İngiliz anne ve Türk babanın kız çocuğu olarak dünyaya geldi. Orta halli bir çocukluk dönemi geçirdi. Konservatuvarı devlet imkanlarıyla parasız yatılı okudu.
12 Aralık 1948’de ‘Onikinci Gece’ ile ilk kez profesyonel sahneye çıktığından beri, hep bir ‘Yıldız’ olarak parladı.
Sahne macerası Ankara Devlet Tiyatrosu'nda başlayan Yıldız Kenter ve kardeşi Müşfik Kenter hayatlarında yeni bir sayfa açmak üzere 1959'da İstanbul’a taşındı. Türkiye’nin kültür başkentinin sanat hayatında önemli bir yer edinecek olan Kent Oyuncuları 1960’ta kuruldu.
Kendisi gibi tiyatro sanatçısı olan Şükran Güngör ile 1965 yılında evlenen Yıldız Kenter’in bundan sonraki amacı oyunlarını sahneleyebileceği bir salon açmaktı. Sonunda, çalışanların da ortak olduğu 449 koltuklu Kenter Tiyatrosu (1968) ‘perde’ dedi. İlk alkışlar, ilk oyun… Hamlet…
Şişli’de oturduğum yıllarda evime yakınlığı dolayısıyla uğrak mekanlarımdan biriydi Kenter Tiyatrosu. Şehrin en işlek caddelerinden Halaskargazi’deki bu mekan (darbe dönemleri dahil) İstanbul’un sanat haritasında varlığını hep sürdürdü.
Fiziği, ses tonu, bakışları, jestleri, tüm lisan-ı hal ile‘teatral’ bir hava estiren Yıldız Kenter’i (uzaktan da olsa) her görüşümde, sahne için yaratılmış bir ikon görmüş gibi hissederdim. Tiyatro ile öylesine bütünleşmiş bir isimdi ki, bende saygınlık hissi uyandırırdı. Heyecanlanırdım.
Yıldız Kenter 100’den fazla oyunda rol aldı, bir o kadarını sahneye taşıdı. Sinemayı da es geçmedi. Epey filmde rol aldı. Tiyatro kadar beyazperdede de ödüller kazandı. Devlet sanatçısıydı.
Necip Fazıl’ın bir hikayesinden sinemaya uyarlanan ‘Kızım Ayşe’ filminden de hatırlıyorum Yıldız Kenter’i. Milli Sinema’nın kurucu babası Yücel Çakmaklı’nın (Rahmet olsun) yönettiği bu filmde yoksul bir köylü kadını canlandıran Kenter’in dramatik yüz hatları bir türlü gözümün önünden gitmez.
Acısıyla tatlısıyla yaşanmış 91 yıllık ömrün tek gününde yolumuz kesişmişti Yıldız Hanım’la...
Zeki Ökten’in Güle Güle filmi 2000 senesinde gösterime girmişti. Oyuncu kadrosu müthiş: Yıldız Kenter, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Şükran Güngör, Hazım Körmükçü, Haluk Bilginer, Eşref Kolçak, Güler Ökten, Sevda Ferdağ…
Çalışmakta olduğum televizyon kanalına Gece Haberleri’ni hazırlıyoruz. Programın sonunda kültür ve sanat dünyasından konuklar alıyoruz. Ben Yıldız Kenter’i konuk almayı ve Güle Güle filmini konuşmayı önerdim. ‘Gelir mi gelmez mi’ derken, aradım Yıldız Kenter’i. Telefonu açtı. Durumu anlattım… Dinledi, dinledi… Sonra şu cümleleri sarfetti: ‘Evladım, bahsettiğin televizyon kanalını bilmiyorum, daha önce hiç gelmedim. Zaten pek televizyona çıkmıyorum. Lakin, bir insan bir yere ancak bu kadar güzel davet edilebilirdi. Kanalı bilmem ama senin için geliyorum.’
Geldi Yıldız Hoca. Üstelik, eşi Şükran Güngör’ü de getirdi.
Bu hatırayı aktarırken biraz kendime pay çıkarmış gibi olmaktan hicap duyuyorum (ve okuyucudan özür diliyorum) ancak Yıldız Kenter ile (benim için) bu kıymetli hatıramızın kayda geçmiş olmasını diledim.
Güle güle Yıldız Hoca…