İran'da petrol 1908 yılında bulundu. Ama onu çıkaran, kullanan ve satan İngiltere'ydi. Önce D'Arcy adında bir yatırımcının kurduğu Anglo-Persian Şirketi eliyle petrol sahası beş yıl işletildi. Sonra İngiltere bu şirketin yüzde 51'ini aldı ve şirketi devletleştirdi. Böylece işletme hakkı da İngiltere'nin oldu.
Yıllarca maliyetinin on ile otuz katı arasında değişen fiyatlara satıldı petrol. İngiliz yetkilileri ne zaman bu şirketten ve petrol satışlarından söz edilse gevrek gevrek güler, "Yahu bu bizim en çılgın rüyalarımızın bile ötesinde, periler ülkesinden gelen büyük ödül" derdi.
İran'da 1951'de yapılan seçimleri ülkenin en sevilen siyasilerinden Dr. Muhammed Musaddık'ın zaferiyle sonuçlandı. Seçimlerden önce Dr. Musaddık, İran petrollerini elinde tutan tek şirket, British Petrroleum'u devletleştireceğini söylemişti. Bu öneri İran Parlamentosu’nda oy birliğiyle kabul edildi. İşte bu yüzden Başkan Eisenhower'ın George W. Bush'tan yarım yüz yıl önce başlattığı "Haçlı Seferinin" ilk kurbanı yoksul İran olmuştu.
Nazi Generali Gehlen'le birlikte CIA'nin kuruluşunda başrol oynayan ve 1953-1961 yılları arasında CIA Direktörü olan Allen Welsh Dulles, Dışişleri Bakanı olan küçük kardeşi John Foster Dulles'la birlikte, Anglo-Amerikan petrol şirketlerinin karları uğruna, halkın büyük desteğiyle iktidara gelen Başbakan Mussadık'ı, 1953 yılında kanlı bir darbeyle iktidardan indirir.
Aslında İran çok zengin petrol yataklarına sahipti ama bunları işleten İngiliz devlet kuruluşu Anglo-Iranian Petroleum Company, İran'ın kazandığından çok daha fazlasını kasasına koyuyordu. Özetle İran'ın yoksul halkı kendi petrolünden hiçbir yarar sağlayamıyordu. İranlıların çok sevdiği Musaddık çıkarılan dedikoduların aksine Komünist falan değildi, ABD eski Başkanı Truman'la çok iyi dost olmuştu. Musaddık çok dürüst bir insan olmanın yanı sıra ülkesini çok seviyor ve İran'ı kalkındırmak için elinden geleni yapıyordu. En önemli özelliğiyse rüşvet almayan ve kimseye de yedirmeyen, İran'da ender görülen namuslu siyasilerden biri olmasıydı. Ülkesini ve halkını yoksulluk bataklığından kurtarmak amacıyla 1952'de petrolleri devletleştirdi ve bu konuda ülkede güçlü olan Komünist Parti’nin, hiç açıklanmasa da, desteğini sağladı.
İran'daki bu gelişmeler İngiltere'yi çılgına çevirdi. İngiliz istihbarat örgütü MI6 hemen kolları sıvadı. Ancak MI6 bu işi tek başına yapacak güce sahip değildi onun için CIA'yi yardıma çağırdı. ABD Dışişleri Bakanı John F. Dulles, önce Musaddık'ın satın alınıp alınamayacağını araştırdı. Onun ABD ya da İngiltere'ye karşı olmadığını ama ülkesini çok sevdiğini bu yüzden de petrolleri devletleştirme kararından asla vazgeçmeyeceğini öğrendi ve o saat idam fermanını imzaladı!