Uzun zamandır hep beraber, dünyada ve bölgede olup bitenlerin sadece seyircisi değil, hem de bize dayatılanları da ortadan kaldıracak akıl üretmekteyiz.
Konjonktürel olarak dünyadaki gelişmeleri, kendi ülkemizdeki olaylarla beraber okumak durumundayız. Bir ülkenin içinde yaşanan olayların, dışarıdaki yeni dünya düzeni sancısı ile alakasız olduğunu düşünemeyiz.
Şimdi önümüzde yeni süreç var. Ve bu süreci bazı dar düşünceli siyasilerin anlattığı gibi Türkiye başlatmadı. Yani savaş ortamları ve krizler, yeni konjonktürel vaka olan Türkiye’yi, bu sürecin seline kurban gitmemesini sağlama kapasitemizi ortaya çıkarmalı idi. Nitekim ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu yapmakta.
Bazıları ısrarla şunu topluma lanse etmekte, “herkesle kavgalıyız”. Sanki bu kavganın müsebbibiyiz gibi ithamların, küçük hesaplar dışında başka bir şeye yaramadığını anlamamız lazım.
Dünyadaki bu savaş ortamını, hatta yeni dünya düzeni hastalığı ve tek kutuplu dünya saplantısı ile dünyayı kan gölüne dönüştüren ortamı da biz kurgulamadık. Erdoğan, hiç kurgulamadı! Erdoğan’ın yaptığı bunca çelişkili ve çıkarların çatıştığı amansız ortamda, Türkiye’yi az zararla hatta kazançlı çıkışını sağlamaktır. Erdoğan’dan “krizin membaı” olarak bahsetmek; ya siyasi körlük ya da kasıttır. Çünkü normal bir akıl; dünyadaki savaş nedenlerini okuyan zekâ, meselenin başka bir boyut olduğunu görmekte ve okumaktadır.
Evet, yaparsa Ak Parti yapar. Lakin bu sloganda Erdoğan’ın terazinin bir tarafındaki ağırlığı eksik kaldı. Evet, yaparsa Ak Parti yapar. Lakin bunu Erdoğan’la yapar. Kimse kusuruma bakmasın, lakin Erdoğan’ın ufkun ötesini görerek okuma kabiliyeti ve sadece okumada kalmayıp, hem de hamleye hamle ile cevap verme kabiliyeti, bizim bu zor süreçten çıkmamızı sağlayacak nimettir.
Şimdi bu yeni süreçte, sandıktan Erdoğan kadar Ak Parti’nin de güçlü çıkması şarttır. Neden mi? Siz bir serdar düşünün; kendisi cengâver, cesur, zeki, lakin savaşa giderken silah ve mühimmatı az! Bu durum şu anlattığım şeye çok benziyor. Bu süreçte Türkiye’nin Erdoğan’a, Erdoğan’ın da silah ve mühimmata ihtiyacı vardır. Ak Parti, tophane ve cephane olarak yorumlanmalı. Meclis de, Ak Parti’nin ve Erdoğan’ın elini hep güçlü kılacak sayıya ulaşması hayatidir.
İttifak çok önemli ve anlamlıdır. Türkiye’nin bekası için muazzam bir zenginlik oldu. Erdoğan’ın bu süreçte kardeşlerinin, davadaşlarının yanında olması kadar, kendi elinin bileğinin güçlü kılınması lazım. Yani anlaşılan kimseye, hatta kendi kardeşine bile muhtaç bırakılmaması lazım.
Niye mi? Dünya tekrar şekilleniyor. Bazılarının dediği gibi “herkesle sulh, hikâyedir”! Ya küresel sisteme köle olarak boyun eğip, suni istikrar sağlarsın. Her defasında da ipi dışarıda olan bu istikrarla, seni ikide bir nizama mecbur ederler! Ya da ülkendeki istikrar ve kalıcı zafer için kıran kırana savaşır, sana ait olanı tırnakların ile alırsın. İkisinin arasındaki fark şu... İşte kalıcı istikrar birilerinin sana dayattığı değil, senin inşa ettiğin istikrardır. Türkiye’nin istikrarı, refahı ve özgürlükler limanı olması için, yeni ve güçlü Türkiye felsefesini Erdoğan’la birlikte inşa etmek şarttır…