Edebiyatçı Tarık Tufan'ın davetiyle sosyal medya üzerinden eklemlendiğimiz "Edebiyatçıların Deprem Yardımlaşması", kısa bir sürede yürek seferberliğine dönüştü. Bölgeye ulaşan edebiyatçı arkadaşlarımızın verdiği sıcak haberlerle kısa sürede koordine olan grup, depremzedelerin güvenli yerlere ulaşabilmeleri adına da çırpındı durdu, kimisi evini açtı, kimisi yazlığını, kimi ilaç topladı, kimi soba yollayabilmek için kolları sıvadı. Elbette vefat eden edebiyatçı dostlarımızla birlikte sarsıldık, ağladık, dualarımız tüm vefat eden kardeşlerimizle, Allah rahmet mağfiret eylesin...
Maraşlı yazarlarımızdan Ahmet Doğan Bey, son yazısında, türkülerle gezilmeli Maraş'ın dört bir yanı dedikten sonra şöyle devam etmiş; ...Arkamdan ağlayanlar, Maraş'ın şu yanık türküsünü söylesinler: "Ufak taşınan da uy amman amman bina yapılmaz/ Valla bir ben ölmeyim Maraş yıkılmaz/ Kardaş kalk gidelim, yoldaş kalk gidelim/ Yollar çamurlu, kurusun da gidelim'... Edebiyatçılara has güçlü sezgi bu olsa gerek, son yazısında Maraş'ta ölümü terennüm etmiş Ahmet Doğan bey, yazısı sanki yazgısı olmuş, arkamdan ağlamayın derken... Ağlamamak olur mu?
Şairler, edebiyatçılar, akademisyenler, kütüphaneler, kitaplar da toprak altında kaldı Maraş'ta, Adıyaman'da, Malatya'da, Antep'te... Öyle ki enkaz altından çıkan kuşlar, kediler bile ağlıyor.
................................................
Bu arada kardeşlik, bir güneş gibi doğuyor dünyanın dört bir yanında bir yürek seferberliği başlıyor...
Özbekistan'dan Dilfuza Varkanova (Dilek) kardeşim bildirdi, ağlayarak seyrettim. Soykırım yüzünden ABD'ye göç etmek zorunda kalmış çilekeş Ahıskalı kardeşlerimizin, gece gündüz demeden camilerinde toplayıp paketledikleri yardımların videosunu "aslında biz büyük bir aileyiz' diyerek seyrettim. Seattle'daki "Ahıska Türkleri Kültür Merkezi ve Mescidi'' çatısı altında, "Türkiyamız' diye diye, "ülkamiz' diye diye gözyaşı içinde ellerinden geldiğince para yardımı toplamışlar, giysi, ayakkabı, battaniye paketliyorlar. Başkan Fahriddin Bey, Yusuf İskandar Bey, Rıdvan Nazim Bey, Ahmat Kociev, İsvandi Raşidov. "Türkiyamız bizden elini hiç çekmedi, şimdi sıra bizde'' diyorlar... Hepsine selam olsun.
Yürek seferberliğine, Mescid-i Aksa'mızdan, Filistin'imizden de ses gelmişti. Filistin Vakıflar ve Din İşleri Bakanı Hatem el-Bekri, cuma namazı sonrası Batı Şeria'daki camilerde depremzedeler için 3 milyon 500 bin şekel (yaklaşık 1 milyon dolar) yardım toplandığını bildiriyordu...
Bunlar apaydınlık gündüzleriydi deprem günlerinin, bir de kapkaranlık kısmı vardı ki; her depremden – aslında her büyük afetten- sonra, bu yıkımı yağmaya dönüştürecek şeytani mahlûklar peydah olur. İletişim imkanlarının çoğalması ve çeşitlenmesi, bu tip kötü niyetli insanların maskelerinin düşmesini daha da kolaylaştırdı. Mesela; ara vermeden devam ettirdiği hakaretlerine dezenformasyonu da ekledi bazı hesaplar ve hiç utanmadan, arlanmadan, Hatay Antakya'da barajın çatladığını, insanların derhal bulundukları yeri terk etmeleri gerektiğini yazabildi. Onu okuyanlar, dehşete düştü, telaşlandı, çadırlarını toplayarak, sağa sola kaçışmaya, koşuşmaya başladılar. Tam bir kaostu yaşanan... Bağıra bağıra kaçışan insanlara bakarken neler hisseti acaba? Takipçi sayısını arttırmak adına tam bir insani sefaletti maruz kaldığımız...
Ya enkaz altından uzun uğraşılar sonrasında kurtarılan depremzedelerin, Tekbirlerle çıkartılması, karşılanmasına; "bunlar niçin slogan atıyorlar' diyerek öfkelenen yabancılara ne demeli? Bilerek yabancı diyorum çünkü bu çok kötü bir self-oryantalizm örneğidir. Haydi, inanmıyorsun, ama bu senin kültürün, sevincini de hüznünü de Allah'ı anarak dile getiren insanların yurdundasın, Burası Türkiye, bu nasıl bir tahammülsüzlüktür.
...................................
Oysa deprem uğultularla geldiği zaman, bu şu partidendir, bu şu partidendir, bu inançlıdır, bu inançsızdır diye ayırt etmiyor. Hepimiz aynı depremin altında kalıyoruz. Hele ki bu son deprem, 10 ili aynı anda vurmuş, 19 milyon insanı evinden köyünden etmiş, deprem bizi enkaz altında eşitlemiş... Siz kimi kimden ayırıyorsunuz?
Bu enkazın, bu ağır sınavın altından hep birlikte çıkacağız inşallah. Ancak kardeş olabilirsek ayağa kalkacağımızı, ancak samimi bir dayanışma ve paylaşımı idrak edebilirsek belimizi doğrultabileceğimizi fark etmemiz gerekiyor.
Ümraniye'deki gönüllü yardım organizasyonu öğretmenlerinden Vildan Danışman, bebek yelekleri ve hırkalarıyla doldurulmuş bir koliye iliştirilmiş şu notu paylaştı bizlerle:
"Sizlerin soğuk ve evsizlik ve daha bir çok şeyle imtihanınızı bildikçe, bizler de evlerimizde ısınamıyoruz. Yüreğimiz üşüyor. Sabahlara kadar dualarımızdasınız. En kısa zamanda rahata kavuşmanız duasıyla...
Ben de diyorum ki; iyilik her zaman kötülükten fazladır.