15 Temmuz direnişinin kahramanlarına (ki, sayıları on milyonları buluyor) “militan” diyen ve hiç utanmayan Kemal Kılıçdaroğlu’na iki rakip çıktı.
İlki Yalovalı Muharrem...
Bu bol atarlı arkadaş en son “Beştepe’yi yıkmaktan” söz ediyordu.
Külliye’yi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başına yıkacakmış...
Bir aralar, bütün bir iktidar partisini ve “yandaş” tesmiye ettiği basını Yüce Divan’a göndermekten söz ediyordu. İktidara geldiklerinde, “Yüce Divan’a otobüs seferleri” düzenleyeceklermiş...
Soy isminden mülhem, “incelikli” siyaset beklediğimiz bu şahıs, son derece kaba bir adam.
Dilinden nefret sözcükleri eksik olmuyor ve “öteki”ne karşı tahammülsüz.
Geçmişinde İmam Hatiplilik varmış...
Hocalık mı yapmış, bu okullarda öğrenci olarak mı bulunmuş, hatırlamıyorum. Ama İmam Hatip okullarıyla yolu bir şekilde kesişmiş.
Hürriyet’in hanutçu yazarı onu çok seviyor, çok tutuyor...
Hani, CHP’nin Maltepe Belediye Başkanı’na sahip çıkan, “Ne olmuş yani, Maltepe Belediye Başkanı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yla resim çektirmişse ne olmuş?” diyen yazar...
Siz bu sahip çıkışa, “siyaseten normalleşmeyi savunmak” adını verebilirsiniz ama hanutçu yazarımız, bir iddiaya göre, reklamcılık yapan kardeşlerinin Maltepe Belediyesi’ndeki işleri bozulmasın diye kendini ortalara atmış...
Böyle midir?
Sağa sola çemkireceğine, çıksın, “böyledir” ya da “değildir” desin.
Daha önce de, “Gezdim, gördüm... Kaldırımlar pırıl pırıl. Bal dök yala” yazıları yazmış, kardeşlerine ihale veren AK Parti belediyelerini övmüştü. Aynı zamanda “cürümlü” bir yazar.
Bilmem ki, köşesini akrabalarına çıkar sağlamak için kullanan bu yazara Aydın Doğan’ın söyleyeceği bir söz olacak mı?
Faruk Bildirici bu işe ne diyor?
Önceki hanutçuların Hürriyet’le yolları ayrılmıştı. Yani, kovulmuşlardı.
Bakalım buna nasıl bir tarife uygulanacak?
Bekliyoruz!
Muharrem İnce’den söz ediyordum, dağılmasın... Bu atarı tutarı bol arkadaş, CHP genel başkanlığına aday olmuş.
Mevcut başkanı ve yönetimi yetersiz bulduğu ve daha agresif bir siyaset beklediği için bu yola girmiş.
Daha önce de böyle bir girişimde bulunmuş, kaybetmişti.
Yine kaybedecek.
Partide çatlak ses istemeyen Kılıçdaroğlu, kafasına ve inançlarına göre bir delege sistemi oluşturduğu için, Muharrem İnce’nin şansı bulunmuyor.
Ümit Kocasakal da kaybedecek...
Kocasakal, bırakın eşit şartlarda yarışmayı, aday olabilmeyi başarabilecek mi?
Olamayacak.
Çünkü adaylık için gerekli delege sayısını (yani imzasını) bulamayacak. Kılıçdaroğlu bütün önlemleri almış durumda. Ayrıca Kocasakal “partili” muamelesi görmüyor. Dışarıdan gelip yapıya eklemlenmeye çalışan bir yabancı partililerin gözünde; başka da bir şey değil.
Muharrem İnce partiyi “pısırık” buluyor.
Daha şahin olunabilirmiş.
Ümit Kocasakal’a göre de, asıl sorun Kemalizm eksikliğinde.
Partide hem “Kemalizm eksikliği”, hem de “Fetullahçılık fazlalığı” var.
Kemalizm eksikliğine bir şey diyemem ama Fethullahçılık fazlalığı olduğu görüşüne ben de katılıyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun riyasetindeki CHP, son dört yıldır, sadece FETÖ’nün görüşlerini seslendiriyor. Bütün siyasetini, FETÖ tapeleri ve “illegal dinleme kayıtları” üzerine kurmuş durumda.
Kılıçdaroğlu bu yarıştan da konumunu güçlendirmiş olarak çıkacak ama kılıçlar çekildiği, “Fetullahçılık” suçlaması partide derin bir yarılma oluşturduğu için, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Sonunda CHP eriyerek küçülen marjinal bir partiye dönüşecek.
Ben de diyorum ki, “yiyin birbirinizi...”
Ülkenin felah bulması, birbirinizi yemenize ve “tüketerek” yok etmenize bağlı.
Devam!