sürüntü örneği alınıyor.
Sürüntü örneklerinin alındığı çubuk, bir kite yerleştirilip soğuk zincir taşıma çantasına konulup hastanenin bünyesindeki laboratuvarda incelenip, bir gün sonra sonuçlandırılıyor.
Hastanede 19 Nisan'da kurulan laboratuvarda günde 700 Kovid-19 testi ve hastaların vücut direncinin ölçüldüğü interlökin-6 testi de yapılıyor.
- SAĞLIK ÇALIŞANLARI CANI GÖNÜLDEN HİZMET EDİYOR
Hastaların tahlil sonuçları ve klinik durumları da baz alınarak tedavi süreçlerinin evde ya da hastanede devam etmesine karar veriliyor. Hastanede yatarak tedavi görmeyecek kişiler, gerekli ilaçları temin edildikten sonra 14 günlük izolasyon süreçlerini tamamlamaları için evlerine gönderiliyor.
Tedavinin hastanede verilmesi kararlaştırılan hastalar, kendileri için ayrılan servislerde ya da yoğun bakım bölümlerinde, klinik durumlarına göre değişen sürelerde tedavi görüyor.
Çoğunlukla yeterli nefes alamayan Kovid-19 hastalarının bulunduğu yoğun bakım servislerinde çalışan görevli personel, hastanın odasına acil durumların dışında belirli saatlerde rutin kontroller için giriyor.
Bu süreçte doktor, hemşire ve hasta bakıcılar, bulaşma riskine karşı N95 maske, üzerine cerrahi maske, bone, gözlük, siperlik, yapacağı işleme göre 4 kata kadar eldiven, tulum ve çizme giyerek önlem alıyor.
Hastanın odasından çıktıktan sonra kendi adına olan gözlüğü ve siperliği dezenfektan kutusuna, diğer koruyucu ekipmanları ise tıbbi atık kutusuna atan sağlık çalışanları, yakınlarının refakat edemediği hastalara ailelerinin yokluğunu hissetmemeleri ve sağlıklı günlerine dönmeleri arzusuyla canı gönülden hizmet ediyor.
Kovid-19 ile mücadele döneminde hastanenin farklı birçok alanında görev yapan personel, hastaların tamamını iyileştirip sevdiklerine kavuşturmak için fedakarca çalışmaya devam ediyor.
- 'DEVLETİN BİZİ MALZEMESİZ BIRAKMAMASI ÖNÜMÜZÜ ÇOK AÇTI'
Hastanenin Başhekimi Prof. Dr. Hakan Gürbüz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kovid-19 sürecinin Türkiye'de yayılacağını önceden fark ederek 4 Mart'ta hazırlıklar yapmaya başladıklarını, dikim evlerinde maske ve koruyucu kıyafet ürettiklerini, koronavirüslü hastaların taşınacağı sedyeleri yaptıklarını ve sağlık çalışanlarının kıyafetlerinin hijyeni için çamaşırhane kurduklarını söyledi.
Bu süreçte devletin aklını ve milletin aşkını gördüklerini ifade eden Prof. Dr. Gürbüz, şöyle devam etti:
'Bu tabiri çok seviyoruz biz. Çünkü gecenin 01.30'unda Sayın Sağlık Bakanı ile video konferans şeklinde 1-2 defa toplantı yaptığımızı hatırlıyorum. Bakandan, bakanlıktan, il sağlık müdürlüğünden, grup başkanlığından, hastanemiz yönetiminden, çevremizdeki ilçe belediye başkanlıklarına kadar herkes inanılmaz bir şekilde devletin vakurluğu ve aklı çerçevesinde bize lojistik hizmet sundu. Ne gerekiyorsa sağlandı. Zaten bu hastanenin, belirlenen süreden erken açılmasının da en büyük nedeni buydu. Siz bu kadar ağır şartlar altında bu kadar kısa zamanda mümkün değil açamazsınız. Yoğun bakım ünitelerini kurmak bile çok kolay bir iş değildi. Devletin bu konudaki ciddi tutumu, bizi hiçbir şekilde malzemesiz ve donanımsız bırakmaması önümüzü çok açtı.'
Milletin göz yaşartacak kadar sevgisine mazhar olduklarını kaydeden Gürbüz, birçok kişinin sağlık çalışanlarına ikramlarda bulunduğunu belirtti.
Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi'nde 800'ü doktor olmak üzere teknik personel dahil toplam 3 bin 900 kişinin çalıştığını aktaran Gürbüz, bu kişilerin sürekli çalıştığını ve topyekün hizmet verdiğini anlattı.
