Cemaat ve siyaset

Dr. Adem Doğan / Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi
3.01.2015

Ülkemizde cemaatlerin seçim süreçlerinde etkisinin sınırlı düzeyde olduğu merkez veya çekirdek grup olarak nitelendirilen grup çerçevesinde bir etkilenmenin söz konusunu olduğunu söylemek mümkündür. Bunda Recep Tayyip Erdoğan’ın diğer referans kaynaklarından daha güçlü bir referans kaynağı olması etkili olduğu düşünülmektedir.


Cemaat ve siyaset

Dr. Adem Doğan / Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi

Türkiye’de “cemaat” denince, sosyolojik olarak ifade edilen yüz yüze, samimi ilişkilerin yaşandığı, bireylerin aidiyet duygusu ve ortak değerler etrafında bir araya geldiği gruplardan daha farklı bir algılama söz konusudur. Türkiye’de cemaat denince akla din temelli oluşumlar gelmektedir. 
 
Cemaat, günümüz Türkiye’sinde siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda etkisi tartışılan bir olgu olmakla birlikte sosyolojik veya siyasal davranış çalışmalarında çok fazla kendine yer bulamamıştır. Cemaat konusu, değinilmesi ve dokunulması yasak ve mahrem bir alan olarak değerlendirilmektedir. Bu manada cemaat olgusunun sosyolojik boyutlarıyla değerlendirilmesi ve özellikle siyasal davranışa etkisinin ortaya konulmaya çalışılması kayda değerdir. 
Türk toplumunun geleneksel yapısı cemaat niteliği, cemaate dayalı bir toplum özelliği taşımaktadır. Her ne kadar Tönnies’in cemaatten cemiyete geçiş olarak ifade ettiği toplumsal değişim özellikle 1950’lerden sonra Türk toplumunda daha yaygın olarak görülmeye başlamış olmakla birlikte, dönüşümün tam olarak gerçekleştiğini söylemek mümkün değildir.  Kentleşmeyle birlikte cemaatler de kentsel bir formata bürünerek yeni bir cemaat kültürü oluşturmuşlardır. Kentlerde yaşayan bireyler için cemaatler, biryandan dini bilgilerin alındığı dini eğitim merkezleri, diğer yandan ise yardımlaşma ve paylaşma duygularının yaşandığı sosyalleşme merkezleri haline gelmiştir.
 
Modernleşme süreciyle içerisinde yalnızlık, yabancılaşma, güvensizlik ve kaygı gibi sorunlar sarmalında bunalan bireyler, cemaatlere yönelmektedir. Yalnızlık duygusu yerine paylaşma, ortak hareket etme ve yardımlaşma duygusuna cemaatlerde kavuşan bireyler bu sosyal gruplarda aidiyet ve kimlik kazanmaktadır. Cemaat yapısı da bireye, paylaşma ve yardımlaşmanın yanında güven duygusu da verdiğinden, bireylerin sığındığı bir cazibe merkezi haline gelmektedir.
 
Cemaatlere mensubiyet 
 
Bireylerin kendilerine yönelmelerinden güç bulan cemaat yapıları manevi veya dini alandaki çalışmalarının yanında bu etkilerini ekonomi, eğitim, bürokrasi ve siyaset alanlarında da artırma gayreti ve çabası içerisine girmişlerdir. Devletin ideolojik aygıtlarını elde ederek iktidardan pay alma ya da kendi iktidarlarını kurma girişimleri ortaya çıkmıştır. Ancak, süreçte cemaatlerin doğrudan siyasal faaliyetlerde bulunmaya çalışmaları cemaat yapılarının temel varlıklarını da tartışmalı hale getirmiştir.
 
Bu bağlamda ülke gündeminde yaşanan gelişmeler çerçevesinde cemaatlerin oy oranı ile cemaatlerin üyelerinin siyasal davranışa etkisi önemli bir tartışma konusudur. Türkiye’de 17 ve 25 Aralık süreçlerinden hemen sonra cemaatlerin siyasal tercihe yönelik nasıl bir güce sahip oldukları çeşitli yönleriyle tartışılmaktadır. “Sosyal İlişkilerin Türk Seçmeninin Siyasal Davranışına Etkisi” başlıklı çalışmanın bir bölümünde de cemaat ve siyaset konusu incelenmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun Düzey1 istatistiki sınıflandırması çerçevesinde Türkiye’nin yedi bölgesinde 12 ilinde 2579 katılımcı ile yüz yüze görüşülerek yapılan araştırmada oldukça dikkat çekici verilere ulaşılmıştır.
 
 Katılımcıların, yakın çevresinin cemaatlerle ilişkisi olma durumunun da sorgulandığı araştırmada katılımcıların yüzde 29.4’ü yakın çevresinden ya da arkadaşlarından cemaatlerle ilişkisi bulunan bireylerin olduğunu ifade etmektedirler. Katılımcıların yüzde 62.9’u ise yakın çevresinden ve arkadaşlarından kimsenin cemaatlerle ilişkisi olmadığını belirtmişlerdir. Bu soruya katılımcıların, yüzde 7.7’si herhangi bir fikir veya cevap beyan etmemiştir.
 
