Yaşımız 65 ve üzerine çıktığında artık yaşlı olmuş oluyoruz. 65 yaş aslında teknik bir uzlaşma. Niye 64 veya 66 değilin mutlak cevabı yok. Ama yaşlılık döneminin kendine özgü psikolojileri var. Bir taraftan olgunlaşma ve bilgeleşme halimiz artıyor. Öbür taraftan esnekliğimiz azalıp, uyum kapasitemiz azalıyor. Ayrıca yaşlandıkça kendi başımıza idare etme gücümüz azalıp, bakıma ihtiyaç duyar hale geliyoruz.
Evliliklere bir ömür boyu devam ettirmek niyetiyle girilir. Bir ömür boyu bir yastığa baş koyacağız denilir. İyi ve kötü günde beraber olma amaçlanır. Hayat yolculuğunun kalanının birlikte yürüneceği düşünülür.
Evliliklerde bu beklenen uzun seyir kendi içinde dönemlere ayrılır. Yaşlılık dönemi de bu dönemlerden biri. Bazı evlilikler yaşlılık döneminde daha iyi olurken, bazı evliliklerde yaşlılık döneminde iyice kötüleşiyor.
Yaşlılıkta iyi evlilikler
Evliliği başından beri iyi giden eşler genellikle yaşlılıkta da iyi gitme eğiliminde oluyor. Evliliği ortalama giden çiftlerin bir kısmı, yaşlılıkta dayanışmayı arttırarak daha iyi hale geliyorlar. Bu çiftler birbirlerinin en yakın arkadaşı, yoldaşı ve destekçileri oluyorlar. Çocukların evden ayrılmasıyla, baş başa kalıp birbirlerine sığınıyorlar. Birinin vefatı diğerini derin bir üzüntü ve yalnızlığa itiyor.
Yaşlılıkta kötü evlilikler
Bazı eşlerin yaşlılık döneminde evliliklerinin seyri oldukça kötü gidiyor. Bunların bir kısmı evliliklerinin ilk döneminden itibaren geçinemeyen eşler iken, bir kısmı da evliliklerin dengesi yaşlılıkta bozulanlardan oluşuyor. Yaşlılık döneminde kötü giden bir evlilik hem iki kişiye hem de çocuklarına büyük acılar yaşatıyor. Çocuklar hem anne babanın yaşadıkları uyumsuzluğun duygusal yüküne maruz kalıyorlar hem de anne babalarının uyumsuzluğundan kaynaklanan sorunların çıkmazlarını yaşıyorlar.
Eşiyle sorunlar yaşayan yaşlı kadının öyküsü
Öykünün kahramanı 67 yaşında ve üç çocuklu bir kadın. Eşiyle yaşadığı sorunlara bağlı sıkıntılar içinde olduğunu söylüyor. “Eskiden beri de pek geçinemezdik ama emekli oldu, eve tıkıldı. Her şeye karışıyor. Nefes alacak halim kalmadı. Çocuklar varken veya o ev dışındayken bir şekilde idare etmenin yollarını geliştirmiştim. Artık hiçbir şeyi idare edemiyorum” diyor. Şöyle devam ediyor: “Sürekli yeni bir yol bulmaya çalışıyorum. Evden ayrılmanın bir yolunu arıyorum ama bulamıyorum. Çocukları da sorunlarımızın içine çektik. Onlarda bizimle boğulur hale geldiler. Bir de onları düşürdüğümüz hale üzülüyorum. Ama eşimle uzlaşabilmemizin imkânı yok.”
Boşanmamanın acı yüzü
Hangi eşlerin boşanmasının kendilerinin ve çocuklarının hayrına olduğunu, hangi eşlerin boşanmasının kendisi ve çocuklarına hayır getirmeyeceğini önceden anlayabilmenin bir yolunu bulmak çok kıymetli. Gerçekten de bazı eşlerin boşanması gerekiyor. Boşanması gereken eşlerin boşanmaması hayat boyu iki kişinin ve çevrelerinin daha büyük acılar çekmesine sebep olabiliyor.