‘Kalandar Soğuğu’nu ilk Antalya Film Festivali’nde seyrettiğimde ‘işte sinema bu’ dedim. Sinemanın en büyük özelliği insanı tanıma çabasıdır. ‘Kalandar Soğuğu’ bunu layıkıyla yerine getiriyor...
Türk sineması ilginç bir endüstri. Tam bu sinemadan hiçbir şey olmaz diyorsunuz, beklemediğiniz anda öyle bir filmle karşılaşıyorsunuz ki sizi utandırıyor. Antalya Film Festivali’nde ‘Kalandar Soğuğu’nu seyretmeye gittiğimde seçkideki diğer filmlerden o kadar yorulmuştum ki büyük umutsuzlukla girdim filme. Üstelik filmin yönetmeni Mustafa Kara’nın ilk filmi ‘Umut Adası’nı da seyrettiğim için beklentim iyice düşüktü. Mustafa Kara ilk filmini yeni çekmiş gibi hissettim. Böyle başyapıtlar birden bire çıkıveriyor işte! Peki ‘Kalandar Soğuğu’nu bu kadar özel yapan ne? Filmin sinematografisine baktığınızda görüntü yönetmenliği, diyalog azlığı bildiğimiz minimalist filmlere çok yakın. Yani hep deriz ya Tarkovski çakması Türk sineması diye. İşte çok üstten bakarsanız film öyle ama o kadar içten ve doğru bir anlatıma sahip ki, o durağanlığın içinde tamtersi fıkır fıkır bir arama, yanma var. Dağda, derme çatma bir kulübede ailesiyle yaşayan Mehmet’in kişiliği bütün Tarkovski taklidi şekilcilik izlerini siliyor. İnsanın ister köyde ister dağda olsun entelektüel açlığı hissetmesinin bir yansıması film. Mehmet’in peşinden giderken aslında Bağdat Caddesi’ndeki tatminsiz bir banka memurunun hayatını anlamlı kılma çabasını da seyrediyoruz. Çünkü Mehmet bilindik kısıtlamalara, beklentilere cevap verme baskısına karşı isyan eden, normal veya genel olmayı kabullenmeyen bir adam. Onun bu anormal haline ailesinin verdiği tepki de filme çok doğru aktarılmış. Eşinin onu suçlaması, baskı altına alması ama onun arayışının verdiği sıcaklığı içten içe kabullenmesi. Hayat böyle değilmidir zaten. Karşındaki beklentilerini karşılamazsa yaptığın baskıyla onun kolunu kanadını kırarsın, ama kırdığında da sevdiğin insanın ruhu için içten içe acı çekersin. Gelelim filmin bunları yaparken doğayla kurduğu ilişkiye. Son dönem sinemamızın en büyük enstrümanlarından biri doğa. Elit yönetmenlerimiz dahil festival filmi çeken bütün sinemacılarımız doğaya yaslanıyor. Ama güzel bir manzaranın ötesindedir sinemanın doğası. Filmin duygusuna birşey katmalıdır, onu güçlendirmelidir. Sadece güzellik değil bazen korku veya endişeyi tırmandırmalı. Üstelik bunu güzellik duygusunu içinde barındırarak yapmalı. ‘Kalandar Soğuğu’ baştan aşağı doğayı böyle kullanmış. Hani binlerce liralık oyuncaklar alınır çocuğa, uzaktan kumandalı arabalar ama o çocuk sokakta bulduğu bir tahtayı hayal gücünün sınırlarıyla tüfek yapar ya; o binlerce liralık oyuncaklar yanında sönük kalır. ‘Kalandar Soğuğu’ öyle bir his uyandırıyor. Film birçok festivale gitti ve ödüllerle döndü. Bu ödülleri alan oyunculardan filmin başrolünde oynayan ve Mehmet karakterini canlandıran Haydar Şişman Yönetmen Mustafa Kara’nın öğretmeni, yani amatör bir isim. Anneyi canlandıran Hanife Kara yönetmen Mustafa Kara’nın gerçek annesi. Peki nasıl oluyor? Evlerinden çıkıp koca koca festivallerin o büyük isimli jürilerinden nasıl alıyor bu ödülleri bu insanlar. İşte Mustafa Kara’nın başarısı bu. Sinema bir yönetmen sanatı. Bu filmin hikayesi de tamamıyla bunun kanıtı. Ekstra bir filmle karşı karşıyayız. Ve ne yazık ki Türk sinemasında özel bir yeri olacak olan bu film benim bildiğim kadarıyla 10-15 kopyayla vizyona girecek. Neyse, filmin konusunu özetleyip yazıyı bitirelim. Karadeniz’in bir dağ köyünde yaşayan Mehmet, günlük ihtiyaçlarını temin ederken, diğer yandan dağlarda maden rezervi aramaktadır. Zamanla umutsuz bir çabaya dönüşen maden arama fikri Mehmet’in duyduğu bir haberle yerini yeni bir maceraya bırakır. Mehmet, Artvin’de gerçekleştirilecek olan boğa güreşlerine katılacaktır. Sıradan bir mücadele gibi görünen bu hikâyenin arka planında koca bir dünya var.
