Bu sorunun yanıtı evet ise her iki ülkenin de karar alıcılarını tebrik etmek gerekir. Suriye’de ve hatta tüm Ortadoğu’da yaşanan çatışmaların esas nedeni İsrail ile İran arasındaki keskin rekabet idiyse, bu iki ülkenin dünyada kullanmadığı oyuncu kalmadığı söylenebilir. Durum buysa, sadece Suriye rejimi, muhalif güçler, DEAŞ ya da başka yerel güçler değil, küresel güç olan ABD ve Rusya’nın bile bu iki ülke tarafından gayet verimli biçimde kullanıldığını söylemek mümkün.
Söz konusu sorunun sorulmasının nedeni ise Suriye’de İran ve Şam yönetimine ait askeri varlıklarla İsrail askeri varlıkları arasında birbirini imha etmeye yönelik harekatların yapılıyor olması. Ortada İsrail’e yönelik açık bir saldırı yok, İran’a yönelik de yok. Ama bu iki ülke, tampon bölge olarak gördükleri Suriye’de açıkça söylemek gerekirse savaşıyorlar. Bu savaşma halinde DEAŞ nereye oturuyor, muhalifler ne anlam ifade ediyor, YPG kimin geleceğine katkı sağlıyor soruları ise sadece taktiksel yanıtlar bulabiliyor. Kısacası Suriye içindeki yerel oyuncular, soru İran-İsrail çatışması içinden sorulduğunda son derece tali bir değer arz ediyor.
Mesele iki ülkeye indirgenemez
Başlıkta sorduğumuz sorunun yanıtı, Suriye meselesi İran-İsrail çatışmasını aşan bir konu dediğimizde ise bu iki ülkenin başka rakipler tarafından kullanıldığını ima etme ihtimali ortaya çıkmakta.
Suriye ve ona bağlı olarak Mısır’dan Yemen’e, Suudi Arabistan’dan Körfez bölgesine kadar tüm geniş coğrafyada birbiriyle “denetlenebilir rekabet” sürdüren, belki de “orası senin, burası benim” şeklinde anlaşan iki oyuncu, İran ve İsrail’i kullanıyor olabilirler. Bu, madalyayı desteklediği sporcunun boynuna asmak ama para ödülünü eve götürmek gibi bir durum olabilir.
Genel bir bakışla, Rusya’nın İran’ı, ABD’nin de İsrail’i sahaya sürdüğü düşünülebilir. Ya tam tersiyse?
Ortadoğu’nun kaptanları olan Rusya ve ABD, lineer yerine alineer bir denklem kurdularsa ve aslında İsrail’in sınırını Rusya’nın-İran’ın sınırını da ABD’nin koyması konusunda uzlaşmaya gittilerse?
Kullanılan ülke olmayı kabul etmek
İsrail’in Suriye meselesine daha fazla dahil olması önemli. Zira İsrail diyor ki “aradaki yerel oyuncular çıksın, hangi devletin ne meselesi varsa, savaş arenasında görelim”. Kabul etmek gerekir ki, bu yaklaşıma Türkiye de hiç itiraz etmez. Zira Türkiye, vekalet savaşlarına en fazla karşı çıkan ülke.
Ancak sorunlar karmaşık. İsrail’in davranışları, bazı açılardan Türkiye’nin “işine gelir” nitelikte. Ancak, itiraz etmemenin karşılığı olarak “Kudüs” konusuna da “tamam” demez. Dama değil Satranç oynandığına göre, o zaman sahaya başka oyuncuların sürülmesi gerekir.
Sahadaki dengeyi İran-İsrail-Türkiye, hatta genişletelim Suudi Arabistan düzenleyecek olsa, satrancın zemini öngörülebilir bir zemin olur. Ancak tokmak ile davul başka ellerde. Dolayısıyla bölge ülkeleri esasen ABD ile Rusya’yı daha açık, daha tanımlanır bir tavır almaya zorluyor gibi. Eğer haklıysak, artık bölge ülkelerinin büyük güçleri yönlendirme kapasitelerinin arttığı bir döneme girdiği söylenebilir.
O zaman, belki de en pratik çıkış, Rusya ve ABD’nin denetlenebilir rekabetlerine bölge ülkelerinin öneri sunmaları ve çözümlerdeki ağırlıklarının artırılmalarını sağlamaları olabilir.
Buradaki kilit eşik ise kullanılabilir ülke olmayı seçmek ya da seçmemekle ilgili. İsrail, kullanılmaya hazır olduğunu ima eden hamleler yaparak İran’ı da aynı yola sürüklüyor. Dolayısıyla da Türkiye için mükemmel bir fırsat doğuyor.