Türkiye'de koronavirüsün şu anda bir duraksama döneminde olduğunu ama bitmediğini ve hala çok dikkat edilmesi gereken bir sürecin olduğunu vurgulayan Gürbüz, 'Yavaş yavaş normal hayata dönmeye biz de başladık ama yine de ne olursa olsun, Kovid-19 organizasyonumuz sürüyor. Yeni binada sadece Kovid-19 hastalarına bakıyoruz. Haziran ayının ortası gibi normal hastalara hizmet vermeye başlayacağız. Eski binada normal hastalara hizmet veriyoruz. Bu arada hastanede asansörlerinden yürüme yollarına kadar sahayı izole ettik. 4 Mart'tan beri acile girişleri ikiye ayırdık. Hem insanlara hizmet edeceksiniz hem faydalı olacaksınız hem başkalarına bulaşmasını engelleyip hem de insanları eğitecekseniz. Bunun için iyi bir organizasyon yapmanız lazım.' ifadelerini kullandı.
- 'OĞLUM SIRTIMDAN SARILIYOR'
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü Uzmanı Doç. Dr. Funda Şimşek de yoğun ve yorucu bir tempoda çalıştıklarını ve çok zor bir süreç yaşadıklarını söyledi.
Hastaneye özgü kıyafetler giydiklerini ve mesai bitiminde kıyafetlerini değiştirdiklerini ifade eden Şimşek, eve gittiklerinde hemen duş aldıklarını, hastane kıyafetlerini balkona koyduklarını ve evde maskeli olduklarını kaydetti.
Aile üyeleriyle çok yakın olmadığını ve sosyal mesafeye dikkat ettiğini dile getiren Şimşek, '12 yaşındaki oğlum, alıştı artık 'Anne arkanı döner misin?' diyor ve bana arkadan sarılıyor. Yemeği biraz daha uzakta durarak yiyoruz. Hastalar ve hepimiz için zor bir süreç.' dedi.
- 'AİLEMLE GÖRÜNTÜLÜ KONUŞUYORUM'
Yoğun Bakım Kliniği Hemşiresi Resmigül Işık ise koronavirüs sürecinde yoğun çalıştıklarını ve iftar yaparken de çalışma arkadaşlarıyla sosyal mesafeyi koruduklarını anlattı.
Beraber iftar yaptığı sağlık çalışanının Kovid-19 testinin pozitif olmasından dolayı kendini izole ettiğini dile getiren Işık, 'Babam diyabet hastası ve ailem kalabalık. Onları korumak adına yaklaşık bir buçuk aydır otelde kalıyorum. O yüzden de bekledim, 7 gün oldu ve bugün hastaneye gelip PCR testi yaptırdım, takipliyim, kendimi koruyorum, vitamin alıyorum, iyi beslenmeye çalışıyorum ama ne olursa olsun temas bağışıklığımız güçlü olduğu için belirti de göstermeyebiliriz. O yüzden şimdilik bekliyoruz. İlk dönemde otel olmadan hastanenin belli alanlarında yaklaşık 15 gün kaldım sonra sağ olsun otel hizmeti verdiler. Tek kalıyorum odada. Ailemle görüntülü konuşuyorum. Zor ama alıştık bayağı uzun zaman oldu.' diye konuştu.
Gözetmen hemşire İlkay Gegin de koronavirüs konusunda, insanların sosyal izolasyona dikkat etmesi gerektiğini, sosyal izolasyonun sadece restorana ya da kafeye gitmemek olmadığını, yakınlarıyla da temasa dikkat etmesi anlamına geldiğini söyledi.
Çarşı, pazar ve marketlerin kalabalık olduğunu ve insanların maske kullanmadığını belirten Gegin, babasının kemoterapi tedavisi gördüğünü ve riskli olduğu için yakın oturmalarına rağmen iki aydır babasını görmediğini ifade etti.
- 'BURADA EVİMİZDE GİBİYİZ'
Hastanede korona tedavisi gören Uğur Şahin de Beşiktaş-Sarıyer minibüs hattında şoför olarak çalıştığını ve kendisinde ateş, halsizlik, duyu kaybı şikayeti üzerine hastaneye gittiğini anlattı.
Hastanede muayene olduğunu ve tomografi çekildiğini ifade eden Şahin, daha sonra eve gittiğini ama durumunun kötüleşmesi üzerine hastaneye tekrar gelerek Kovid-19 testi yaptırdığını ve yatarak tedavi olmaya başladığını belirtti.
Hastanede 6 gündür tedavi gördüğünü ve kendisini şu anda iyi hissettiğini vurgulayan Şahin, 'Burada evimizde gibiyiz. Eski o günler bitti artık Allah'ın izniyle. Herkes rahat olsun. Cumhurbaşkanımızdan Allah razı olsun. Ben yıllar önce, 1980'lerde Okmeydanı SSK'nın taksi durağında taksicilik yapıyordum. Buranın sorunlarını çok iyi biliyoruz. Kapılardan gönderilenleri. Bir insan hastaneye tedavi olmaya 4 kişi geliyordu. Bir kişi, tahlil kuyruğu, diğerleri başka kuyruklarda. Onun için şu an öyle bir şey yok. Böyle bir hastane yapılmış. Siyasi görüşü ne olursa olsun insan nankör olmayacak. Şu hizmetleri görecek, şu emekleri görecek ona göre hareket edecek. Benim durumum çok iyi. Dostlarımız merak etmesin yakında aralarında olacağım.' şeklinde konuştu.