Gazeteci Arslan Bulut dün önemli bir hatırlatma yaparak Fırat’ın Doğusu tabirinin Sevr Antlaşması’nda yer aldığını yazdı.
“Sevr Antlaşması'nın 62 ve 64'üncü maddelerine göre ‘İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon, Fırat'ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak; bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti'ne plebisit yaparak bağımsızlık ilân etmek için başvurabilecek.’ti...” (A. Bulut, Yeniçağ, 6 Ağustos 2018)
***
Bulut’un yazısının geri kalan kısmındaki değerlendirmelerin tamamına katılmamakla birlikte şahsen tarihi öneme haiz bir hatırlatmada bulunduğunu düşünüyorum.
Bulut’un şu tespiti de önemli diyor ki: ‘Aslında Fırat'ın siyaset dilindeki yeri çok daha eskidir! Tahrif edilmiş Tevrat'ta Yahudilerin vatanı olarak gösterilen yer, Nil'den Fırat'a kadar uzanan topraklardır. Tevrat'ta çok açık bir şekilde İsrailoğullarına, en Batı'da Akdeniz kıyısındaki bugünkü İsrail topraklarından, doğuda Fırat'a kadar olan bölgeyi işgal etmeleri çağrısında bulunuluyor. Bugünkü planların ana temasını bu ideoloji oluşturuyor ve ABD'nin çıkarları ile bütünleştirilip başka bir renge boyanarak dünya kamuoyuna sunuluyor!’
***
İsrail güdümündeki ABD yönetiminin özellikle de Evangelizm etkisi altındaki Trump’ın bölgede teröristlerden oluşan bir ordu kurma faaliyeti, binlerce tır dolusu silah ve mühimmat vermesi, askeri üsler kurması, ne Kürtlerin özgürlüğü ne Arapların menfaati ne de kendi âli çıkarları için değil, doğrudan Evangelist amaçlara hizmet odaklı adımlar.
Daha önce burada işaret ettim, Evangelistlerin hayal ettiği dünya egemenliği için önce İsrail’in Armegeddon zaferine ihtiyaçları var.
O yüzden de İsrail’i desteklemek zorundalar.
ABD, Büyük İsrail projesinin gizli saklı değil, aleni hamisidir.
Arapları zaten kıskaca almışlar, önlerinde tek engel Türkiye kalmıştır.
Türkiye hem Münbiç’in hem de Fırat’ın doğusunun teröristlerden temizleneceğini ilan ederek ABD’nin (ve dolayısıyla İsrail’in) nasırına bastığı için Erdoğan istenmeyen adam olmuştur.
***
Geçen hafta Bedirhan bebeği katledenleri tepelemek için ordumuzun Münbiç ve Fırat’ın doğusuna müdahalesini içeren bir yazı yazmıştım.
Bu müdahale sadece PKK/PYD terör örgütüne değil aynı zamanda Sevr’den büyük İsrail’e uzanan kirli oyuna yapılacak müdahaledir!
Zaman hâlâ geçmiş değil!
Milli Eğitim Bakanlığına iki soru
Geçen hafta İstanbul’da evladını İmama Hatip’e kaydettirmek isteyen bir veliden idarenin 1000 TL (bin türk lirası) talep ettiğini öğrendim.
Bir taraftan İmam Hatiplere teşvik öte yandan kayıtlarda velilerden para talebi bir çelişki değil midir?
Bu tür zorunlu bağış uygulaması, bakanlığın bütçeden en büyük payı aldığı ve okulların bütün mali sorunlarını çözdüğü gerçeğine aykırı değil midir?