Arap Baharı’nın ardından bölgede devam eden yeni dizayn, darbelere ve iç savaşlara dayanıyor. Mısır, Irak, Suriye ve Libya bu yöntemin kullanıldığı başlıca ülkeler.
Irak’ta PKK, Suriye’de PYD, Libya’da ise Hafter bir şekilde bölgesel dizaynda Türkiye’nin milli menfaatlerine karşı konumlandırılan aktörler.
Libya’daki gelişmeler Mısır’ın düğmesine basılması ve Sisi’nin tehditler savurmasıyla farklı bir gelişme istidadı taşıyor.
Darbeci Sisi ve Hafter aynı uluslararası şebekenin piyonları, aynı küresel şebekenin taşeronları. Bu yüzden birbirlerini desteklemeleri şaşırtıcı değil.
Libya’da yönetimi ele geçirme mücadelesinde önce darbeci Hafter’i sahaya sürdüler, sonra kabileleri, paramiliter grupları, devlet uzantısı askeri güçleri… Bu kuklaların hepsi vekâletler savaşını kaybetti.
Şimdi doğrudan bir devleti, yani Mısır’ı sahaya sürmeye çalışıyorlar. Kadim dostumuz Mısır asıl oyuncu gibi görünse de Sisi yönetimi birilerinin vekâletini yürüten bir piyondan öteye geçmiyor. Böylece Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz’deki inisiyatif mücadelelerinde yeni bir aşamaya geçmeyi öngörüyorlar.
Libya konusunda küresel güçlerin açık bir kamplaşması oluşmadı. Klasik ABD-Rusya, Batı-Doğu ittifakları yerine farklı kamplarda olması gereken bir sürü ülke aynı safta konumlanmış durumda.
Fransa’dan Rusya’ya, Körfez ülkelerinden Yunanistan’a kadar yedi düvel Hafter üzerine oynuyor.
Tahammül edemedikleri şey, Türkiye’nin oyunu bozması ve bu uluslararası konsorsiyumun hamlelerini boşa çıkarması.
Özellikle bazı Körfez ülkeleri Türkiye’ye diş biliyorlar ama dişlerini göstermek, mertçe cephe almak cesaretine sahip değiller.
Bazı ülkeler ikili ilişkilerin hassasiyetinden dolayı tansiyonu kontrollü götürüyorlar, bazıları ise korkularından masa altından tekme atıyorlar.
Böyle olunca öne sürdükleri aktör zaten Türkiye ile kötü ilişkisi olan ve ipinin kendilerinde olduğundan şüphe etmedikleri Sisi...
Amaçları Hafter üzerinden Libya’daki menfaatlerini sürdürmek olduğu kadar, Türkiye’nin yükselen bölgesel etkinliğini kırmak ve canını yakmak.
Hafter sevgisinden ziyade Erdoğan nefretiyle bir araya gelen şer cephesi Libya sorununu Erdoğan sorunu olarak ambalajlayıp, Hafter’in arkasındaki yedi benzemez ülkeyi Erdoğan karşıtlığında ateşlemeye çalışıyor.
Türkiye için bu yeni bir tehdit değil. Darbeci Sisi’yi destekleyenler, 2012’den itibaren Türkiye’deki Erdoğan karşıtı hareketliliği de örgütleyenler. “Türkiye’yi halledemedik, başımıza bela oldu” yaklaşımıyla sinir krizleri geçiriyorlar.
Erdoğan’ın Türkiye’deki darbeci kalkışmalara karşı direnişi, sınırları aşarak bölgesel dizayna karşı bir direniş aktörlüğüne dönüştü.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki ve Kuzey Afrika’daki milli menfaatleri de, darbeci anlayışa karşı ahlaki duruşu da Libya konusunda aktif olmayı gerektiriyor.
Sisi’nin şu sıralar en hararetli destekçilerinden birisi Yunanistan.
Sisi, Yunan vekili olarak Türkiye’ye efeleniyor. Türkiye’nin son dönemlerde bölgesel güç haline gelmesi, devler liginde aktör olması, savunma sanayiinde önemli hamleler yapması ve birçok bölgede eş zamanlı askeri operasyon yürütmesi Yunanistan’ı çileden çıkarmış durumda.
Türkiye’nin artan gücünü tek başına kesemeyeceğini iyi bilen Yunanistan Libya üzerinden oluşan ittifaklarla hız kesmeye çalışıyor. Bu yüzden Sisi, dev sel dalgalarının önünü atılan bir kütük gibi.
Kimi Körfez ülkelerinden kimi Avrupa ülkelerine kadar birçok ülke meseleyi Hafter’in kazanması değil, Türkiye’nin kaybetmesi olarak algılamaya başladı.
Sonuç olarak Türkiye’nin gücüne güç katması sadece milli menfaatleri ve ulusal geleceği açısından değil, bölgesel konumu ve güvenliği açısından da önem taşıyor.