ABD’nin vize işlemlerini askıya alması, diplomatik teamüllere uygun olmadığı gibi, ileri sürülen gerekçeyle de doğru orantılı değil. Karara göre, Türkiye vatandaşlarına vize verilmemesi söz konusu değil, Türkiye’den verilmesi durduruldu. Bu durumda sağlık, eğitim ya da başka nedenlerle ABD’ye gitmek isteyenler varsa, Bulgaristan ya da Yunanistan’a gidip vize başvurusunda bulunabilirler. Tabi bu ülkelere girmek için de vize almak ve ABD vize başvurusunun da olumsuz çıkma ihtimalini göze almak şartıyla.
Kararın diplomasideki karşılığı yumuşak ambargo olarak adlandırılabilir. İki devlet arasındaki gerilimin sonucunda Türkiye yurttaşlarının cezalandırılması öngörülüyor. ABD’ye gidemeyen insanların da kızgınlıklarını hükümete yöneltmesi ve baskı yapması bekleniyor.
Türkiye’de vize mağduru olan insanlar olabilir. Ancak, ilk kez ABD’ye gidecek olanların rotayı başka ülkelere çevirmeleri mümkün. Bu durumda cezalandırılan, daha önceden ABD ile bağları oluşmuş, iki ülke arasındaki gerilimleri düşürmekte rol oynayan kişiler oluyor. Ayrıca, Türkiye’de esas kızgınlığın iktidara değil ABD’ye yöneleceği de düşünülürse, ABD karşıtlığını besleyen kararın ABD tarafından alındığı söylenebilir.
Sorunların etrafında dolaşmak
Kararın görünen gerekçesi, ABD konsolosluğunda çalışanların tutuklanması. Diplomatik koruma altında olmayan kişilerin FETÖ terör örgütü üyesi, hatta önemli bir üyesi olduğu iddiası var. Bu durumda ortaya çıkan sahne, Türkiye’ye karşı düşmanlık yapan Türkiye yurttaşlarının ABD himayesinde tutulduğu şeklinde.
Kararın sertliğine bakılırsa, bu kişiler ABD için pek değerli. Ancak bundan önemlisi, ABD-FETÖ bağlantısının nerelere kadar uzanacağına dair derin bir kaygının bulunması.
Bu arada belirtmekte yarar var. Kararın hangi ABD tarafından alındığı ayrı bir soruya işaret ediyor. Söz konusu kirli bağların Trump öncesine uzandığı, bu kararla ABD-Türkiye ilişkilerini iyice gererek Trump’ı da zor durumda bırakan yönleri olduğu hatırlatılmalı. Zira iki ülke arasındaki gerilim konularından birisi “dosya savaşları” denebilecek mesele.
ABD, elindeki bazı dosyaları ve kişileri Türkiye’ye vermemekte ısrarlı, bazılarını da vermekle tehdit ediyor. Türkiye’nin de bu kişileri tutuklayarak ABD’yi deşifre etme şantajında bulunduğu düşünülüyor. Dolayısıyla vize kararının tutuklanan kişilerin şahsi değerleriyle ilgisi pek yok gibi.
Kimin kararı?
ABD’nin bunu yapmasının bir diğer nedeni ise doğrudan Suriye konusuyla ilgili ve muhtemelen Trump’a rağmen atılmış bu adımda Başkan’ı ikna etme gerekçesi olarak sunulan da bu.
Trump karşıtı ABD’deki yerleşik nizam, İran ve Rusya ile işbirliğini Türkiye’nin bilinçli tercihi olarak gündemde tutuyor, dolayısıyla ittifaka ihanet gibi gösteriyor. Trump ise Türkiye’nin Rusya ile ilişkisini makul buluyor; zira kendisi de bıraksalar Rusya ile epeyce samimi olacak, ancak İran-Türkiye ilişkisinden rahatsız. Anlaşıldığı kadarıyla Trump, ABD’nin neden Türkiye yerine PYD’nin desteklendiğini, FETÖ, ajanlık, PKK-PYD arasındaki bağı ve bunun iki ülke arasındaki ilişkilere verdiği zararın maliyetini henüz çözebilmiş değil.
Trump’ın bıraktığı boşluğun başkaları tarafından doldurulduğuna şüphe yok. Bununla birlikte, esas sorun bundan sonra izlenecek yolla ilgili. Soru açık, yaptırım kararı alanlar, ne olursa normale dönmeye razı olacaklar? Tutuklananlar serbest bırakılırsa mı, dosya savaşlarından vazgeçilirse mi, yoksa Irak ve Suriye’de geri adım atılırsa mı? ABD hepsini gözetiyor olabilir; ancak sükûnete, diplomasiye ve karşılıklı küçük jestlerle büyük ihtiyaç olduğu açık.