Yeni Akit gazetesindeki dostlarımız yazılarımı zaman zaman iktibas ediyorlar. Geçen hafta iki yazımı peş peşe iktibas ettiler. Kendilerine müteşekkirim. Ancak son yazımdan Çarşamba günü yaptıkları iktibasın başında bana bir pas verdiler.
Son yazım hatırlayacağınız gibi Baykal’ın peygamberlik müessesesine yaptığı saygısızlık ve bu saygısızlığı kendince uydurduğu bir tarif üzerinden sürdürmesine verdiğim tepki idi.
***
İktibasın başında attıkları pasta diyor ki dostlarımız: “Kaset skandalı, Baykal’ın son rezaletinden daha mı hafifti Resul Bey?”
Bu pas falsolu bir pas oldu ve bana attıkları bu hatalı pası düzeltmem gerekir diye düşündüm.
Cevap veriyorum: Evet son rezalet, kaset skandalından daha ağırdır değerli dostlarım.
Kaset skandalı adamın özel hayatında gizlice irtikap ettiği bir rezaletin gün yüzüne çıkmasıdır. Şahsını ilgilendirir.
Zaten genel başkanlıktan olmak gibi bir bedel de ödemiştir.
***
O skandalın bir yanı budur.
Bir yanı da o skandalın ortaya çıkış şekliye ilgilidir ki onu tasvip etmemiz mümkün değildir. Kişilerin özel hayatlarını konut veya bürolarını izleyip kayıt altına almak ve bunu yaymak ne insanidir, ne ahlakidir ne de İslâmidir.
Bizim ilkelerimiz arasında insanların özel hayatlarını gözetlemek yoktur, inancımıza göre de haramdır. Hasmımız da olsa insanların özel/gizli hayatlarını gözetlemek biz Müslümanların ilkelerine aykırıdır.
Dinimiz insanların özel hayatlarını gözetlemeyi yasaklamıştır. Kuran’dan hadisten ve mezhep imamlarından nakiller yapabilirim ama bu sütun onlara yetmez.
***
Kaset skandalı da Baykal’ın özel hayatının gözetlenmesidir. Gayr-i meşru ilişkiyi elbette ki onaylamamız mümkün değildir ama o rezaletin kaydedilip yayınlanması da en az Baykal’ın ki kadar skandaldır.
Hayır, mesele milli bir mesele olsa kamu yararı derim ama adamın uçkur meselesini faş etmek kim olursa osun Müslüman’a yakışmaz!
Ayrıca din istismarcılarının yatak odalarını gözetlemeleri, mahrem kayıtlar yapıp muhataplarını tehdit etmeleri, din adına tevessül edilen en büyük rezaletlerden biridir!
***
Baykal’ın peygamberlik kurumuna yaptığı hakaret ise o skandaldan daha ağırdır. Çünkü Baykal bu hakareti kameraların karşısında yapmış, en azından özür dileyerek bedel ödemesi gerekirken ikinci bir açıklama ile yine kameralar karşısındaalenen Müslüman mahallesinde salyangoz satmıştır. Hakaretine kendince uydurduğu bir peygamberlik tarifi üzerinden devam etmiştir, hâlâ da bedel ödememiştir.
O yüzden kaset skandalından daha ağırdır!
Dolayısıyla gizli/özel hayatın deşifre edilmesini muhatap Baykal da olsa doğru bulmam ama umumi ilgilendiren bir hususta aleni hakaretin cevapsız kalmaması gerekir diye düşünüyorum.
Öyle zannediyorum ki Baykal bu hakaretinin bedelini 16 Nisan’da ödeyecek daha doğrusu halk ödetecek!
Değeli dostlar, sakın cevap falan vermeyin, polemik için yazmadım. Attığınız pası değerlendirdim!