Türkiye Başkanlık sistemine geçti. Darbe ve kaos sistemi yıkıldı. ‘Paralel’ devlet gibi çalışan bürokratik oligarşinin çanına ot tıkandı. Öte yandan yeni kabine üyeleri belli oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığında uzun yıllar sonra ‘turizm’ öncelikli bir ‘profil’ bakan koltuğuna oturdu. Ak Parti hükümetlerinde Hüseyin Çelik, Erkan Mumcu, Atilla Koç, Ertuğrul Günay, Ömer Çelik, Yalçın Topçu, Mahir Ünal, Nabi Avcı ve Numan Kurtulmuş’tan sonra yeni sistemin ilk Kültür ve Turizm Bakanı ETS Tur’un da sahibi olan işadamı Mehmet Ersoy oldu.
Yeni bakan belli olur olmaz, kültür sanat çevrelerinde hemen ilk elden şöyle bir endişe dile getirildi: Kültür, turizme kurban mı edilecek?
Turizm sektörünün göbeğinden bir isim, içinde kültürün de geçtiği bir bakanlığa getirildiğine göre bu soru cevaplanmayı hak ediyor. İbre turizmden yana mı ağırlık kazanacak, kültür göz ardı edilip ötelenecek mi?
Her seferinde, ‘Kültür ve sanatta olmak istediğimiz yerde değiliz. Bu bizim için üzüntü kaynağıdır’ diyen bir ‘Başkan’dan kültür ve sanatı turizme kurban etmesi beklenemez. Turizm elbette ‘bacasız sanayi’ olarak ülkeler açısından çok büyük bir gelir kaynağı. Sektörde kıyasıya bir rekabet var.
Ancak kültür ve sanatsız bir medeniyetin tek kanatlı bir kuş misali uçamayacağı malumdur ve bu konuda en çok dertlenen de bizzat SayınRecep Tayyip Erdoğan’dır.
Türkiye’yi her alanda dünyanın en büyük 10 devleti arasına sokacak hamlelerde bulunan bir siyasi deha olan Erdoğan gibi bir ‘lider’den kültür ve sanatı göz ardı etmesi beklenemez. Bu konuların nesilleri şekillendirmede nasıl bir işlev üstlendiğini, ezberinde en çok şiir olan bir siyasetçi olarak en iyi bilenlerden biri Sayın Erdoğan’dır.
Naçizane öngörüm ise şudur: Cumhurbaşkanlığına bağlı oluşturulacak ‘Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu’ kültürel hamlelerde etkin bir rol oynayacak. Böylelikle Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bürokratik hantallığından sıyrılınıp, daha sivil ve hızlı çözümler elde edilecek.
Rekabetten ve sanatsal üretimden yoksun, yıllarca sahneye çıkmadığı halde, devletten tkır tıkır maaş alan, kerameti kendinden menkul ‘memur’ sanatçıların olduğu bir takım kurumlara çeki düzen verilmesi kaçınılmaz. Bu bakımdan, geçmişte de çok konuşulan, Devlet Tiyatroları (DT), Devlet Opera ve Balesi (DOB) gibi kurumlarda birtakım yapısal değişikliklere gidileceği dile getirilen konular arasında. Örneğin DT ve DOB’un genel müdürlük statüsünden başkanlık yapısına dönüştürülmesi söz konusu.
Şimdi mühim olan, yapısal değişikliklerin bir an önce açıklığa kavuşturulup yola devam edilmesidir. Modern dünyaya ‘Biz de varız’ diyebilmek dünü, bugünü ve yarını kucaklayacak şekilde Türkiye’nin tarihi ve kültür birikimini tüm cepheleriyle genişletip yüceltmekle mümkün olacaktır.
Yeni sistemin ülkemiz için, kültür sanat dünyamız için hayırlara vesile olmasını diliyorum.