Cumhuriyet Halk Partisi’nin referandum stratejisi mümkün olduğu kadar en az şekilde araziye çıkmak üzerine kurulu. Sembolik olarak birkaç şehirde miting yapacak olan CHP, arazide daha az görünür olmayı bir taktik olarak benimsemiş durumda. Kendince daha az gerilimin ‘hayır’a yarayacağını düşünüyor. AK Parti kitlesinin klasik kamplaşma halinde konsolide olacağı düşüncesi, CHP’yi light bir kampanyaya yöneltti. İşin başında ‘rejim tartışması’ ve kıyamet senaryoları üzerinden ortalığı ayağa kaldırmaya çalışan CHP, sürecin normal ve düşük tansiyonla gitmesi halinde halkın sistem değişimine soğuk bakacağı kanaatine ulaşmış!
‘Ne kadar az CHP o kadar çok hayır’, ‘ne kadar az kampanya o kadar az gerilim ve o kadar çok destek’görüşü böyle bir stratejiye sebep olmuş.
Bu psikolojinin altında yatan gerçek, CHP’nin yüzde 25’ler bandını aşamayacak bir kitleye sahip olduğu ve CHP’li bir görünümün geri kalan büyük kitlede antipatiyle karşılandığı düşüncesi…
CHP, CHP gibi davranarak ve kalarak yüzde 50’leri yakalayamayacağını düşünüyor ve bir nevi redd-i kimlik yaparak başka bir surette halka ulaşmaya çalışıyor. CHP, yüz nakli yaptırarak başka bir adam gibi kendisini sunuyor.
CHP’nin siyasi aktörlerinin araziye çıkması demek, CHP karakterinin ve klasik siyaset tarzının halka yansıması ve bir alerji oluşturması demek…
CHP yönetimi elinden gelse ne kendi görünecek, ne de partilileri halka gösterecek… Partiyi, partilileri ve malum siyaset tarzını halktan kaçırma/gizleme eğilimi baskın gelmiş görünüyor.
Bu hal, CHP’nin geleneksel seçmeni ve siyasi mensupları tarafından kabul edilebilecek bir hal değil. Sandıktan çıkana kadar bir görmezden gelme, sineye çekme, durumu idare etme refleksi gösteriliyor veya arzulanıyor.
Normalde böyle bir anayasa değişikliğini CHP’nin hayat-memat meselesi olarak görerek yeri göğü inletmesi beklenir. Eğer sandıktan istenilen sonuç çıkmazsa Kılıçdaroğlu’na bunun büyük bir faturasının olacağı büyük bir kehanet değil.
CHP’nin araziden kaçmasının ve kitlesini halktan kaçırmasının bir sebebi de ‘saçmalama’ ve ‘işi bozma’ ihtimali…
Kılıçdaroğlu’nun aslında mevcut sistemin niçin devam edemeyeceğini ortaya koyan ve dalga konusu olan sözleri buna bir örnek… Ne kadar çok konuşma o kadar çok saçmalama, ne kadar çok faaliyet o kadar çok alerji…
Kılıçdaroğlu ‘hayır’ çıkarsa bir şey olmayacağını söyleyerek bir rahatlama hissi oluşturmaya çalışıyor. Bunu demokrasinin bir erdemi olarak gösteriyor. Peki, ‘evet’ çıkarsa bunu da demokrasinin bir erdemi olarak görerek kabullenecek ve aynı toleranslı tavrı sergileyebilecek mi? Kılıçdaroğlu öncelikle ‘evet’ sonucunu demokratik bir tercih olarak kabulleneceğini ve muteber karşılayacağını söylemek durumundadır. Kılıçdaroğlu’nun asıl olgunluğu o zaman (Evet’i kabullendiğinde) belli olacak…
Şundan hiç şüphe duymuyorum: Referandumdan ‘hayır’ çıktığı anda Kılıçdaroğlu bambaşka bir kişiliğe dönüşecek ve hükümete dünyayı dar etmek için elinden geleni yapacaktır.
Referandumdan ‘evet’ çıkması halinde de bugün halkın iradesini yücelten Kılıçdaroğlu kıyamet senaryosuna geri dönecek, yergi göğü inletecektir.
CHP daha önceki seçimlerde de kendi kitlesinden kredi alarak ve onlardan anlayış bekleyerek farklı bir imaj oluşturmaya çalıştı ama makyajı çabuk döküldü. CHP’nin bu tarzının başarılı olamamasının bir sebebi sahte ve geçici bir tavır olarak algılanmasıdır.
CHP normal zamanda yüzde 25’in dışındaki kitleye ulaşacak bir açılım içine girmiyor. Bu açılım bir yönüyle kendi içine dönük bir sorgulamaya ve yüzleşmeye dayanmak durumunda, bir yönüyle de geçici fayda görünümü vermeyen gerçek bir yapısal dönüşüme ve yeni bir siyaset tarzına dönüşmek durumunda. CHP değişmeden kısa vadeli taktiklerle değişmiş gibi bir kitlesel kazanım sağlamaya çalışıyor.
Bir siyasi hareketin halktan kaçarak ve kendi gerçekliğini gizleyerek halkın gönlüne girmesi, kalıcı bir yer edinebilmesi mümkün değildir.
Bu yüzden CHP’nin geçici yüz nakli, halkta inandırıcı bir etki yapamaz ve kimseyi kandıramaz.