FENERBAHÇE’NİN ilk onbirinde Valbuena, Dirar ve Isla olmak üzere 3 yeni isim vardı ki; takım bütünlüğürnün bozulmaması adına, uygun bir takviye sayısı... Ama geçen sezon takım bütünlüğü zaten yoktu ki, daha fazla sayıdaki yenilerin bir zararı olsun.
Orta saha, gene M.Topal-Souza ikilisinin tapusu üstüne kurulmuştu. Aynı tas, aynı hamam... Kadroda Valbuena gibi yeni bir tellak var ama, onu da peşkir tutan adam yerine koymuşlar... Oysa hafta içinde, 10 numara statüsünde oynatılacağı söylense de; gene kanatta başladı. Bereket versin, adam içeri (Ve hatta her yere) kaçarak kendi statüsünü belirledi. Ancak takım düşük tempoyla oynayınca, yaratıcı olmanın hiçbir geçer akçesi kalmadı. Havanda su dövmek gibi oluyor.
F.Bahçe ilk 45 dakikayı iki cılız hamleyle neredeyse pozisyonsuz kapadı. Yürüye yürüye oynarsan; değil tehlikeli pozisyon, yarım porsiyon pilav bile hak edemezsin. Üretemezsin...
***
Volkan’ın yediği gol, yeni transfer edilen. Kameni’ye “Merak etme, uzun süre yedek kalmazsın” müjdesi veren bir acemilikti. Uzun yılların hatırına ilk onbirde kaldı ama, böyle giderse ‘Bana müsaade” demek zorunda bırakılır.
Alper Potuk, Skrtel ve Valbuena dışında; yeni sezona umut veren sahne ışıkları yoktu. Bildiğimiz F.Bahçe, bildiğiniz gibiydi... Organize ve ortak amaçlı ataklar beceremeden, rakip alana (Valbuena’nın çabasına rağmen) rastgele sokulan bir takım görünümündeydi.
Göztepe ise, tamamen yenilenmiş bir ekip olduğu halde; istek, heyecan ve birlikte hareket etme özelliği açısından, rakibinden daha emindi.
İkinci yarı başladığında; bu genel görünüşün değişmediği, çok çabuk algılandı. Scarione’nin golü bunun belgesiydi.
***
Skrtel’in golü, bazı değişikliklerin olduğunu müjdeleyen momentum anı değildi. Sıkıntı sürüyordu. Ama merak etmeyin; Fenerbahçe sezonun ilk maçlarını, genellikle herkesi şok eden sürprizlerle oynamaya meraklıdır. Bu tarihsel bir alışkanlıktır. Erkenden endişelenmeye gerek yok.