Barzani her tondan uyarıldı.
Tavsiyede bulunuldu, Bağdat’la sorunların çözüleceği vaadinde bulunuldu, kazanımlar hatırlatıldı, yaptırımlarla tehdit edildi.
Ama nafile. Vazgeçirilemedi.
Referandum yapıldığına göre, artık zemberek boşalacak.
Bölge ülkeleri ilk yaptırımları uygulamaya başladı bile.
İran hava sahasını kapattı, Erbil sınırını bombaladı.
Merkezi Irak hükümetinin güçlü bir askeri güce sahip olmadığı, boşluğun İran’ın milis güçleriyle doldurulduğu kimse için sır değil. Hal böyleyken Bağdat, Erbil yönetimini Irak’ın toprak bütünlüğünü bozmaya kalktığı için askeri olarak nasıl cezalandıracak, nasıl muamele edecekse bunu İran’ın fiili gücüyle yapacak. Haşdi Şabi, Irak’ın kuzeyinde şimdi daha da güçlenecek.
Erbil’in sorunlarını çözmek konusunda hiç acelesi olmayan, istekli davranmayan İran etkisindeki Bağdat yönetimi referandum haftasında peş peşe kararlar ilan etti. Erbil yönetimine tüm sınır kapılarını ve havaalanlarını kendilerine teslim etmelerini buyurdu.
Bağdat komşu başkentlerden, petrol ve sınır konusunda Erbil’le değil kendileriyle ilişki kurulmasını istedi. Bu Barzani şahsında özerk bölge yönetimini yok hükmüne indirgedi.
Böylece Erbil bağımsız olamadan muhataplıktan düştü.
***
Türkiye için Erbil’in muhataplıktan düşüşü siyasi bir tutumdan ibaret değil.
Barzani yönetimine diplomatik yollarla defalarca hatırlatılan asırlık anlaşmaların temel bir buyruğu...
O anlaşmalarda mahfuz hakları için Türkiye bir yaptırımlar silsilesini gerektiği zaman, gerektiği kadarıyla hayata geçirecek.
Önce ekonomik ve siyasi, sonra –gerekiyorsa- askeri...
Habur başta olmak üzere sınır kapılarının, petrol boru hatlarının, Türk hava sahasının, Erbil konsolosluğunun kapatılması. Bunlar henüz elde tutulan gücü yüksek yaptırımlar.
Türkiye’nin kimi şehirlerini Kürdistan haritasına dahil gösteren Rudaw başta olmak üzere IKBY’ye ait televizyon kanalları TÜRSAT uydusundan çıkarıldı bile.
TSK’ya sınır ötesi operasyon yapma yetkisi veren tezkere de, vaktinden önce ve Meclis’teki üç büyük partinin oyuyla tazelendiğine göre, yayılma temayülü olan çatışma ve terör kapımıza gelmeden önce sınırlar ötesinde, IKBY toprağında def edilecek demektir.
Bu da, Barzani’nin egemenlik alanında cirit atan ve Kandil’den sonra Sincar’a da yayılan terör örgütü PKK, olduğu yerde telef edilecek demektir.
Ortak tatbikatlar da yapıldığına göre PKK’ya İran ile ortak operasyon da yapılabilir, bağımsızlık iddiasında ve sevdasında olan Barzani’nin toprağı iyice yolgeçen hanına dönecek demektir.
***
Aslında saydığımız şu yaptırımlar ve olasılıklar bile IKBY’nin ne kadar bağımsız olmadığının ve olamayacağının da göstergesi.
Hem bu kadar bağımlı, dayanıksız ve hatta muhtaç bir ilişkiler ağındasınız hem de alacağınız kararların sonuçlarını öngöremiyorsunuz. Siyasi hamlığın, devlet aklından ve tecrübesinden yoksunluğun açık ispatı bu olsa gerek.
Bir yanda ABD’ye tam bağımlılık, hizmetkârı olmaya muhtaçlık, her şeyini borçlu olmanın dayanılmaz ağırlığıyla eziliş.
Bir yanda ancak Türkiye ile iyi ilişkiler kurabilir, ilgisine mazhar olabilirse var ve iyi kalabilme hali, Ankara’nın muhataplığından düştüğü anda çıkışsız bir tükeniş sürecine yuvarlanacağı gerçeği.
Öte yanda tüm egemenlik iddiasını bir terör örgütüyle paylaşıyor olmak. Terör örgütüyle Kürt milliyetçiliğinde yarışmak, ön almak için akılsız hamleler yapmak.
PKK’ya höt diyemeyen bir idarenin bağımsızlık kabiliyetine sahip olduğunu iddia etme gülünçlüğü.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi bağlı olduğu hukuka bağlı kalabilseydi eğer ve kendisi ve kendi halkıyla birlikte bölge ülkelerini de tehlikeli bir kaosa sürüklemeye kalkmasaydı, ulus devlet bağımsızlığı kazanamazdı evet ama özerk bir yönetim olarak siyasi-ekonomik varlığını sürdürebilme özgürlüğünü elinde tutmaya devam edebilirdi.
Şimdi öngörülemez, kontrol edilemez bir tünele girildi.
Ucunda ışık değil kan, gözyaşı ve aşağılanma var. Ufalanma da cabası.