İstanbul Film Festivali, Türkiye’deki bir sinemasever için her zaman çok önemlidir. Bunun sebebi neredeyse hepimizin sinema kültürünün oluşmasındaki etkisinde yatar. Festivali birçok kez eleştirdim. Ama yıllar içinde değişen dengeler her şeyi etkilediği gibi festivali de farklılaştırdı. 2000’lerin başından itibaren sinemamız için çok önemli bir organizasyon oldu İstanbul Film Festivali. Yine de politik olarak festivalin yürüdüğü yol beni çok memnun etmemiştir. Bu yılki seçkiye baktığımda göreceli olarak bu kısır saptamalardan daha üst bir boyut dikkatimi çekti. Filmlerin dili hiç olmadığı kadar sert. Mesajları da neredeyse bir ağıt niteliğinde. Batı medeniyeti keskin bir çöküş içinde. İnsani değerler açısından kaybettikleriyle yüzleşiyorlar. Düşünsenize onca zaman insan haklarından dem vuracaksınız, emekçinin, düşkünün yanında yer aldığınızı söyleyip sizin başlattığınız savaşlar yüzünden ölen, sürülen milyonlarca insanı sınırlarınızdan içeri almayacaksınız. Sonra da rahatça yaşayıp, film çekeceksiniz. İşte çektiğiniz filmler böyle acı ve umutsuzluk dolu olur. Festival en azından bu belirlemeleri yapmamızı sağlayan bir seçki sunuyor. Ben de sizler için bu 210 film arasından Ulusal, Uluslararası yarışma, Sinemada İnsan hakları, Vodafone Red Galaları bölümlerinden on film belirledim.
BU YIL İSTANBUL FİLM FESTİVALİ’NDEKİ FİLMLERİN DİLİ HİÇ OLMADIĞI KADAR SERT. MESAJLARI DE AĞIT NİTELİĞİNDE...
GÖRMENİZ GEREKEN 10 FİLM
1- Bir Zamanlar Kasım’da - ONCE UPON A TIME IN NOVEMBER
Yönetmen: Andrzej Jakimowski
İşsiz kalan öğretmen Agata, hukuk öğrencisi oğlu Mareczek’le beraber oturdukları evden tahliye edilmiştir. Çaresizlik içinde bir pansiyondan ötekine, bir sığınma evinden boş buldukları bir arsaya Varşova’yı dolaşırlar. Hiç kimsenin yoksulları önemsemediği bir sosyal düzende kurallar empatiden önce gelmekte ve bu iki eğitimli insan her gün başka bir aşağılanmaya göğüs germektedir.
2- Kigali’de Kuş Sesleri - BIRDS ARE SINGING IN KIGALI
Yönetmen: Joanna Kos-Krauze, Krzysztof Krauze
Filmin odağında iki kadın var: Biri soykırım esnasında Ruanda’da bulunan Polonyalı bir kuş gözlemcisi, diğeri ise yaşanan kıyımdan canını kurtaran Ruandalı bir Tutsi. Kurban ya da kurtarıcı rolünü üstlenmek istemeyen bu iki kadın, yaşadıkları büyük travmanın ardından Polonya’da “bir arada” kalmaya başlar ve bir gün tekrar dönülecek toprakların üzerlerinde bıraktığı kan izinden kurtulmaya çabalarlar.
3- Katil Marlina - MARLINA THE MURDERER IN FOUR ACTS
Yönetmen: Mouly Surya
Hem Japon Samuray hem de Amerikan Western filmlerinden esinlenen Katil Marlina etkileyici görselliği, müzikleri ve güçlü duruşuyla öne çıkan, feminist bir western. Endonezya’nın Sumba adasındaki ıssız çöl tepelerinde geçen film, haydutların saldırısına uğrayan Marlina adında dul bir kadının adalet peşine düşmesini ve hem haydutlardan intikam mücadelesini anlatıyor. Filmin ilk gösterimi Cannes’da, Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde yapıldı.
4- Fransa’da Bir Mevsim - A SEASON IN FRANCE
Yönetmen: Mahamat-Saleh Haroun
Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki savaştan kaçarak Paris’e gelen iki kardeşten öğretmen olan Abbas manavlık, felsefe profesörü olan Etienne gece bekçiliği yapmaktadır. Polis tarafından yakalanıp her an sınır dışı edilme endişesiyle yaşayan kardeşler korku ve belirsizlik üzerine yeni bir hayat inşa etmeye çalışırken ellerinden gelebilecek en iyi şeyin onurlarını korumak olduğunu öğreneceklerdir.
5- Baskın - RAZZIA
Yönetmen: Nabil Ayouch
Film, farklı etnik ve sosyo-ekonomik çevrelerden gelen beş karakterin yasak arzuları, kayıp aşkları ve kırılgan hayalleri üzerinden bir ülkenin modern kimliğini bulma çabalarını anlatıyor. Ataerkil Fas toplumunda özgürlüğe susamış genç ruhların arayışını konu alan film Fas’ta sokağın öfkesiyle dinamizmini beyazperdeye taşıyor.
6- Kelebekler
Yönetmen: Tolga Karaçelik
30 yıl ayrı kaldıktan sonra, bir baba 3 çocuğunu köydeki evlerine çağırır. En büyükleri, Cemal, onları alır ve köye doğru yola çıkarlar. Yıllardır bir araya gelmeyen ve birbirini çok az tanıyan üç kardeş köye vardıklarında babalarının öldüğünü öğrenirler. Babaları, vasiyetinde kelebeklerin geliş zamanında gömülmeyi istemiştir.
7- Yol Kenarı
Yönetmen: Tayfun Pirselimoğlu
Fırtınalı deniz ile gür ormanlar arasına sıkışıp kalmış bir kasabaya kıyamet, korkutucu işaretleriyle yaklaşmaktadır. Çözümlenemeyen ölümler ve gizemli doğa olayları, Deccal’ın gelişinin işaretidir. Genç bir adam kasabaya gelir ve kahvede çalışmaya başlar. Gencin tutulduğu hemşire bir gün, adamın sırtındaki lekeyi görür.
8- Mutlu Prens - THE HAPPY PRINCE
Yönetmen: Rupert Everett
Berlin Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan film, efsanevi İngiliz yazar Wilde’ın hapisten çıkışından sonraki yıllarını anlatıyor. Wilde, düşkün bir birey olarak farklı isimlerle Avrupa’nın çeşitli kentlerine gidiyor; sağlığı ve parası tükenirken zarafeti ve onurunu korumaya çalışıyor.
9- You Were Never Really Here
Yönetmen: Lynne Ramsay
Film, küçük bir kızı seks tacirlerinin elinden kurtarmaya çalışırken her türlü şiddete başvurmaktan çekinmeyen bir tetikçiyi konu alıyor. Eleştirmenler kadar izleyicilerin de sözbirliğiyle beğenisini kazanan yapım, Cannes’da En İyi Senaryo ve En İyi Erkek Oyuncu ödülünü aldı.
10- Gri Değil, Siyah: Ankara Rocks!
Yönetmen: Ufuk Önen
Gri Değil, Siyah: Ankara Rocks! bir müzik ve şehir hikâyesi anlatıyor; 70’lerden 90’lara Ankara’daki rock ve metal müzik sahnesini, stüdyolar, konserler, Yüksel Caddesi, Tunalı, plak dükkanlarından geçerek keşfe dalıyor. Ankara’nın heyecan verici yeraltı müzik camiası bu belgeselde.