- Türk sinemasında özel bir yeri olacak bu film, ne yazık ki 10-15 kopyayla vizyona girecek.
- Mehmet’in sıradan bir mücadele gibi görünen hikâyesinin arkasında koca bir dünya var.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Mustafa Kara
Senarist: Mustafa Kara
Oyuncular: Haydar Şişman, Nuray Yeşilaraz, Hanife Kara,
İbrahim Kuvvet
Yapım: 2016, Türkiye
VİZYONDAKİLER
Köstebek
Bir FBI ajanı olan Nate, sivil kılığına girer ve bomba tezgahı planlayan bir terörist kumpasını ortaya çıkarmak için beyaz üstünlük yanlısı bir gruba katılır. Parlak ve geleceği olan analist yeni bir kimliğe bürünmenin zorluğuyla karşı karşıya gelirken gerçek prensiplerini korumaya çalışarak beyaz üstünlüğünün tehlikeli yer altı dünyasında yolculuğa çıkar. Fakat Dallas’a ulaşmak için Nate sandığından daha alternatif bir evrene girmek zorunda kalır.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Imperium
Yönetmen: Daniel Ragussis
Senarist: Michael German
Seslendiren: Daniel Radcliffe, Toni Collette, Tracy Letts, Devin Druid
Yapım: 2016, ABD, 109Dk.
Yıldızlar da Kayar: Das Borak
Bekir ve Tayfur işleri ters giden iki kardeştir. Kurdukları Cast ajansıyla küçük çaplı organizasyonlara oyuncu ve dansçı göndermektedirler. Fakat işler istedikleri gibi gitmemektedir. En sonunda ses getirecek bir projeye imza atmaya karar verirler. “Ünlülerin Benzerleri Yarışması” adında bir yarışma düzenlerler. O sırada ünlü mega star Das Borak’ın tükenmişlik sendromuna yakalandığına dair bazı haberler çıkar.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Levent Görgeç
Senarist: Enver Sülük
OYUNCULAR: Yavuz Seçkin, Altan
Gördüm, Altan Erkekli, Ali Erkazan
Yapım: 2016, Türkiye, 95 Dk.
Bridget Jones’un Bebeği
Mark Darcy’den ayrıldıktan sonra Bridget Jones’un mutluluğu pek de planladığı gibi gitmez. Yeniden bekâr biri olarak, Bridget üst düzey haber yapımcılığı mesleğine odaklanmaya ve etrafını eski ve yeni arkadaşlarla çevrelemeye karar verir. Bridget Jones, Jack adında yakışıklı bir Amerikalıyla tanışır. Hamile olduğunu öğrenir, ancak bir sorun vardır: Bebeğin babasının kim olduğundan emin değildir.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Bridget Jones’s Baby
Yönetmen: Sharon Maguire
Senarist: Helen Fielding
Seslendiren: Renée Zellweger, Colin Firth, Patrick Dempsey, Jim Broadbent
Yapım: 2016, İngiltere, ABD, 122 Dk.