Aynı zamanda, katılımcıların kendilerinin, cemaatlerle ilişkileri sorgulandığında durumda tablo değişmektedir. Bu değişim gerçekler ile algılanan arasındaki farkın da bir yansıması olarak görülebilir. Örneklem grubunun yüzde 3.9’u bir cemaate mensup olduğunu ifade ederken, bir cemaate sempatim var diyen katılımcıların oranı ise yüzde 3.4 olarak belirlenmiştir. Katılımcılardan yüzde 90.7’si ise hiçbir cemaatle ilişkisi olmadığını belirtirken, yüzde 2’si ise bu soruya cevap vermemiştir. Katılımcılardan yüzde 29.4’ü yakın çevresinden insanların cemaatlerle ilişkisi olduğunu ifade ettiği halde, katılımcıların sadece yüzde 3.9’u bir cemaate mensup olduğunu açıkça belirtmektedir. Cemaat konusu Türkiye’de her zaman bir tabu olarak görüldüğü gibi gizli ve saklı kalması gereken bir olgu olarak da değerlendirilmektedir. 
 
2013 yılı sonunda yaşanan güncel gelişmelerin neticesinde cemaat algısında önemli değişiklikler olmuştur. Bir cemaat özelinde cemaatlere yönelik hoşgörü ve hizmet temelli algılamaların yerini, organizasyonel yapı algılamalarının aldığı bir süreç yaşanmaktadır. Bu yaşanan gelişmeler bireylerin cemaat mensubiyetini sona erdirmiş olabileceği gibi, cemaat mensubiyetlerini gizlemelerine de neden olmuş olabilir. 
 
Manevi ihtiyaç ve cemaat 
 
Cemaatler, bireyin bir takım toplumsal ihtiyaç ve beklentilerini karşılayan sosyal gruplardır. Bu ihtiyaçların niteliği bireylerin cemaate katılma nedenlerini oluşturmaktadır.
 
Katılımcıların cemaate katılma nedenlerine ilişkin verilere göre katılımcıların yüzde 55.4’ü manevi ihtiyaç hissettiği için bir cemaate katıldığını ifade etmektedir. Bireyler manevi bir arayış ya da manevi bir ihtiyaç hissettiğinde cemaatlere katılarak bu ihtiyaçlarını giderme yoluna gitmişlerdir. Bununla birlikte yardımlaşma duygusu (yüzde 15.8), paylaşma duyusu (yüzde 8.9) ve birliktelik duygusu (yüzde 7.9) sebebiyle bireyler bir cemaat bünyesinde yer almayı arzu etmektedirler. Bu nedenle cemaatler özellikle bireylerin manevi ihtiyaçlarını karşılayan, yardımlaşma ve paylaşma duygusunun yaşandığı ve yalnızlıktan kurtuluş ve sosyal terapi merkezleri olarak görülen sosyal ilişki gruplarıdır.
Cemaatler ağırlıklı olarak manevi ve sosyal niteliği daha yoğun sosyal gruplar olmasına rağmen son dönemlerde bazılarının siyasal niteliklerini öne çıkarmaya çalıştıkları  ve siyasal gündem çerçevesinde tartışma konusu olduklarını görmekteyiz. Cemaatler ya doğrudan üyelerini aktif siyasette görevlendirerek ya da dolaylı olarak siyasal sistem içerisinde etkin bir ol oynamanın gayretinde olabilmektedirler. Bu anlamda siyasal sistem içerisinde etkili bir aktör olmaya çalışan cemaatler, kendi mensuplarının siyasal davranışlarını da etkilemeye çalışmaktadırlar. Cemaatler seçim süreçlerinde bir takım tasarruflarda bulunarak üyelerini siyasal davranış noktasında yönlendirebilmektedirler.
 Bir cemaate mensup olan katılımcıların yaklaşık olarak yüzde 23’ü siyasal tercih için cemaatin önde gelenleri tarafından yönlendirildiğini ifade ederken, yüzde 71.3’ü ise kendilerine yönlendirme yapılmadığını belirtmektedirler. Din temelli sosyal bir grup için üyelerinin neredeyse dörtte birinin siyasal tercih için kendilerine yönlendirme yapıldığını ifade etmesi dikkat çekicidir.  Bu durum aslında Türkiye’de farklı cemaatlerden  sadece bir kısmının siyasal bir yönlendirme içerisine girdiğinin, tüm cemaatlerin siyasal sisteme ilişkin bir tasarruf içerisinde bulunmadıklarının bir göstergesi olarak da değerlendirilebilir.
 
Yönlendirme yapılmasının yanında cemaat mensuplarının bu yönlendirmeye nasıl cevap verdikleri de önemlidir. Cemaat yapısı, üyelerinin bir bütün olarak cemaatin önde gelenlerinin isteği yönünde oy kullandığı bir yapı mıdır? Yoksa bu istekleri ve önerileri dikkate alanlar olduğu gibi bunları dikkate almayanların da olduğu bir yapı mıdır? Bu soruların cevabını vermesi bakımından katılımcılardan elde edilen son derece önemlidir.
 
Siyasal tercihler açısından
 
Araştırmadan elde edilen verilere göre cemaat mensuplarından, cemaatin önde gelenlerinden birinin isteği üzerine bir parti ya da adaya oy verenlerin oranı yüzde 11.9’dur. Bunun karşıtı olarak yönlendirme durumunda oy vermeyenlerin oranı ise yüzde 84.2 olarak görülmektedir. Bu durum, bir cemaate mensup olan bireylerin oranı (yüzde 3.9) ile birlikte değerlendirildiğinde siyasal seçim süreçlerinde çok büyük bir seçmen kitlesine dahası seçim sürecinin kaderini değiştirebilecek bir toplumsal güce karşılık gelmemektedir. Cemaatlerde birliktelik ve aidiyet duygusu yüksek düzeyde olduğundan bunun siyasal davranışa yansıması da doğal olarak görülebilmektedir. Dolayısıyla cemaatlerin diğer sosyal ilişki grupları gibi üyeleri üzerinde bir seçmen tercihi üzerinde de etkisi vardır. Ancak, bu etki oldukça sınırlı bir düzeydedir.
 
Bir cemaate mensup olduğunu ifade eden katılımcıların yüzde 60.4’ü AK Parti’ye oy verdiğini ifade etmektedir. Bir cemaat mensubiyet duyanların  ikinci tercihinin ise MHP olduğu görülmektedir. Benzer bir durum cemaate sempati duyanlar arasında da söz konusudur. Bir cemaate sempati duyanların %59.8’i AK Parti’ye, %10.3’ü ise MHPye oy verdiğini ifade etmektedirler. Bu anlamda cemaat üyeleri ile cemaat sempatizanlarının benzer saik ve benzer duyarlılıklar doğrultusunda siyasal bir davranış ortaya koydukları söylenebilir. Cemaat mensuplarının ve cemaate sempati duyanların AK Parti tercihinde önemli faktör Erdoğan’ın lider olarak referans kaynağı olmasıdır.
Bir cemaate mensup olan katılımcıların %73.8’inde dini inançların siyasal davranışta etkisinin olduğu görülmektedir. Bu durum bir cemaate sempatisi olanlarda ise %58.6 oranında kendisini göstermektedir. Hiçbir cemaatle ilişkisi olmadığını belirten katılımcılar ise yüzde 57.7 oranında siyasal davranışında dini inançlarının etkisinin bulunmadığını belirtmektedirler.  Bu çerçevede, Türkiye’de cemaatlerin siyasal tercihe doğrudan etkisinin boyutu çok yüksek olmamakla birlikte olaylara dinsel bir bakış açısı kazandırarak bireylerinin siyasal tercihlerini bu perspektif doğrultusunda gerçekleştirmelerini sağladıklarını söyleyebiliriz.
 
Bir cemaate daha fazla manevi ihtiyaçlarını karşılamak üzere girildiği dikkate alındığında bireyin siyasal sürece ilişkin değerlendirmelerinde de din önemli bir referans kaynağı olmaktadır.
 
Son tahlilde ülkemizde cemaatlerin seçim süreçlerinde etkisinin sınırlı düzeyde olduğu merkez veya çekirdek grup olarak nitelendirilen grup çerçevesinde bir etkilenmenin söz konusunu olduğunu söylemek mümkündür. Cemaatlerin etki düzeyinin düşük olmasında Recep Tayyip Erdoğan’ın diğer referans kaynaklarından daha güçlü ve etkili bir referans kaynağı olması, karizmatik liderliği ile topluma güven vermesi ve gerçekleştirdiği hizmetlerle toplumsal desteğinin güçlü olmasının etkili olduğu düşünülmektedir. 
 
Çünkü, Recep Tayyip Erdoğan, dini bütün, dindar, İslami hassasiyetlere sahip lider olmasının yanında, iktidarda bulunduğu süre içerisinde on yıllarca Müslüman ve mütedeyyin insanların temel insan hakkı olarak dahi gerçekleştiremedikleri ibadet, çalışma ve düşünce özgürlüğünün önünü açmıştır. 
 
Böylesi bir referans kaynağının olduğu bir siyasal yapı içerisinde diğer yapıların ya da aktörlerin etkili olabilmesi elbette ki kolay değildir. 30 Mart yerel seçimleri ve 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonuçları incelendiğinde bunun sonuçlarını rahatlıkla görebilmek mümkündür.